3. Hukuk Dairesi 2016/19310 E. , 2018/6056 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit - istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı şirketin kendisi aleyhine elektrik borcunun tahsili amacıyla ... 2. İcra Müdürlüğünün 2014/62 E. sayılı dosyası ile takip başlattığını, takipte elektrik borcuna ilişkin herhangi bir fatura ya da belgenin sunulmadığını, borçlu olmadığı halde haciz yapılması nedeni ile borcun ödenmek zorunda kalındığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitine ve icra tehdidi altında kendisinden tahsil edilen 13.406 TL'nin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı; davacının 829309 tesisat no.lu abonelik sözleşmesi bulunduğunu, davacının borçlarını ödemediğinden temerrüde düştüğünü, borcun elektrik borcuna dayandığını, faturaya itiraz edilmeden kesinleştiğini, takibe de bir itiraz olmadığını, borçlu olmadığına dair belge sunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davalı tarafça dosyaya sunulan belgeler ile davaya konu borcun davacı adına kayıtlı abonelikten doğan elektrik tüketim bedelinden kaynaklandığının anlaşıldığı, davacının davalı kuruma verdiği dilekçelerden de anlaşılacağı üzere iş bu borçtan haberdar olduğu gibi fatura borcunu gecikme cezasının %50 indirilmesi halinde ödemeyi de kabul ettiği, gecikme cezası da indirilince borcu ödediği, dolayısıyla davacının kendi adına kayıtlı olan abonelikten kaynaklı elektrik tüketim bedelinden sorumlu olduğu, abonelikten doğan elektrik borcu ödendiğinden yapılan ödemenin iadesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafça temyiz edilmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere 'ön inceleme' adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir ( H. Pekcanıtez/O. Atalay/ M.Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11 Bası, 2011, s.375-376 ). 6100 Sayılı HMK'nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz. HMK'nın 137. maddesinin ikinci fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara dair uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır ( H. Pekcanıtez/O. Atalay/M.Özekes, a.g.e., s.375-376 ).
Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 Sayılı HMK 137 ve 140 maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekir. HMK'nın 145. maddesine göre; “ Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler.”
Taraflar dilekçelerinde delilerini gösterir, hakim de ön inceleme duruşmasının sonunda taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir. (R. Arslan/E.Yılmaz/S. Taşpınar Ayvaz Medeni Usul Hukuku, 1. Baskı, 2016, s.384-385 ). Somut olayda mahkemece; 22.01.2016 tarihli ön inceleme duruşma tutanağı ile taraflara tanık ve diğer tüm delillerini sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş, kesin süre içerisinde beyanda bulunulmadığı takdirde bu hakkından vazgeçmiş sayılacakları ihtar edilmiş, davalı tarafça verilen kesin süre içerisinde herhangi bir delil bildirilmemiş, kesin süreden sonra 25.02.2016 tarihinde bir kısım delillerini sunmuştur. Buna göre mahkemece; verilen kesin sürede ara kararın yerine getirilmediği dikkate alınarak delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi gerekirken, süresinden sonra sunulan iş bu deliller hükme esas alınarak karar verilmiştir.
Dava; menfi tespit istemine ilişkin olup, menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı/alacaklıya aittir.Somut olayda ise; davalı tarafça süresinde ve usulüne uygun delil bildirilmemiş, alacağın niteliği ve varlığı ispat edilememiştir. Mahkemece tüm bu anlatılanlar dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlere hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 2016/19310 E. , 2018/6056 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 31 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 42 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat