3. Hukuk Dairesi 2018/1121 E. , 2018/3486 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2018/1121 E. , 2018/3486 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki maddi, manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı, davalılardan ...; ... ve ..., ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı ; kendisine komşu olan Levent Ilgın' ın evinde yangın çıktığını, itfaiye ve TEDAŞ'a haber verilmesine rağmen elektriğin kesilmediğini, yangının kendisine ait eve sirayet ettiğini, itfaiyecilerin elektriğin kesilmesini 30-50 dakika beklediğini,bu esnada yangının büyüdüğünü, Levent Ilgın ve TEDAŞ yetkilileri hakkında 2006/1743 yapılan soruşturma neticesinde, ... Sulh Ceza Mahkemesinde 2007/190 esas sayılı dosya ile dava açıldığını bu davaya müdahil olduklarını, ayrıca ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/146 Değ.İş sayılı dosyası ile hasar ve zararlarının tespit edildiğini, davalıların kusurlu olduklarını ileri sürerek; 5.000,00 TL manevi tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30. 000,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 35.000,00 TL’nin olay tarihi olan 28/10/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Bir kısım davalılar; davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; davanın kabulü ile; 26.500,00 TL maddi tazminatın 28/10/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... Elektirik Dağıtım A.Ş ve davalı ... Belediyesi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,(26.500,00 TL maddi tazminat miktarından 1/3 oranında hakkaniyet indirimi yapılmasına), maddi tazminat davasının diğer davalılar yönünden reddine, manevi tazminat talebi yönünden ise; talebin kabulü ile, 5.000,00TL’nin 28/10/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmiş; hüküm süresinde davacı taraf ile davalılar ..., ... Elektrik Dağıtım A.Ş ( ... Müessesesi) ile ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dava; yangın nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararın tazmini istemlerine ilişkindir. Dava davalı ... varisleri yönünden bina malikinin sorumluluğuna dayalı diğer davalılar yönünden ise, haksız fiil sorumluluğuna dayalı olarak açılmıştır. davaya 28/10/2006 olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 41. ve devamı maddelerinin uygulanması gerekmektedir.
Haksız fiil Sorumluluğuna dair BK’nun 41. maddesi ( TBK 49) uyarınca; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Bu hüküm dikkate alındığında kusur sorumluluğu olarak tanımlanan haksız eylem sorumluluğunun kurucu unsurları 1- Fiil 2- Zarar 3- İlliyet bağı 4- Kusur 5- Hukuka aykırılıktır. Haksız bir eylemin tazminat sorumluluğu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Buna göre; haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa zararın tazmini istenemez.
Ayrıca aynı yasanın 50 ve 51. maddelerinde; “haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda zarar görenin dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahip bulunduğu” belirtilmiş, Aynı hüküm 6098 sayılı TBK’nun 61 ve 62. maddesinde de tekrar edilmiştir. Daha açık bir ifade ile yasa hükmü ile zarar görene birden fazla kişiye karşı birlikte dava açma imkanı tanınmıştır.
Bina nedeniyle sorumluluğu düzenleyen yine aynı yasanın 58’inci maddesinde (6098 sayılı TBK m. 69) ise, “bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliklerinin, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden” sorumlu oldukları düzenlenmiş, kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu şeklinde ifade edilen bu sorumlulukta malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malikin ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; bitişik konutta başlayan ve diğer konuta sirayet eden yangın olayına sebebiyet verdiği iddiası ile birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmış olup, mahkemece yangın olayında davalı tarafın kusur durumunun belirlenmesi açısından elektrik mühendisi bilirkişiden rapor alınmış, bu rapor yeterli görülmeyerek önceki bilirkişiden farklı iki elektrik mühendisi ve bir itfaiye müdür yardımcısından yeniden rapor temin edilmiş ancak davalıların sorumlu olduğu kusur yönünden iki rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin, davalılardan ... ve ... Belediyesinin kusurlu olduklarından hareketle hüküm kurulmuştur.
./..
-3-

Yukarıda açıklanan hükümler ve ilkeler doğrultusunda mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan, tarafların kusur durumlarının tespiti amacıyla, ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
2) Öte yandan; Mahkemece, 03/04/2015 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, elektrik idaresinin %90 kusurlu, itfaiye idaresinin ise %10 kusurlu olduğu ev sahibi ve mirasçılarına herhangi bir kusur atfedilemeyeceğinden bahisle hüküm kurulmuştur.
Oysa; yukarıda birici bentte açıklandığı üzere haksız fiil hükümleri uyarınca haksız eylemin tazminat sorumluluğu doğurabilmesi için kusurun varlığı şart olup, mahkemece yangının başladığı bitişik konut maliki müteveffa ...’ın kusursuz olduğu kabul edildiğine göre, mirasçıları olan gerçek kişi davalılar yönünden manevi tazminata hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
Bu nedenle mümeyyiz davalılar ... ve ... yararına kararın bozulması gerekmiştir.
3) Türk Medeni Kanunun 599/II. maddesi uyarınca; mirasçılar tereke borçlarından kişisel malvarlıklarıyla sınırsız olarak sorumludurlar. Bu bakımdan borcun haksız fiil kaynaklı olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Ancak mirasçıların kişisel sorumluluğu, ancak mirasın kabulü veya ret süresinin geçmesi, yani mirasçıların mirası kesin olarak kazanmaları ile başlar.
Somut olayda; davalılar; müteveffa bina maliki ... ‘ın oğlu ölü ... Ilğın mirasçıları ... ile ... ile; bina kullanıcısı ve yine aynı zamanda müteveffa bina maliki ... ‘ın oğlu olan ölü ... mirasçıları ... ile ... ‘ın mirasçıları olmaları nedeniyle haklarında dava açıldığı ve davaya dahil oldukları; ... ile ... ‘ın ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/34 E.,2011/240 K sayılı ilamı ile müteveffa ...’ın mirasını reddetmekle ... ile ... ‘ın ise; ... 4. Sulh Hukuk mahkemesi’nin 2007/2294 E., 2007/2667 K. sayılı ilamı ile ... Ilğın’ın mirasını reddettikleri bu haliyle mirasın açıldığı andan geçerli olacak şekilde mirasçılık sıfatını kaybettikleri anlaşılmıştır.
Bu haliyle; davalılar ..., ..., ... ile ... bakımından mirasın reddinin etkisi üzerinde durulması gerekmekte olup, bu nedenle, taraf ve dava ehliyeti ile davada sıfat kavramlarının açıklanması yoluna gidilmiştir.
Taraf ve dava ehliyeti; davanın tarafları ile ilgili olduğu halde sıfat dava konusu hakka ilişkindir. Davada sıfat, tarafın dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgili olup; davanın tarafı ile dava konusu hak arasında 'hak ilişkisine dayalı bir bağ' dır.
Mahkeme önünde, maddi hukuka dayalı hakkına dair uyuşmazlığın çözümünü ve himayesini isteyen kişi davacı, kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişi ise davalıdır. Davacı, dava konusu hakkın sahibi, davalı ise hakka uymakla yükümlü olan ve bu hakkı ihlal ettiği düşüncesi ile kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişidir. Bir davada, davacı ve davalı sıfatının kime ait olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen taraf ise de hakkın sahibi veya kendisine karşı hakkın himayesi istenmesi gereken kişiler olmadıkları belirlenir ise davanın sıfat yokluğundan (husumetten) reddi gerekir. Husumetten red kararı usule ilişkin bir karar olmayıp; davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını belirleyen esasa ilişkin bir karardır. Husumetten red kararı, davada taraf olarak gösterilenler arasında kesin hüküm teşkil eder.
Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken bir husustur.
Somut olayda, müteveffa ...’ın oğlu ...’ın 18/07/2007 tarihinde, yine aleyhinde dava açılan ve müteveffa ...’ın oğlu ve mirasçısı olan ...’ın ise; 17/12/2010 vefat ettiği, geride yasal mirasçı olarak davalı gerçek kişilerin kaldığı ve yasal mirasçı konumunda olan davalılar ..., ..., ... ile ...’ın mirası kayıtsız şartsız olarak reddettikleri anlaşılmaktadır. Bu kapsamda yasal mirasçı sıfatı ortadan kalkan davalıların iş bu dava yönünden pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı açıktır.
O halde mahkemece, mirası reddeden adı geçen davalılar yönünden pasif husumet ehliyeti bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, adı belirtilen davalılar yönünden de yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4) Davalı ... karşı açılan dava yönünden ise;
Davacı, davalı itfaiye hizmeti sunan ...’nın yangın söndürme faaliyetine geç başlanmış olması nedeniyle kusurlu olduğunu iddia ederek ünvanı belirtilen belediye aleyhine tazminata hükmedilmesini talep ettiği, mahkemece yargı yolunun caiz olup olmadığına dair herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın yargılamaya devam olunarak, esas yönünden hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri ve idari yargı yetkisi açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, iptal davaları tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklara ilişkin davalar dava çeşidi olarak gösterilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı, davalı idarenin( belediyenin) hizmet kusuruna dayalı olarak istemde bulunmuş olup, yukarıda belirtilen yasanın 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar tam yargı davası olarak nitelendirilmiştir. Bu nitelikteki davalarda idari yargı görevli bulunmaktadır.
Bu itibarla; davalı ... yönünden açılan davanın tefriki ile tefrik edilen dava yönünden 6100 sayılı HMK 114/b maddesi gereğince, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davalı ... Belediyesi yönünden re’sen bozulması gerekmiştir.
5) Bozma sebep ve şekline göre; davacı ile davalılar ..., ... Elektrik Dağıtım A.Ş( ... Müessesesi) ile ... ve ...’ın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
6) Ayrıca, kabule göre de;
Bir hükmün neleri içermesi gerektiği HMK’nın 297. maddesinde tek tek sayılarak ayrıntılı biçimde gösterilmiştir. Buna göre; hüküm, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Hüküm gerekçesi dosya içeriğine uygun olmak zorundadır. Ayrıca, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı birbiri ile çelişmemelidir.
Bu şekilde dava sonunda mahkemenin kimin lehine, kimin aleyhine karar verdiği, davacının talebinin ne kadarının kabul edildiği, davalının neye göre mahkum edildiği tereddütsüz şekilde anlaşılmalıdır. Biçim koşullarının getiriliş amacı, hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır ve dava içinden yeni davaların doğmasına neden olur.
Yukarıda belirtilen yasal düzenleme gereğince; hükmün gerekçeli olması, gerekçe ile hüküm fıkraları arasında çelişki bulunmaması ve hükmün açık olması, duraksama yaratmaması, hükümde ödenmesine karar verilen meblağın açık olarak yazılması gerekmektedir.
Somut olayda, hükmün birinci fıkrasında 26.500,00 TL maddi tazminatın 28/10/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... Elektirik Dağıtım A.Ş ve davalı ... Belediyesi’nden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş ise de; fıkranın devamında (26.500,00 TL maddi tazminat miktarından 1/3 oranında hakkaniyet indirimi yapılmasına) şeklinde ibareye yer verilmekle, gerekçe kısmında hakkaniyet indirimi hususunda herhangi bir açıklamaya yer verilmeksizin karar verildiği gibi, davalıların sorumlu olduğu tutar bakımından da tereddüt yaratılmıştır. Karar bu hali ile müphem olup, infaza elverişli değildir.
O halde, mahkemece; hükmün gerekçeli olması, hüküm fıkraları ile gerekçe arasında çelişki bulunmaması ve hüküm altına alınan tazminat miktarının infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken, gerekçesi açıklanmaksızın ve infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK'nın 297. maddesine aykırı hüküm tesisi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar temyiz itirazlarının kabulü ile bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... Elektrik Dağıtım A.Ş’nin temyiz itirazlarının kabulü ile (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... ‘ın temyiz itirazlarının kabulü ile (3) ve (4) ve (5) no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle kararın re'sen BOZULMASINA, (6) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacı ile davalılar ..., ... Elektrik Dağıtım A.Ş ile ... ve ...’ın sair temyiz itirazlarının inclenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı ile davalılar ..., ... Elektrik Dağıtım A.Ş ile ... ve ...’a iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön