3. Hukuk Dairesi 2017/13978 E. , 2018/3177 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2017/13978 E. , 2018/3177 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alack davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; murisleri ... tarafından uzun yıllar önce yapılmış iki adet binanın bulunduğu ilgili taşınmazın, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satıldığını; ihalede, taşınmazın, arsa maliklerinin biri dışında diğer tüm maliklere ihale edildiğini ve ihalenin 22.12.2011 tarihinde kesinleştiğini; kendilerine, satış dosyasında bir bildirimde bulunulmadığını, satış ilanı ve tahliye bildirimlerinden dolayı durumdan haberdar olduklarını; ihaleye esas bilirkişi raporunda, taşınmazın, üzerindeki binalarla birlikte değerinin 1.453.247.00 TL olarak belirlendiğini, bu bedel üzerinden satışa çıkartıldığını ve 600.000 TL bedelle ihalesinin gerçekleştiğini; bu bedelden dosya masrafları düşüldükten sonra taşınmazın binalarla birlikte toplam değerinin 588.314.00 TL olup, bu değere kendilerine ait binaların rapor değeri oranlandığında davalı olan satış öncesi ve satış sonrası arsa maliki olan kişilerin, kendilerine karşı 10.908.00 TL bedel kadar sebepsiz zenginleştiklerini iddia ederek; bu bedelin, ihalenin kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar; ihalenin kesinleştiğini, davacıların kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Davalı ...; zamanaşımı def'inde bulunmuş, davanın esası bakımından da; ruhsatsız binaların satış bedeline bir etkisinin bulunmadığını belirterek; davanın reddini dilemiştir.
Davalı ... İnş.Ltd.Şti. vekili ise; zamanaşımı def'inde bulunmuş, tapulu taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacağını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; dosya kapsamındaki bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan binaların esasen ekonomik ömrünü tamamladığı, satış bedeline olumlu bir etkisi de bulunmadığı, davacıların talep edebileceği bir bedel bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacılar tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 20.05.2014 günlü ve 2014/398E., 2014/7730K. sayılı ilamı ile “...Satışa konu, kıymet takdiri bilirkişi raporunda; taşınmaz üzerindeki binaların değerleri tek tek belirlenmiş, arsa bedeli de belirlenerek, taşınmazın toplam değerinin 1.453.347.00 TL olduğu ifade edilmiştir. Satış bedeline muhdesatın bedelinin de dahil edilerek, taşınmazın ihaleye çıkartılmış olduğunun anlaşılmasına ve davalılarca muhdesat bedeli de gözetilerek taşınmazın satın alınmış olduğuna göre; mahkemece; davacılara ait muhdesatın, satış bedeline katkı oranı ve miktarı usulünce belirlenip, davalıların (arsa maliki olarak) belirlenen miktar kadar sebepsiz zenginleştikleri ve iade ile yükümlü oldukları kabul edilerek; oluşacak sonuç dairesinde hüküm kurulması gerektiği bu nedenle yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm tesisinin doğru olmadığı”ndan bahisle hüküm bozulmuştur.
Yukarıda anılan bozma ilamına uyularak mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasıdır.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla 20.05.2014 tarihli bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde mahkemece; davacılara ait muhdesatın, satış bedeline katkı oranı ve miktarı usulünce belirlenip, davalıların (arsa maliki olarak) belirlenen miktar kadar sebepsiz zenginleştikleri ve iade ile yükümlü oldukları kabul edilerek bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece ... 2 Sulh hukuk mahkemesinin 1996/171 satış dosyasına göre, davacıların dava konusu taşınmazdaki binayı ihale alıcısı ... Tur LTD ŞTİ 'ne devrettiklerinden muhtesat bina üzerinde haklarının kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; dosyanın bilirkişiye tevdi ile davacılara ait muhdesatın, satış tarihinde taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranı yani, ortak taşınmaz üzerinde davacıların murisi bu muhtesatları yapmamış olsa idi kaç liraya satılabileceğinin bilirkişiye tespit ettirilmesi ve bilirkişinin bildireceği değerle, muhtesatlar dahil yapılan satışta elde edilen satış parası içinde bulunan muhtesatlara ait kısım ve bundan davalı paydaşların payına isabet eden bölümün orantı kurularak muhtesatların satış bedeline katkı oranı ve miktarının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır.
Hal böyle olunca mahkemece; bozma ilam gereğini yerine getirecek şekilde hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön