3. Hukuk Dairesi 2017/15332 E. , 2018/2591 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2017/15332 E. , 2018/2591 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalıdan 15.06.2001 tarihinde tapuya kayıtlı taşınmazı haricen satın aldığını, karşılığında 1.000 TL ödediğini, devrin sağlanmadığını, 02.08.2012 tarihinde taşınmazın üçüncü kişiye devredilmesi nedeniyle ifanın imkansız hale geldiğini yeni öğrendiğini, denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması gerektiği ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL'nin 02.08.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının yeri kullanmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; 'sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği 15.06.2001 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine' dair verilen karar Dairemizin 29.02.2016 tarih ve 2015/5227 E., 2016/2706 K. ilamı ile 'taraflar arasındaki harici satım sözleşmesinin ifasının imkansız hale geldiği 02.08.2012 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde davanın açıldığı gözetilerek zamanaşımı definin reddine karar verilmesi gerektiği ' gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, uyulan bozma kararı üzerine, haricen yapılan satış sözleşmesinde tanık olarak imzası bulunan ve keşif esnasında da tanık olarak dinlenen Musa Açık'ın 'davacının davalıya verdiği 1.000 TL'yi geri aldığını kendi gözlerimle gördüm' şeklinde yeminli beyanda bulunması karşısında borcun ortadan kalktığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamı itibari ile taraflar arasındaki uyuşmazlık; tapulu taşınmaza ilişkin taraflar arasındaki adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebine ilişkindir.
Taşınmazların satışına ilişkin resmi şekilde sözleşme yapılmadıkça TMK. 706. ve TBK'nun 237., Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanunu'nun 60.maddeleri gereğince harici satış sözleşmesi hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür. ./..
Kanunda ispat sınırı olarak gösterilen parasal belli tutarı (HMK 200/1.maddesi) aşan hukuki işlemler ve senede karşı olan iddialar (HMK 201.maddesi) kural olarak yalnız senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.
Buna göre, davacının taraflar arasında haricen yapılan taşınmaz satım sözleşmesi ile davacıya 1.000 TL verdiği, ispat yükü üzerinde bulunan davalı ödeme iddiasını yazılı belge ile ispat edememiştir. Yazılı delil ile ispatı gereken bu hususta davalı tanığın beyanına dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi 'Denkleştirici Adalet' düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Mahkemece; ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Buna göre; yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar da dikkate alınmak suretiyle mahkemece; davacının ödediği satış bedelinin, dava konusu taşınmazın dava dışı üçüncü kişi adına bağışlandığı 02.08.2012 tarihteki ulaşacağı alım gücünün; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, davalı tanığın beyanına dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön