3. Hukuk Dairesi 2017/4616 E. , 2018/1047 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2017/4616 E. , 2018/1047 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; 01.01.2000 tarihli sözleşme gereği kiracıları olan davalının 18.06.2010 tarihinde taşınmazı tahliye ettiğini ancak kira süresi içerisinde sözleşmeye aykırı olarak gayrimenkulde hasar meydana gelmesine neden olduğunu belirterek, şimdilik 10.000 TL hor kullanma tazminatı ile 1.500 TL hasar tespit masrafının tahsiline karar verilmesini talep etmişler 23.03.2015 tarihli ıslah dilekçesinde ise taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda 50.394,00-tl olarak yükselttiklerini beyan etmişlerdir.
Davalı; taşınmazın kiralandığı zaman eski yapı kullanılmış bir bina olduğunu, hangi kısımlara ait ne miktar hasar talep edildiğinin dava dilekçesinde açıkça belirtilmediğini, taşınmazın kullanıldığı süre içerisinde mal sahibi tarafından taşınmaza herhangi bir bakım veya onarım yapılmadığını, taşınmazın tutanak ile mal sahibine boş olarak teslim edildiğini ve teslim tutanağında hasara ilişkin bir belirleme yapılmadığını belirterek haksız olarak açılan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay 6.H.D.nin 09/09/2013 tarih ve 2013/405-11984 E/K sayılı ilamı ile, ‘’dava sözleşmeden kaynaklanan on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan ve dava tarihi itibariyle 10 yıllık süre dolmadığından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği,’’ gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; ıslah edilen davanın kabulüne, 50.394,00 TL alacağın 10.000,00 TL sının dava tarihinden itibaren, kalan 40.394,00 TL sının ıslah tarihi olan 23/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; söz konusu karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıklanmıştır.
Bu madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağrılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu bağlamda; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
Somut olayda; dava konusu kiralanana ait kira sözleşmesinde kirayaveren olarak ... tarafından açıldığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacılar vekili tarafından bir kısım davacının kira sözleşmesinde ismi geçen... ile ......’ın ... olduğu belirtilmiş ise de, adı geçen kişilere ait mirasçılık belgesine dosya arasında rastlanılamamıştır. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; kira sözleşmesinde adı geçip davada yer almayan kişilerin ölü olup olmadığının tespiti ile ölü olduklarının anlaşılması halinde mirasçılık belgelerinin ilgililerden temin edilerek ayrıca dava konusu taşınmaza ait son tapu kaydı getirtilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığının denetlenmesi ve taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
3- Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK' nun 176. Maddesinde ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir' olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun'un müteakip 177.maddesinde ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; 'ıslah' ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, 06.05.2016 gün ve 2005/1 Esas 2006/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile de; 'bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04.02.1948 gün ve 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
O halde mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
4- 6098 Sayılı TBK.nun 316. (BK 256) maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334. (BK 266) maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davacının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazda oluşan hor kullanmadan kaynaklanan hasar kalemlerinin dava tarihi itibariyle değerinin belirtildiği ancak boya-badana bedeli haricinde tespit edilen yenilenmesi gereken kalemlerden kullanım süresindeki olağan yıpranmaların hesaplamada dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece; tespit edilen yenilenmesi gereken kalemlerden yıpranma (eskime) payı da düşürülerek, denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön