3. Hukuk Dairesi 2017/17186 E. , 2018/10082 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2017/17186 E. , 2018/10082 K.


'İçtihat Metni'

.....

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne yönelik olarak verilen karar, süresi içinde duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 16.10.2018 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı ... ile vekili Av. ... geldi. Karşı taraf davacı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının maliki bulunduğu taşınmazda 01.04.2012 başlangıç tarihli ve 6 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, mecurun davalı tarafından yapılan imara aykırı tadilatlar nedeniyle belediye tarafından mühürlendiği ve sözleşme gereğince kullanılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle kira sözleşmesinin 28.02.2015 tarihi itibariyle feshedilmesine, mecurun kiraya verene iadesine, peşin ödenen kira bedellerinden tahliye tarihine kadar olan kira bedellerinin mahsubu ile kalan miktarın tahsiline, depozito ve teminat olarak verilen bononun iadesine ve mahrum kaldığı kar ve diğer zararların tahsiline karar verilmesini istemiş, 16.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile tahsilini talep ettiği toplam rakamı 114.550,63 TL olarak ıslah etmiştir
....
Davalı; kira sözleşmesinde taşınmazın otel ve pansiyon olarak değil işyeri olarak kiralandığını, davacının belediyeye müracaatı sonucu otel ruhsatının verildiğini ve kendisinin hiçbir kusuru olmadan davacının kusuru ile ruhsatın belediye tarafından iptal edildiğini, davacının iddia ettiği ödemelerin kendisine yapılmadığını, taşınmazın anahtarlarının kendisine teslim edilmeden ve kapıları açık bırakılarak davacı tarafından terkedildiğini ve sokakta yaşayan madde bağımlılarının kiralanan taşınmaza ağır hasarlar verdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; sözleşmenin 28.02.2015 tarihi itibarı ile feshine, 30.000 USD bedelli depozito olarak verilen senedin davacıya iadesine ve 106. 561,29 TL asıl alacak, 3.956 TL üç aylık mahrum kalınan kar, 4.033,34 TL işlemiş yasal faiz olmak üzere toplam 114.550,63 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Mahkemece verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalının istinaf başvurusunun reddine ve davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar veren Bölge Adliye Mahkemesince; davacı tarafından yapılan toplam 2.165,80 TL masrafın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz ..... Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
....

Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı ...nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine ...nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda; Mahkeme kararında 3.956 TL mahrum kalınan kara hükmedildiği ve davalının istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi hükmün gerekçe kısmında, 'Davacının TBK 306, 307 ve 308. maddelerinde seçimlik olarak öngörülen haklardan sözleşmenin feshini tercih etmiş olması sebebiyle mahrum kalınan kar şeklinde bir talepte bulunamayacağı,' belirtilmiş olmasına karşın, davalının istinaf başvurusunun tümden reddine karar verilmesi suretiyle hükümle gerekçe arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu itibarla, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan 1. bent gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 1.630 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 16.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
....
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön