3. Hukuk Dairesi 2016/22609 E. , 2018/9726 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2016/22609 E. , 2018/9726 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptal tescil-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın tapu iptal ve tescil istemi yönünden reddine, alacak yönünden kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 09.10.2018 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalılar ve vekili gelmedi. Karşı taraf davacı vekili Av.... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalılardan ... ile imzaladığı Zilyetlik Devir Sözleşmesine istinaden satın aldığı taşınmazın, tapusunun alınmasına rağmen kendisi adına devir yapılmadığını ileri sürerek, taşınmazın adına tesciline, mümkün olmazsa taşınmazın rayiç bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılardan ..., ..., ... ve ..., davanın reddini savunmuşlar, davalı ... ise cevap vermemiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafından temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesi'nin 10.09.2012 gün ve 2012/13682 Esas-2012/18597 Karar sayılı ilamı ile '...Mahkeme davayı, hem esastan hem de kesin hüküm bulunması nedeniyle reddetmiştir. Bu iki sebepten hangisine dayandığının gerekçeli kararda açıklanması gerekirdi.' gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın esastan reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine 13. Hukuk Dairesi'nin 25.12.2013 gün ve 2013/23899 Esas- 2013/32870 Karar sayılı ilamı ile davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş, '....Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir (MK.634, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler....Somut uyuşmazlıkta; Davacı, zilyetlik devir sözleşmesine konu taşınmazın tapusunu iptali ile kendi adına tesciline mümkün olmadığı takdirde dairenin gerçek rayiç değerinin davalılardan alınmasını istemiş, davalılar binanın kaçak olduğunu, satışın resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğu, davacının ancak ödediği bedeli denkleştirici adalet ilkesine göre isteyebileceği; ancak davacının 22.03.2011 tarihli oturumda taşınmazın rayiç değerinin tahsiline karar verilmesini istediklerini belirtiklerinden davanın ispatlanamaması sebebi ile reddine karar verilmiştir. Ne var ki davacı eldeki davadan önce zilyetlik devir sözleşmesine dayanarak davalılardan ..., ... ve ... aleyhine ...1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 2007/ 216 Esas ile açılan iptal tescil davasında mahkemenin 21.5.2008 tarihli kararı ile davacının dayandığı sözleşmenin geçersiz olması ve taşınmaz üzerinde bulunan çekişme konusu binanın kaçak olması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş, karar Yargıtayca onanmak suretiyle 06.02.2009 tarihinde kesinleşmiştir. O halde davacı geçersiz sözleşme nedeni ile ödediği bedeli ifanın imkansız hale geldiği tarihi itibariyle isteyebilir. Eldeki dava, 6.2.2009 tarihinden önce açıldığından davacının ödediği bedeli denkleştirici adalet ilkesine göre isteyebilir. Öyle olunca, mahkemece, davacının ödemiş olduğu bedellerin ödeme tarihlerinden eldeki bu dava tarihine kadar ulaştığı değeri denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek, Türkiye İstatistik Kurumundan Tefe-Tüfe oranları, Merkez Bankasından mevduat faiz oranları, döviz kurları, Maliye Bakanlığından işçi ve memur ücretlerindeki artış oranları, Kuyumcular Odasından altın fiyatları vb.artışlar araştırılıp sorularak bilirkişiden rapor alınıp taleple bağlı kalınarak karar verilmelidir...' gerekçesi ile bozulmuştur.Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacı tarafından 2001,2005 ve 2006 yıllarında ödendiği tespit olunan bedellerin ödeme tarihinden dava tarihine kadar geçen dönem içerisindeki değerinin 131.368,62 YTL olduğu, davacının davasını, rapor doğrultusunda ıslah ettiği de dikkate alınarak, davacının tapu iptali ve tescili istemine yönelik talebinin reddine, davacının taşınmaz rayiç bedeline ilişkin ıslah edilmiş davasının kabulüne ile 94243,78-TL nin ödeme tarihi olan 10/12/2001, -25.877,53-TL'nin ödeme tarihi olan 19/12/2001,467,15-TL nin ödeme tarihi olan 16/05/2005, 3.017,01-TL'nin ödeme tarihi olan 21/08/2001,1.285,96-TL nin ödeme tarihi olan 15/08/2001, 4.477,19-TL nin ödeme tarihi olan 13/09/2001, tarihlerinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı ... dışında kalan diğer davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Davacı, davalılardan ... ile Zilyetlik Devir Sözleşmesi imzalanmıştır.Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir (MK.634, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. İadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Başka bir deyişle; davacı ancak ödediği bedeli denkleştirici adalet ilkesine göre isteyebilecektir. 13 Hukuk Dairesi'nin bozma ilamında da belirtildiği üzere davacının ödemiş olduğu bedelleri ödeme tarihlerinden, eldeki bu dava tarihine kadar ulaştığı değeri denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek, Türkiye İstatistik Kurumundan Tefe-Tüfe oranları, Merkez Bankasından mevduat faiz oranları, döviz kurları, Maliye Bakanlığından işçi ve memur ücretlerindeki artış oranları, Kuyumcular Odasından altın fiyatları vb.artışlar araştırılıp sorularak bilirkişiden rapor alınıp taleple bağlı kalınarak karar verilmelidir.
Söz konusu sözleşmede, davalılardan sadece ...'un imzası vardır. Bu sözleşmede diğer davalıların ismi geçmemektedir. Davacının bu sözleşmeye gereğince davalı ...'a, ...'a tarafından düzenlenen belge gereğince iş bu davalıya ve daire taksidi açıklaması ile düzenlenen senetler karşılığı davalı ...'a ödenen bedellerin ödeme tarihlerinden, eldeki bu dava tarihine kadar ulaştığı değerin denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek ayrı ayrı belirlenmesi ve bedel alan davalıların kendilerine ödenen miktar nedeniyle sorumluluklarına karar verilmesi gerekirken, müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-)Kural olarak, bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar.Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir.Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Mahkemece; bozmaya uyma kararı verilmiş ise de, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeden hüküm tesis edilmiştir. Bozma ilamında, davacının ödemiş olduğu bedellerin ödeme tarihlerinden, eldeki bu dava tarihine kadar ulaştığı değerin denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek, Türkiye İstatistik Kurumundan Tefe-Tüfe oranları, Merkez Bankasından mevduat faiz oranları, döviz kurları, Maliye Bakanlığından işçi ve memur ücretlerindeki artış oranları, Kuyumcular Odasından altın fiyatları vb.artışlar araştırılıp sorularak bilirkişiden rapor alınması gerektiği belirtilmiş; Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; denkleştirici adalet ilkesi gereği hesaplama yapılırken sadece TEFE-TÜFE ve 3095 Sayılı Kanunun, Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin kanun oranları hesaplamada dikkate alınmış, bozma ilamında belirtilen diğer kalemler hesaplamada dikkate alınmamış olması kabule göre doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-) Davacı tarafından, geçersiz sözleşme nedeniyle yaptığı ödemeler dışında, tapu masrafı olarak davalı ...'a yaptığını iddia ettiği ödemenin, ayrıca davacı tarafından daire taksidi açıklaması ile davalı ...'a verilen senetlerin, iş bu davalı tarafından zamanında ödenmemesi nedeniyle takibe konulması sonucu yapılan senet alacağı dışında tüm ödemelerinde harici sözleşme nedeniyledavacının ödemiş olduğu bedel olarak hesaba katılarak sonucu dairesinde karar verilmesi kabule göre doğru görülmemiştir.
4-) Davacının ödemiş olduğu bedellerin ödeme tarihlerinden, eldeki bu dava tarihine kadar ulaştığı değerin denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek hesaplanmasından sonra, bulunan bu değere ayrıca ödeme tarihlerinden itibaren faiz işletilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
5-) Bunun yanında, dava konusu harici satım sözleşmesine konu taşınmazın halen davacının zilyetliğinde bulunduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakta olup, bu durumda 10/07/1940 günlü ve 2/7 sayılı İBK uyarınca; BK 81 (TBK 97) maddesinin uygulama yeri bulacaktır. 10/07/1940 gün ve 2/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre, geçersiz taşınmaz satışında verilen satış bedeline alıcı faiz, taşınmazın kullanılmasından dolayı da satıcı ecrimisil veya kira bedeli isteyemez. Davaya konu taşınmaz satış sözleşmesi geçersiz olduğuna göre, her geçersiz satışta olduğu gibi taraflar aldıklarını sebepsiz iktisap hükümleri dairesinde iade ile yükümlüdürler. Taşınmaz dava tarihi itibariyle davacının zilyetliğinde ve tasarrufunda bulunduğuna göre zilyetlik devam ettiği sürece faize hükmedilemeyeceği, taşınmazın iade anından itibaren faize hükmedileceği hususu gözardı edilerek, hükmedilen bedele faiz işletilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
6-) Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK'nın 176.maddesinde (HUMK.83.maddesi) ıslah; 'Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.' olarak tanımlanmıştır.Aynı Kanunun müteakip 177.maddesinde (HUMK.84.maddesi) ise, ıslahın tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığının kabul edilmesi ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen 'ıslah'ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile 'Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına' karar verilmiştir.Eldeki davada, davacı dava dilekçesinde,taşınmazın davacının hissesine düşecek rayiç bedeli tespit edilerek sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren Merkez Bankası reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, harca esas değer 10.000 TL olarak gösterilmiş,hükmün ikinci kez bozulması sonrasında davacı davasını ıslah etmiştir. Mahkemece bozma sonrası ıslaha göre, davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz ardı edilerek hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı bendlerde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.











Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön