3. Hukuk Dairesi 2016/21501 E. , 2018/9582 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2016/21501 E. , 2018/9582 K.


'İçtihat Metni'

......

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının davacı aleyhine.....esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlattığını, tarafların.....5.ve 6.kısım yol üst yapım işinde fiili olarak ortaklık kurduklarını, icra takibine dayanak ödemelerin de şirketin giderleri için harcanmak üzere kendisine verildiğini, bu harcamaların şirketin sigortalı inşaat mühendis.......tarafından onaylandığını belirterek, davacının davalıya 96.650 TL borcu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının ortağı olmadığını, işletmesi ile ilgili ödemelerin yapılması için gerekli olan avansın para makbuzları karşılığında davacıya verildiğini, davacının bu paraları hak sahiplerine ödemediğini, bu paraların şirket yetkilisinin eski arkadaşı ve ona güvenmesine dayalı olarak verildiğini, dava dışı Yaşar Aksin'in şirkette onay yetkisi olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalı tarafın dava ile ilgili tüm defter ve evrakları dosyaya ibraz etmediği, bu yüzden davacının gerçek borçlu olup olmadığına ilişkin bilirkişi raporu alınamadığı, buna davalının sebebiyet verdiği, davacının davasının haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalı şirkete 96.650,00 TL asıl alacak ve bağlı ferileri dahil borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; para makbuzları karşılığında alınan bedel yönünden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak davalı alacaklıya aittir. Davalı alacaklı, davacı borçludan, alacağının bulunduğunu ispat etmekle mükelleftir. Ancak, davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcunun olduğunu kabul edip, bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürüyor ise, ispat yükü davacı borçluya geçecektir.
İspat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, eş söyleyişle, sadece karşı tarafın defterlerine dayanmadığı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK'nın 219'ncu ve ardından gelen maddelerde düzenlenmiştir.
.......
HMK'nın 220. (HUMK'nın 330, 331. 332.) maddesi uyarınca, ibrazı istenen belgenin (ticari defterlerin), ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.
Somut olayda, davacı kendisine verilen bedelin şirketin giderleri için harcandığını belirtip, buna ilişkin şantiye şefince onaylı harcama listesini dosyaya sunmuş, yaptığı giderler yönünden davalının ticari defterleri ile birlikte bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiş, davalı taraf ise kendisine verilen süre içinde ticari defterlerini ibrazdan kaçınmış, Mahkemece HMK.m.220 çerçevesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190).
İspat yükü kendisine düşen taraf, başlangıçta diğer delilleri ile birlikte yemin teklifinde de bulunabilir. Bu halde, öncelikle, diğer delilleri incelenir. Diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullandırılmalıdır. Bu durumda, mahkemenin; iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş olan tarafa, yemin teklif etme hakkı olduğunu hatırlatması uygun olur. Taraf davasını kendisi takip etmekte ise, mahkeme, yemin teklif etme hakkı olduğunu tarafa duruşmada kendisi hatırlatır.
Somut olayda, davalının cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Mahkemece, davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/10/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

........

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön