3. Hukuk Dairesi 2016/18834 E. , 2018/7461 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl ve birleşen davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 03.07.2018 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; dava dışı ...'dan kiraladığı 538 parsel sayılı taşınmaz üzerinde ...Petrol adlı işletmeyi kurduğunu, 1997 yılında davalı ile işletmede 1/2 oranında ortak olduklarını, ortaklığın 01.07.2002 tarihine kadar davalı tarafından yönetildiğini, bu dönemde işletmenin 186.183 TL zararda olduğunun tespit edilmesi üzerine ortaklığın yönetimini devraldığını, 13.05.2004 tarihinde ortaklığın 269.674 TL zararda olduğunun belirlenmesi üzerine davalının işletmeyi terk ettiğini, akabinde davalının Vergi Dairesine işi bıraktığına ilişkin dilekçe verdiğini, bu nedenlerle davalının payına düşen 134.837 TL tutarındaki zararı da karşılamak zorunda kaldığını ileri sürerek; asıl davada şimdilik 60.000 TL'nin, birleşen 2007/205 Esas sayılı davada ise; bakiye kalan 74.837 TL'nin 13.05.2004 tarihinden itibaren işleyecek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; şifahi olarak kurulan ortaklıkta payının % 75 olduğunu, söz konusu işletmenin davacı ve kardeşi adına kayıtlı arsanın üzerine kurulduğunu, taşınmaz üzerindeki bina ve tesisleri kendisinin yaptırdığını, 1997 ila vekalet yetkisinin geri alındığı 2002 yılı 3.ayına kadar işletmeyi yönettiğini, bu dönemde işletmeyi kötü yönettiği iddiasının haksız ve mesnetsiz olduğunu, zira işletmenin yeri ve konumu nedeniyle zarar ettiğini, davacı ile birlikte 17.06.2004 tarihinde vergi dairesine verdikleri dilekçe ile ortaklıktan ayrıldığını, sonrasında davacının işletmeyi 3. kişiye devrettiğini, iş bu dava ile talep edilen işletme zararının da devir bedeli ile ödendiğini, ancak davacının ortaklık payını vermediğini savunarak, davanın reddini talep etmiş; karşı davasında ise, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, ortaklık payından şimdilik 20.000 TL'nin ortaklıktan ayrıldığı tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte karşı davalıdan tahsilini talep etmiş; 21.06.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 160.000 TL'ye artırmıştır.
Mahkemece; asıl ve birleşen dava ile karşı davanın reddine dair verilen hüküm, tarafların temyizi üzerine dairemizin 29.09.2014 günlü ve 2014/442 E. 6530 K. sayılı ilamıyla; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerinin dikkate alınması, aynı kanunun 642 ve devamı maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması, dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden taraf delilleri tek tek değerlendirilerek asıl ve birleşen dava ile karşı davadaki talepler hakkında denetime elverişli rapor alınması, davalının sorumlu olduğu miktar var ise belirlenmesi, yine petrol ofisinin satılması nedeniyle alacağı olup olmadığının saptanması, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı uyarınca oluşturulan tasfiye kurulunca hazırlanan raporlardan; davalının ortaklıktan ayrıldığı tarih itibariyle adi ortaklığın malvarlığının 129.153,25 TL olduğu, ortaklığın 2004 yılını 42.824,55 TL karla kapattığı, mal varlığının ve elde edilen karın davacının uhdesinde kalmış olması nedeniyle davalının 1/2 payı oranında davacıdan alacaklı bulunduğunun belirlendiği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi ile 85.988,89 TL'nin, 20.000 TL'sinin 02.09.2005 tarihinden, kalan kısmının ıslah tarihi olan 21.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte karşı davalıdan alınarak karşı davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı (karşı davalı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalı vekili, 02.09.2005 tarihli karşı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, tasfiye alacağından şimdilik 20.000 TL için kısmi dava açmış, 21.06.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 160.000 TL'ye artırmıştır. Davacı vekili, ıslah dilekçesinin kendisine tebliğinden sonra süresinde zamanaşımı def'inde bulunmuş, mahkemece 85.988,89 TL üzerinden karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki adi ortaklığın, davalının adi ortaklıktan ayrılmış olduğu 17.06.2004 tarihinde sona ermiş olduğu, mahkemenin de kabulündedir.
Dava ve ıslah tarihinde yürürlükte olan mülga 818 sayılı BK'nun 126. maddesinin 4. fıkrası (6098 sayılı TBK'nun 147. maddesinin 4. fıkrası) uyarınca, adi ortaklıktan doğan davalar beş yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının başlangıcı ise, yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre adi ortaklığın sona ermesi ile başlar. Zira, sona erme sebeplerinin gerçekleşmesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girmekte olup, buna bağlı olarak ortakların tasfiye alacağını isteme hakkı da muaccel olmuş olur.
Diğer taraftan, kısmi dava açılmış olması halinde, zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için kesildiğinden, ıslahla artırılan miktar için de zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir.
Bu durumda mahkemece, ıslahla artırılan miktar için davacı vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımı def'i konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi, usul ve yasaya aykırıdır.
2- Adi ortaklığın konusunu oluşturan akaryakıt bayinin taraflarca inşa ettirildiği dosya kapsamı ile sabittir. Diğer taraftan, ortaklığa konu işletmenin zarar ettiği ve ortaklığın bu nedenle sona erdiği tarafların da kabulündedir. Kaldı ki, ortaklığın zarar ettiği, işletmenin yönetiminin davacı tarafından devralındığı 01.07.2002 tarihi ile 13.05.2004 tarihleri arasındaki dönemde taraflarca imzalanmış olan 11 adet belgeyle (ortaklığın alacak ve borçları ile uğranılan zarar tutarı gösterilmek suretiyle) belirlenmiştir.
Şu durumda, ortaklığın aktifi ve pasifi ile birlikte tüm malvarlığı belirlenirken, ortaklık yönetiminin davalı tarafından davacıya devredildiği döneme ilişkin ortaklık hesapları da dikkate alınmalıdır.
Ne var ki, raporları hükme esas alınan tasfiye kurulunca malvarlığı bilançosu belirlenirken, ortaklık hesaplarını gösteren iş bu belgeler dikkate alınmamıştır. Ayrıca, tasfiye kurulu tarafından işletmeye ilişkin muhasebe kayıtları, ortaklığın sona erdiği 17.06.2004 tarihi yerine 31.12.2004 tarihi itibariyle değerlendirilmiştir. Buna göre, tasfiye kurulunca hazırlanan raporlar hüküm vermeye yeterli değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yeniden oluşturulacak tasfiye kurulundan, ortaklık hesabını gösteren belgelerin de incelenmesi suretiyle ortaklığın sona erdiği 17.06.2004 tarihindeki malvarlığı bilançosunu gösterir rapor alınması, sonrasında mal varlığının aktifinin (işletmedeki sabit tesisler vb), pasifini (borçları) karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi, aktifin pasifi karşılamaması halinde zararın ortaklar arasında paylaştırılması suretiyle davalı ortağın payına düşen borç miktarının, aksi halde ise ortaklığın borçlarının mahsubu ile geriye kalan miktarın paylaştırılması suretiyle davalı ortağın tasfiye payının belirlenmesi ve ulaşılacak sonuca göre, uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, hüküm vermeye yeterli olmayan tasfiye kurulu raporları esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, 1.630 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 2016/18834 E. , 2018/7461 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat