3. Hukuk Dairesi 2018/3432 E. , 2018/6852 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2018/3432 E. , 2018/6852 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı tarafından davacı aleyhine ... 10.İcra Müdürlüğünün 2013/12358 sayılı dosyası ile iştirak nafakası, aynı dairenin 2013/1259 sayılı dosyası ile tedbir nafakası için icra takibi yapıldığını, borca itiraz ettiğini, davalıya borcunun bulunmadığını, müşterek çocuğun Eylül 2011-Eylül 2013 yılları arasında kendisinde kaldığını ve bu dönem için nafaka talep edilmemesi gerektiği, adı geçen icra dosyalarında borçlu olmadığının tespiti ile icra takiplerinin iptaline, haksız ve kötü niyetli icra takibi yapan davalıdan en az %20 oranında inkar tazminatı alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, boşanma davası ile birlikte müvekkili için yoksulluk nafakası çocuk için de iştirak nafakası olarak aylık 400 TL ödemesi gerekirken bu nafaka borçlarını ödemediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; 10.06.2014 tarih ve E:2013/833 K:2014/411 sayılı ilamı ile, davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile; ... 10. İcra md. 13/12359 esas sayılı takip dosyasında davacının 949 TL lik asıl alacak borcunun olmadığının tespitine takibin 2.251 TL'lik asıl alacak ve işlemiş faizi ile takip sonrası işileyecek faizi üzerinden devam edilmesine, davacının 10. İcra müd. 13/12358 esas sayılı takip dosyasında 17.200 TL asıl alacak ve 2.737 TL lik işlemiş faiz yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Darimizin E: 2014/15870 K: 2015/9717 sayılı ilamı ile davacı tarafından ilgili hesaba yatırılan ödemelerin bir kısmında müşterek çocuk M.Bilal Kaplan'a şeklinde açıklamanın yer aldığı, diğer bir kısım ödemelerde herhangi bir açıklamanın yapılmadığı, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının nafaka olarak yatırdığı paralar hesaplanırken sadece M.Bilal Kaplan'a şeklinde açıklama yapanlar dikkate alınması gerekirken, yerel mahkeme davacının bilezikler için yatırdığını kabul ettiği miktarlar dışında tüm yatırılan meblağı nafaka borcuna mahsuben yatırdığını kabul ettiğini ve menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak davacı alacaklıya ait olduğu
ancak davacı borçlu aralarında hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcu kabul edip herhangi bir şekilde son bulduğunu ileri sürerse ispat yükünün davacı borçluya geçeceği, aksi halde nafaka borcuna karşılık yapıldığı kanıtlanmayan nafakaların mahsup edilmemesi gerektiği yönünde bozmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak, E: 2015/666 K-2016/112 sayılı ilam ile, taraflar arasındaki ... 10. İcra Müdürlüğünün 2013/12358 ve 2013/12359 Esas sayılı takip dosyaları itibariyle davacının ...'ın davalı ...'e 2.774,00-TL asıl alacak miktarıyla borçlu olmadığının tespitine, bu miktar icra takibinin iptaline, kalan miktar 17.626,00-TL asıl alacak ile işlemiş faiz miktarları ve takip sonrası işleyecek faizleri üzerinden icra takiplerinin devamına karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin , 28.05.2015 tarih ve E: 2017/11814 K: 2017/10231 sayılı ilamı ile davacının hangi takip dosyasında ne kadar borçlu olmadığının, hangi takip dosyasının hangi miktarda iptaline karar verildiği ve hangi takip dosyasının hangi miktarda devamına karar verildiği, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmemiş olup, hüküm bu haliyle infaza elverişli olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece, davanın kısmen kabulüne, ... 10.İcra Müdürlüğünün 2013/12358 esas sayılı dosyası yönünden davacı borçlunun davalı alacaklıya 2.640,00-TL borçlu olmadığının tespitine, ... 10.İcra Müdürlüğünün 2013/12359 esas sayılı dosyası yönünden davacı borçlunun davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine yönelik davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Bu aşamada usulü kazanılmış hak müessesinin açıklanmasında yarar bulunmaktadır. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usulü kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin bozmaya uymasından, eş söyleyişle usulü kazanılmış hakkın doğmasından sonra o konuda yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak, hukukça değer taşımayacaktır. Bir başka ifadeyle, sonradan çıkan yeni kanunun, mahkemelerde ve Yargıtay’da görülmekte olan bütün dava ve işlere uygulanması, dolayısıyla usulü kazanılmış hakkın gerektirdiği yönde değil, yeni kanun kapsamında inceleme yapılarak hüküm verilmesi gerekecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.10.2010 günlü 2007/5-11 E. 2010/541 K., 27.10.2010 günlü 2008/5-13 E. 2010/545 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir).
Somut olayda; yerel mahkemenin 10.06.2014 tarih ve E:2013/833 K:2014/411 sayılı kararında davalı taraf temyiz yoluna başvurmuş ve Dairemizin 01.10.2014 tarih, 2014/14962 E., 2014/12857 K. sayılı ilamı ile; davacının borcundan yapılan mahsup işleminde, davacının nafaka açıklaması yapılanların esas alınması gerektiği belirtilerek bozma kararı verilmiş, mahkemece bozma kararına uyulmuş, müşterek çocuğun davacının yanında kaldığı dönemlere ait nafakaya ilişkin davacı lehine usuli müktesep hak oluşmuştur.
Ne var ki mahkemece; bozma ilamına uyulma kararı verilmiş olmasına rağmen, davalı lehine oluşan usuli müktesep hakka aykırı olarak, müşterek çocuğun davacı yanında kaldığı döneme ait nafaka alacağının mahsubu yapılmadan kararverilmiştir.
Ayrıca bir mahkeme kararının gerekçesi, davaya konu maddi olguların mahkemece ne şekilde nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hangi hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla ortaya koyan, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan gerekçe bölümünün bulunması zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK. nun 297. maddesi (HUMK. nun 388. maddesi), işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, taraflar arasında görülen boşanma davasında velayeti davalı anneye verilen müşterek çocuk için 14.08.2009 dan itibaren aylık 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiği ve daha sonra nafaka artırım davası ile iştirak nafakasının 05.04.2010 tarihinden itibaren aylık 400 TL olduğu, davacı ve davalı tanıklarının beyanlarından çocuğun 2011 Eylül-2013 Eylül arasında davacı baba yanında kaldığı, davalı tarafından 22.10.2013 tarihinde davacı aleyhine ilk karar tarihinden takip tarihine kadar olan iştirak nafakası alacağı için toplam 17.200 TL asıl alacak ve 2.737,07 TL işlemiş faiz üzerinden icra takibi yapıldığı, davacı tarafından davalı adına açılan hesaba toplam 8.415,00 TL ödendiği ancak sadece 2.640,00 TL lik kısmının nafaka borcuna ilişkin olduğunun banka havalelerinde belirtildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporlarında çocuğun davacı baba yanında kaldığı döneme ilişkin nafaka miktarının 9.600,00 TL olarak hesaplandığı, Mahkemece 10.06.2014 tarih ve E:2013/833 K:2014/411 sayılı ilamı ile davacının iştirak nafakasının tamamından borçlu olmadığının tespitine karar vermesi üzerine davalının sadece ödemelere ilişkin temyiz ettiği ve çocuğun davacının yanında kaldığı döneme ilişkin temyizi bulunmadığı anlaşılmaktadır
Kural olarak; iştirak nafakası velayetin eylemli olarak kullanılmasına bağlı bir alacak olup, velayet hakkını eylemli olarak kullanmayan ana veya baba diğerinden hükmedilen iştirak nafakasını isteyemez.
Lehine nafakaya hükmedilen tarafların müşterek çocuğunun, 2011 Eylül-2013 Eylül arasında davacı borçlunun yanında kaldığı ortak tanık beyanları ile doğrulandığı gibi davalının bu hususta bir itirazı bulunmamaktadır. Bu durumda, müşterek çocuğun baba yanında kaldığı sürelerdeki nafaka alacağının, toplam borçtan düşürülerek karar verilmesi gerekirken aksi yönde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklana nedenlerle, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, temyiz olunan kararın ikinci bentte belirtilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön