3. Hukuk Dairesi 2016/18221 E. , 2018/4277 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2016/18221 E. , 2018/4277 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE)MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; düğünde kendisine 30 adet çeyrek altın, 150 gram 22 ayar bilezik (dava dilekçesinin açıklattırılmasıyla 6 adet 22 ayar 10 gram burma bilezik, 5 adet 22 ayar 15 gram bilezik, 1 adet 14 ayar künye) ile 3.500 TL para takıldığını, altınların davalı tarafından bozdurularak arsa alındığını ancak arsayı boşanma davası devam ederken arkadaşına devrettiğini, yemek takımı, çamaşır makinesi, nevresim takımı ve çeyiz eşyalarının ise şiddet nedeniyle evi terk etmek zorunda bırakıldığında davalının uhdesinde kaldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ziynet ve çeyiz eşyalarının bedeli olan 10.000 TL 'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının dilekçesinde belirttiği kadar altın takılmadığını, düğünde sadece 8 adet çeyrek altın, 10 gram ve 6 gram olmak üzere iki bileziğin takıldığını, çeyiz eşyalarının ise davalı tarafa kargo ile ödemeli olarak gönderildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 6 adet her biri 15 gr burma bilezik ile 1 adet 14 gr künye ve 8 adet çeyrek altının davacıya aynen iadesine, aynen iade olmadığı takdirde dava tarihi itibariyle değeri olan toplam 9.595,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının düğünde takılan 3.500,00 TL paranın iadesine ilişkin talebi ile fazlaya ilişkin talebin reddine, zarar gören çeyiz eşyalarının bedeli olan 260,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, ... 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nın 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK'nın 27. maddesinin (HUMK'un 73. m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda; mahkemece kararın hüküm fıkrasında, 6 adet her biri 15 gram burma bilezik, 1 adet 14 gram künye ve 8 adet çeyrek altının davacıya aynen iadesine karar verildiği belirtilmesine rağmen kararın gerekçesinde, 5 adet her biri 15 gram ağırlığında burma bilezik, 1 adet 14 ayar künye ve 8 adet çeyrek altının aynen iadesine, olmadığı takdirde dava tarihi itibariyle bedelinin iadesine karar vermek gerektiğinin belirtildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca, hüküm ile gerekçe arasında çelişki bulunduğu anlaşılmış, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2- HMK 26.maddesi hükmüne göre, mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır.
Açılan bir davada hakim istenilenden fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez. Öğreti ve uygulamada taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturulan her bir alacak kalemi yönünden de uygulanır.
Somut olaya gelince; davacı tarafından, dava dilekçesinde ziynet eşyalarının aynen iadesi dava konusu edilmemiş olmasına rağmen, hükümde ziynet eşyalarının aynen iadesine hükmedilmiş, bu haliyle talep aşılarak hüküm kurulmuştur. Talep aşılarak karar verilemez.
O halde, mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, taleple bağlılık kuralına aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu yönüyle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön