3. Hukuk Dairesi 2016/9582 E. , 2018/734 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2016/9582 E. , 2018/734 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile ... olduklarını, murisin düzenleme şeklindeki vasiyetname ile davacı lehine muayyen mal vasiyetinde bulunduğunu, murisin bu vasiyetnameyi yaptıktan sonra vasiyetnameye konu taşınmazların tamamını üçüncü bir şahsa sattığını, kendisinin de söz konusu taşınmazların tamamını bu şahıstan satın aldığını, davalı tarafından söz konusu satışların muvazaalı olduğu gerekçesi ile açılan davanın kabulüne karar verilerek miras hissesi oranında davalı adına tapuya ve tesciline karar verdiğini, kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, bu durumda söz konusu satışların muvazaa nedeni ile iptal olunması halinde önceden var olan ancak sonraki satış nedeni ile konusuz kalan vasiyetnamenin tekrar geçerli hale geldiğini belirterek, vasiyetnamenin tenfizi suretiyle davalı adına tesciline karar verilen taşınmaz miras hissesinin (1/6) iptali ile kendi adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; vasiyetnamenin konusuz kaldığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davalıların mirasçılarını davaya dahil etmesi için davacı vekiline iki haftalık kesin süre verilmesine rağmen davacı tarafça davalı mirasçılarının bildirilmediği gerekçesiyle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir .
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E., 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamanın gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.
Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal dinlenme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur.
AİHM'ye göre de, iç hukuktaki duruşmada hazır bulunma hakkını kullanıp kullanmamaya karar verecek olan davanın bir tarafına, duruşmaya katılma imkanı verecek şekilde duruşmanın bildirilmemesi, silahlarda eşitlik ve çekişmeli yargılama ilkelerini özünden yoksun bırakır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve ... ... ... Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır.
Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Somut olayda; mahkemece, 20.05.2015 tarihli duruşmada hazır olan davacı vekiline davalı tarafın mirasçılarını davaya dahil etmesi için iki haftalık kesin süre verilmiş, süresinde dahil edilmemesi halinde davanın reddine karar verileceği ihtar edilmiş ve duruşma 09.09.2015 tarihine bırakılmıştır. Ancak davanın bırakıldığı tarihte ... Valiliği tarafından 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11/C maddesi gereğince ... ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiği anlaşılmakla duruşmanın açılamadığı görülmüştür. Mahkemece, 01.10.2015 tarihinde tarafların yokluğunda resen açılan duruşmada ise davacıya verilen iki haftalık kesin süreye rağmen davalının mirasçılarını davaya dahil edilmemesi nedeniyle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu haliyle taraflar usulüne uygun şekilde duruşmaya davet edilmeden esasa ilişkin hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Tarafların, resen açılan 01.10.2015 tarihli duruşmaya katılmaları imkanı sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması Anayasa'nın 36. maddesinde ve ... ... ... Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır (HMK madde 27). Bu nedenle mahkemece tarafların duruşmasına davet edilmeksizin esasa ilişkin karar verilmek suretiyle hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenlerine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 2. bentte yazılı nedenler ile diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön