3. Hukuk Dairesi 2018/2849 E. , 2019/6999 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen asıl ve birleşen ziynet eşyası alacağı davasında, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada; davalı ile 05/09/2003 tarihinde evlendiklerini, davalı ile aralarında görülen boşanma davasının derdest olduğunu, düğünde takılan paraların kendisine verilmediği gibi, altınların ise davalı tarafından geri verileceği sözü ile düğünden kısa bir süre sonra elinden alındığını, ancak daha sonra iade edilmediğini ileri sürerek; düğünde takılan ziynet eşyalarından 22 ayar her biri 15 gram olan 30 adet bilezik, 6 adet 22 ayar ve her biri 25 gram olan burma bilezik, 114 adet her biri 12 gram olan 18 ayar hediye bilezik, 50 adet tam altın, 20 adet yarım altın, 30 adet çeyrek altının değeri tespit edilerek belirlenecek olan bedelden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 16/01/2017 tarihli dilekçesi ile talebini ıslah ederek 191.805,00 TL ye yükseltmiştir.
Davacı birleşen davada ise; daha önce açılan ve halen derdest olan davada talep edilen takılara ek olarak 50 adet tam altın, 130 adet yarım altın, 320 adet çeyrek altının dava tarihi itibariyle değeri tespit edilerek belirlenecek olan bedelden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 16/01/2017 tarihli dilekçesi ile talebini ıslah ederek 139.620,00 TL ye yükseltmiştir.Davalı asıl ve birleşen davada; mahkemenin yetkisiz olduğunu; davacının düğünde takılan ziynet eşyalarının tamamını bilebilecek durumda olduğunu, açılan davanın HMK'nın 109/1 maddesi uyarınca kısmi dava olduğunu, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre alacak belirli olduğundan kısmi dava açılamayacağını, davacının hukuki yararının bulunmadığını, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini; davanın zamanaşımına uğradığını, asıl davada talep edilmeyen altınların ek dava ile istenemeyeceğini savunarak; asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacıya Isparta ve Antalya'da yapılan her iki düğünde takılan altınların, evliliğin ilk yıllarında geri ödeneceği vaadiyle davalı tarafça alınıp daha sonra iade edilmediği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, asıl dava yönünden toplam 143.907,50 TL ziynet alacağının; birleşen dava yönünden ise toplam 78.760,00 TL ziynet alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; düğünde davacıya takılan dava konusu ziynetlerin, evlilik birliğinin devamı sırasında davalı tarafından iade edilme koşuluyla alındığı ve daha sonra iade edilmediği, asıl davanın kısmen kabulüne yönelik kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davalının bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin esastan reddine karar vermek gerektiği; ancak asıl davada, dava dilekçesi ile ziynet eşyası bedeli olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL nin talep edildiği, ıslah dilekçesiyle talebin 191.805,00 TL ye yükseltildiği, ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan kabul edilen miktarın tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu; birleşen davada, davacının dava dilekçesi ile yalnızca altınların bedeline ilişkin olarak fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu, altınların çeşidi ve miktarına yönelik istemini sınırlandırdığı, birleşen davadaki taleplerinin ek dava niteliğinde olduğu, asıl davada talep edilmeyen ziynetlerin birleşen dava ile talep edilemeyeceği, birleşen davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin birleşen davaya yönelik kararının kaldırılarak , ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince düzeltilerek yeniden hüküm tesis edilmiş olup; asıl davanın kısmen kabulüne, 143.907,50 TL ziynet eşyası bedelinin , 10.000,00 TL lik kısmının dava tarihinden, ıslah edilen kısmın ise ıslah tarihi olan 16.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; birleşen davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.06.2015 gün ve E:2015/22-1052, K: 2015/1612 sayılı kararında vurgulandığı üzere kısmi dava, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya ' kısmi dava' denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep kısmının bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez.
Kısmi dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 109. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği ; üçüncü fıkrasında ise, dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılmasının, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun 109/2. fıkrasının değişiklik yapılmadan önceki halinde ise, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz, hükmü yer almakta iken ; 01/04/2015 tarihinde kabul edilen ve 11/04/2015 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi gereğince, bu düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır.
Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ' Zaman Bakımından Uygulanma' başlığını taşıyan 448/1. maddesinde yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak; ' (1) Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.' hükmünü içermektedir.
Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır.
Somut olayda; davacı, asıl davada, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, düğünde takılan ziynet eşyalarından 22 ayar her biri 15 gram olan 30 adet bilezik, 6 adet 22 ayar ve her biri 25 gram olan burma bilezik, 114 adet her biri 12 gram olan 18 ayar hediye bilezik, 50 adet tam altın, 20 adet yarım altın, 30 adet çeyrek altın bedelinin değeri tespit edilerek şimdilik 10.000,00 TL nin;21/01/2016 tarihli dilekçesi ile de ek dava açarak, bu kez fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50 adet tam altın, 130 adet yarım altın, 320 adet çeyrek altının değeri tespit edilerek belirlenecek olan bedelden şimdilik 1.000,00 TL nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince, dava dilekçesinin istem sonucuna yönelik yargılama aşamasında herhangi bir açıklattırma yaptırılmamış olsa da, davacı temyiz dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını sadece rakam yönünden değil, ziynet eşyalarının çeşidi yönünden de saklı tuttuğunu, istinaf mahkemesince yorum ile sadece rakam olarak algılandığını belirtmiştir. Kaldı ki, asıl davanın kısmi dava olarak açıldığı, her iki tarafın da kabulünde olup, bu hususta uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bu durumda; kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için , gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, hukuki yararının bulunması şartıyla birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.01.2014 tarih ve 2013/9-2190 E. - 2014/4 K. Sayılı ilamı )
Ancak; yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı, isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de yeni dava konusu, önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. ( HGK'nın 26.09.2011 tarih, 2011/1-364 E. - 2011/453 K. Sayılı ilamı)
Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; açılan asıl davanın kısmi dava olduğu, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, talep konusunun geri kalan kısmından açıkça feragat edilmediği, kısmi davada saklı tutulan alacak kısmı için usulen ek dava açılabileceği dikkate alınarak, ek dava olarak açılan birleşen dava yönünden, davacının talepleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilip, işin esasına girilerek inceleme yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile birleşen davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2 maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 2018/2849 E. , 2019/6999 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 45 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat