3. Hukuk Dairesi 2017/13307 E. , 2019/6354 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2017/13307 E. , 2019/6354 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ


Taraflar arasındaki alacak ve tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, dava dilekçesinde özetle; sözlü kira anlaşmasına göre kiracıların 2013 yılı Temmuz ayından itibaren 2015 Mayıs ayına kadar toplamda 11.500 TL kira borcunu ödemediklerini, 2015 Mayıs ayı içerisinde Mersin'e gelerek araştırması sonucu mecura ait elektrik ve su tüketim bedellerini dahi ödemediklerini öğrenmesi üzerine 1.508 TL su tüketim bedeli 1.625 TL elektrik kullanım giderini de ödemek zorunda kaldığını, gönderilen ihtarname ile birikmiş kira borçları ile su ve elektrik tüketim bedellerini ödemeleri için 30 gün süre verdiğini , ancak davalıların hiçbir ödeme yapmadıklarını ve konutu da tahliye etmedikleri ileri sürerek kira alacağı, elektrik ve su bedellerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline ve tahliyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, cevap dilekçesi sunmadıkları gibi duruşmaya da katılmamışlardır.
Mahkemece, davacının davalılarla arasındaki aylık 500 TL bedelli kira sözleşmesini, bu sözleşmeden kaynaklanan alacaklarını ve kiralananın elektrik ve su faturalarının davalı kiracılar tarafından ödenmediğini, tanık beyanları ve ödeme dekontları ile ispatladığı, kira borcunun ödendiğine dair ispat yükü üzerinde olan davalıların bu konuda bir delil sunmadığı, buna göre davacının aylık 500 TL’den 11.500,00 TL 23 aylık kira alacağı ve dosya arasına sunduğu dekontlara göre davalıların yerine ödediği 3.066,00 TL elektrik ve su faturalarından kaynaklanan alacağı bulunduğu belirtilerek alacak talebinin kabulüne , tahliye davası bakımından ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalılarca temyiz edilmiştir.
1-Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen ve adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. HMK'nın 27.maddesi “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kamu düzeni ile ilgili olan bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile mümkündür. Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın davanın taraflarına usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde tarafların hukuki dinlenilme ve bu kapsamda adil yargılanma hakları ihlal edilmiş olacaktır.
Davetin nasıl yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğü'nde belirlenmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre 'Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.'Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi “ Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine ve yahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.' hükümlerini içermektedir.
Somut olayda; yargılama esnasında mahkemece, dava dilekçesi davacı tarafça bildirilen adrese tebliğe çıkartılmış olup tebligat zarflarının üzerinde adresin davalıların adres kayıt sistemine kayıtlı adresleri olup olmadığına dair ibare bulunmamasına rağmen adresin kapalı olduğu belirtilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi doğrultusunda tebligat muhtara bırakılarak tebligat yapılmıştır. Yargılama esnasında başkaca tebligat yapılmayıp, yargılama tamamlanmış ve gerekçeli kararın tekrar bu adrese tebliğe çıkartılması sonucunda davalıların adresten ayrıldıkları belirtilerek tebligat yapılamamış, bunun üzerine mernis adreslerine çıkartılan tebligat ile davalılar davadan ve yokluklarında yürütülen yargılamadan haberdar olmuşlardır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında mahkemece taraflara tebligat yapılırken izlenecek yol; öncelikle adres kayıt sistemindeki adresine 'mernis adresi olduğuna
dair şerh düşülmeksizin' normal yollardan tebligat çıkartılması, bu tebligat iade olursa Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre adresin adres kayıt sistemindeki adres olduğuna dair şerh düşülerek bu madde hükümlerine göre tebligat yapılması olup bu yol izlenmeksizin, Tebligat Kanunu 10. maddesi gereğince bildirilen adrese tebligat çıkarılmış ancak Tebligat Kanunu 21/2. maddesi doğrultusunda tebligat muhtara bırakılmıştır. Bu yönüyle mahkemece, taraf teşkili sağlanmaksızın işin esasına girilerek davalılar aleyhine hukuki dinlenilme hakları ihlal edilerek karar verilmiştir.
Bu durumda, mahkemece; dava dilekçesi ile duruşma gün ve saatinin usulünce davalılara tebliğ edilmesi ve bu suretle taraf teşkili sağlandıktan sonra davalılara savunma yapma ve delil bildirme imkanı tanınarak davanın esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.









Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön