3. Hukuk Dairesi 2017/17187 E. , 2019/5211 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasında verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıdan 2013 yılında boşandığını, düğünde takılan 20 adet toplamda 350 gram ağırlığında 22 ayar bilezik, 30 gram ağırlığında 14 ayar set, 2 adet 14 ayar kelepçe bilezik, 42 adet çeyrek altının davalı tarafından evlilik sırasında eve hırsız girebileceği ve evde muhafaza etmenin zor olacağı bahanesiyle alındığını, ziynet eşyaları alındıktan sonra da boşanma davası açıldığını beyan ederek; ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün değilse 43.070 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının 2010 yılında evi terk ettiğini, sonra nafaka davası açtığını, nafaka davası açması üzerine kendisinin boşanma davası açtığını, davacının ziynet eşyalarını hiç bir zaman almadığını, 2.5 yıl süren evlilikleri süresince ziynet eşyalarının davacı tarafta olduğunu, davacı ile tartışmaları sonunda davacının kişisel eşyalarını ve ziynet eşyalarını alarak evden ayrıldığını, evden ayrılırken abisini de çağırdığını; ayrıca, iddia ettiği kadar ziynet eşyasının da takılmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, açılan davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir. Somut olayda, ispat yükü davacıda olup davacı davasını ispat yönünde tanıklarını dinletmiştir.
6100 sayılı HMK'nun 255. maddesi uyarınca; aksine ciddi ve inandırıcı deliller ile olaylar bulunmadıkça, asıl olan, tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır.
Aynı kanunun 198. maddesine göre, takdiri bir delil olan tanık beyanı, hâkimi bağlamaz. Ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır. Bu aşamada hemen belirtilmelidir ki, akrabalık veya diğer bir yakınlık, başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz.
Somut olay irdelendiğinde; davacı düğünde takılan ziynet eşyalarının evlilik sırasında eve hırsız girebileceği ve evde muhafaza etmenin zor olacağı bahanesiyle alındığını ve iade edilmediğini iddia etmiş, dinlenen davacı tanıklarından davacının abisi ..., özetle; düğün gecesinden sonra hırsızlık olabileceği ve tarafların da çalıştıkları için davalının ailesinin evinde bulunan kasaya ziynet eşyalarının konulduğunu, daha sonra araç alımında tarafların ziynet eşyalarının bir kısmının bozdurduğunu, kız kardeşinin eşyalarını almaya gittiklerinde davalının babasının ziynet eşyalarının bozdurulduğunu ve kendi borçları için harcandığını söylediğini, ziynet eşyaları daha önce elinden alındığından evden ayrılırken yanında getirmesinin söz konusu olmadığını; davacının annesi ... özetle; ziynet eşyalarının bir kısmının araba alırken kullanıldığını, kalanının da davalının anne ve babasının borçlarını ödemek için bozdurulduğunu bildiğini; davacının kardeşi ... özetle; düğünden sonra ziynet eşyalarının bir kısmının davalının annesinin evinde kasa olması nedeniyle davalının annesine teslim edildiğini, bileziklerin davacıda kaldığını, bir süre sonra davalının bilezikleri alarak araba satın aldığını, kız kardeşinin eşyalarını almaya gittiklerinde dayısı İsmet'in davalının babasına bu kızın altınları nerede diye sorduğunda kendi borçları için bozdurulduğunu söylediğini; davacının dayısı ... özetle; taraflar ayrı yaşamaya başlayınca davacının çeyiz eşyalarını almaya gittiklerinde davalının babasına kızın altınları nerede niye vermiyorsunuz diye sorduğunda borçları için bozdurduğunu söylediğini beyan ettikleri görülmüştür.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalı tanığı ...'in, davacının ağabeyi ile birlikte elinde poşetler ve çocuğun pusetiyle arabaya binerken gördüğüne ilişkin beyanı nazara alınarak, davacı kadının müşterek haneden ayrılmadan önce evde davalı koca yanında bulunmaksızın bir süre kaldığı, müşterek haneden bir kısım eşyalarını alarak ağabeyi ile birlikte ayrıldığına ilişkin ilk derece mahkemesince yapılan tespitin doğru olduğunun kabul edildiği, ziynet eşyalarının elinden alındığını dinlettiği tanıkların beyanı ile somut bir şekilde ispat edemediği gerekçesiyle, davacı tarafça yapılan istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Eldeki davada, davacının iddiasının evlilik birliği içerisinde ziynet eşyalarının elinden alınıp iade edilmediğine ilişkin olduğu ve davacı tanıklarının davacının iddiası ile örtüşen beyanda bulundukları görülmüştür.
Davacı tanıklarından davacının dayısı ...'a davalının babası tarafından altınların davalıların ailesinin borçları nedeni ile bozdurulduğunu söylediği ve davacı tanıklarından ... ve ...'in de bu konuşmayı duyduklarını belirttikleri halde; davacı tanık beyanlarına neden itibar edilmediği gerekçeli kararda tartışılmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle davacı tanık beyanlarına neden itibar edilmediği gerekçeleri ile ortaya konulmalıdır. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 30.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 2017/17187 E. , 2019/5211 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 48 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 54 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat