3. Hukuk Dairesi 2017/13875 E. , 2019/3263 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2017/13875 E. , 2019/3263 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ


Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali, tenkis davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; tarafların istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; murisleri tarafından düzenlenen vasiyetname ile davalılar lehine tasarrufta bulunduğunu, vasiyetname tarihinde murisin fiil ehliyetinin bulunmadığını, davalıların baskısı ile düzenlendiğini, vasiyete konu taşınmazların kamulaştırma bedellerinin davalı ... tarafından alındığını, saklı paylarının ihlal edildiğini belirterek; 07/09/2011 tarih ve 370 yevmiye numaralı düzenlenme şeklindeki vasiyetnamenin iptalini mümkün olmaması halinde saklı paylara tecavüz eden tasarrufun tenkisine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar: vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte murisin akli melekelerinin yerinde olduğına dair doktor raporunun mevcut olduğunu, murisin tedavi sırasında birçok tedavi masrafı olduğunu bu masraflar nedeniyle borç para aldığını, kamulaştırmadan aldığı paralar ile bu borçlarının bir kısmını ödediğini, tüm parayı almış gibi gösterildiğini, ancak murisin paranın bir kısmını hastalığı için harcadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacıların vasiyetnamenin iptali yönündeki talebin reddine, davacıların tenkis talebinin kısmen kabulü ile her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere 19.840,50 TL'nin ıslah tarihi olan 22/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; vasiyetnamenin iptali talebinin mahkemece reddi kararına yönelik olarak, davacı yanca her hangi bir istinaf talebi bulunmadığı belirtilerek, tenkisine yönelik olarak ileri sürülen istinaf itirazlarının incelenmesinde; tenkis davalarının belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, tenkis bilirkişisinden temin olunan 20/06/2016 tarihli ek rapor akabinde celse arasında 84.502,35 TL üzerinden eksik nispi harcın tamamlamasını yönelik işlemin ikinci ıslah olarak nitelendirilerek fazlaya ilişkin talebin reddedilmesi ve reddedilen tutar yönünden davalılar lehine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediği, faiz isteğinin TMK'nun 571. maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediği, bu şekilde taleple bağlı kalınarak 79.362,00.-TL üzerinden davanın tam kabulüne, faiz isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsiz olduğu, davada husumet yönetilmeyen ve yargılamada da davaya dahil edilmeyen diğer bir kısım mirasçıların davalı olarak karar başlığında gösterilmesi hatalı bulunduğu belirtilerek, davacılar vekili ile davalılar vekilinin istinaf başvurularının, HMK'nun 353/1-b.2 uyarınca aynı ayrı kabulü ile; ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 22/02/2017 tarih, 2012/421 Esas ve 2017/81 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve Esas Hakkında Yeniden Karar Verilmesine, bu itibarla, a)-Davacıların vasiyetnamenin iptali yönündeki talebin reddine, b)-Davacıların tenkis hususundaki talebinin kabulü ile; her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere 19.840,50 TL'nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, faiz yönünden istemin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Tarafların murisi tarafından düzenlenen 07/09/2011 tarihli vasiyetname ile sahibi olduğu taşınmazları ½ oranında davalı çocuklarına vasiyet ettiği, taşınmazların kamulaştırması halinde de bedellerinin ½ oranında davalılara vasiyet ettiği, davacılar tarafından saklı paylarının ihlal edildiği belirtilerek tenkis talep edildiği görülmektedir.
Bilirkişi tarafından hazırlanan 11/05/2016 tarihli raporda davacıların saklı payları toplamının 79.942,45 TL olduğu, her bir davacı için 19.985,61 TL ödenmesi gerektiği, davalıların itirazı üzerine verilen 18/01/2016 tarihli ek raporda davacıların saklı pay toplamlarının 78.012,49 TL olarak belirlendiği, 23/03/2016 tarihli dilekçe ile 79.362,00 TL üzerinden hüküm kurulmasının talep edildiği, 20/06/2016 tarihli ek raporda ise dosyaya sunulan yeni belgeler doğrultusunda davacıların saklı pay toplamının 84.502,35 TL olduğunun hesaplandığı, bu miktar üzerinden harcın tamamlandığı görülmektedir.
Tenkis davalarında tereke mevcudunun (temlik içi-temlik dışı) mahkemece resen araştırılması zorunludur. Vasiyetnameye konu taşınmazlara yönelik yeterli araştırma yapılmadığı, dosyalarda ödeme miktarlarının sadece banka kayıtlarına göre belirlendiği, tüm taşınmazlara yönelik mirasçılara yapılan ödemelerin net olarak tespit edilmediği görülmekle tereke mevcudu belirlenmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde; mahkemece öncelikle tereke kapsamındaki mal varlığı hakkındaki bilgi, belge ve kayıtlar dosyaya celbedilmesi, kamulaştırma kapsamında tarafların çektikleri tüm bedellerin dikkate alınması, bu kapsamda bilirkişiden alınacak tenkis hesabı raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekirken; bu yön gözardı edilerek, eksik inceleme ile tenkis talebi hakkında yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.


2- Bilindiği üzere, tenkis davaları ihlâl edilen saklı payın temin edilmesi amacını taşımaktadır. Tenkis hesabı uzmanlık gerektiren bir iş olup, davacıdan davanın başında saklı payının ihlal edilip edilmediğini, ihlâl edilmiş ise bunun miktarını bilmesini beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Dava dilekçesinde gösterilen miktar; harca esas alınan tahmini değerdir. Bu bakımdan tenkis davalarında, davacının dava dilekçesinde gösterdiği dava değeri ile talebini sınırladığını söyleyebilme olanağı yoktur ve bu tür davalar 6100 s. HMK'nun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davalarının örneğini teşkil eder.
Somut olayda, davacılar vekilinin tarihinde mahkemeye verdiği dilekçe ile, bilirkişi tarafından belirlenen 84.502,35 TL üzerinden eksik nispi harcın tamamlamasını yönelik işlemin ikinci ıslah olarak nitelendirilerek fazlaya ilişkin talebin reddedilmesi doğru görülmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesinde de aynı şekilde “ikinci ıslah nitelendirilmesinin doğru görülmediği” belirtilmekle birlikte devamında “hal böyle olunca taleple bağlı kalınarak 79.362,00.-TL üzerinden davanın tam kabulüne, faiz isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.” şeklinde çelişki oluşturacak şekilde gerekçe oluşturulduğu, verilen hükümde de ikinci artırımın dikkate alınmadığı görülmektedir.
O halde; mahkemece, birinci bentte açıklanan hususlara ilişkin araştırma yapılmasının ardından oluşacak sonuca göre, tenkis davasının belirsiz alacak davası niteliğine sahip olduğu belirlenmekle talep artırımının ikinci ıslah olarak değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde gerekçede ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 11/04/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.







Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön