3. Hukuk Dairesi 2017/10690 E. , 2019/718 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki katılma alacağına dayalı olarak açılan alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, tarafların 2014 yılında boşandığını, davalının müvekkilinin altınlarını satarak kendi adına araç satınaldığını, kalan parayıda adına hesap açarak bankaya yatırdığını, müvekkiline ait ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesine olmadığı takdirde bedelinin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, borçları kapatabilmek amacıyla aracı sattığını, müvekkilinin aracı önceki aracın satışından ve çevresinden aldığı borç ile satın aldığını, davacının hiç bir katkısının bulunmadığını, davacı evden gittikten sonra müvekkilinin evde hiç bir ziynet eşyası görmediğini, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili işlemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları ispatlaması gerekir.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu durumda, davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alınıp, bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.
Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.
Somut uyuşmazlıkta; davacı kadın, düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurularak araba alındığını kalan kısmının ise davalının banka hesabına yatırıldığını iddia etmiş; davalı koca ise savunmasında, aracı önceki aracının satışından kalan para ve etraftan aldığı borçla satın aldığını, evden gittikten sonra evde hiçbir ziynet eşyasının bulunmadığını, ziynetlerini müşterek konuttan ayrılırken üzerinde götürdüğünü beyan etmiştir.
Bu bağlamda, dava konusu uyuşmazlıkta ispat külfeti davacı kadında olup, davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir.
Dinlenen davacı ve davalı tanık beyanları; davacının iddiasını ispatlar nitelikte değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınarak, davacı evlilik birliği içinde düğünden sonra ziynet eşyalarının bozdurularak araç alındığını kalan kısmının ise evden ayrıldığı sırada terk ettiği evde kaldığına ilişkin iddiasını kanıtlayamadığı, bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulu ile hükmün davalı yararına HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
, 05.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...Ç./P.M.
3. Hukuk Dairesi 2017/10690 E. , 2019/718 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 47 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 42 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat