9. Hukuk Dairesi 2016/16974 E. , 2018/22888 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11/12/2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait televizyon kanalında 08/06/2012 tarihli belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığını, belirli sureli iş sözleşmesinde 1 Temmuz 2012 tarihinden 30 Haziran 2014 tarihine kadar iş sözleşmesinin devam edeceği kararlaştırılmış olmasına karşılık davalı işveren tarafından sözleşme süresinin sona ermesi beklenmeksizin ve haklı sebeple derhal fesih sebepleri bulunmaksızın 27.11.2013 tarihinde sona erdirildiği, davacıya davalı işveren tarafından üç farklı bölümden oluşan ve üç farklı sözleşme olarak değerlendirileceği kararlaştırılan bir sözleşme imzalatılmış olmakla birlikte bu sözleşmelerin tamamının tek bir iş sözleşmesine dayandığı, müvekkilinin davalıya ait kanalın spor direktörlüğü ve Telegol haberlerinin hazırlanması, yayına getirilmesi ve sunulması, yorumlanması işini davalı işverenin denetim ve gözetimi altında onun talimatları ile bağlı olarak yerine getirdiğini ve sözleşmelerin tamamının Basın İş Kanunu kapsamına giren bir tek çalışma olarak değerlendirilmesi gerektiği, işverenin telif sözleşmesi imzalatarak üzerine düşen mali yükü azaltmayı planladığını, tüm sözleşmelerin bağımlılık, ücret ve iş görme unsurlanı taşıması sebebiyle iş sözleşmesi niteliğinde olduğunu, ileri sürerek bakiye kıdem tazminatı ile Türk Borçlar Kanununun 438/3 maddesi gereği tazminat, bakiye süre ücreti, sözleşmeye bağlı cezai art ve yıllık izin ücreti alacaklarının tahsilini, istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacı ile müvekkil davalı arasında üç farklı hukuki ilişkinin düzenlendiği karma bir sözleşme imzalandığını, sözleşmelerin ilkinin hizmet ilişkisi, ikincisinin istisna veya vekâlet ilişkisi, üçüncüsünün fikri hak devrine ilişkin olduğunu, davacının aldığı aylık toplam 30.000 TL'lik bedelin tek bir hizmet ilişkisine dayalı olarak ödenmediğini, feshin Borçlar Kanunu 138. hükmüne dayanan haklı bir fesih olarak kabul edilmesi gerektiğini, bakiye sûre ücreti tutarında tazminat talebi kabul edilecek olsa dahi Borçlar Kanunu'nun 438. maddesi gereğince tazminattan mahsup edilmesi gereken kalemler bulunduğunu, davacının kıdem tazminatının ve yıllık izin ücretinin müvekkil davalı şirket tarafından ödenmiş olduğunu, ayrıca davacı ile müvekkil davalı şirket arasında 07.07.2012 tarihinde ayrı bir sözleşme imzalandığını ve bu sözleşmenin önceki sözleşmeyi geçersiz kıldığını, savunarak davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, taraflar arasındaki geçerli olan sözleşmenin 08/06/2012 tarihli sözleşme olduğu, Basın İş Kanunu'nda belirli süreli sözleşmeler için öngörülen objektif koşul şartının aranmadığı, bu nedenle sözleşmenin belirli süreli sözleşme olduğu, iş sözleşmesinin feshi nedeniyle işverence yapılan ödeme dışında davacının bakiye kıdem tazminatı alacağı olduğu, ayrıca yıllık izin ücreti alacağı da olduğu, yine belirli süreli sözleşmesinin vaktinden önce sonlandırılması nedeniyle davacının bakiye süre ücretine de hak kazandığı ve sözleşmedeki cezai şartın da geçerli olduğu ancak Türk Borçlar Kanununun 438/3 maddesine dayalı tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- İş sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şartın koşullarının oluşup oluşmadığı, bakiye süre ücreti ile birlikte istenip istenemeyeceği ve indirim hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Cezai şart öğretide, mevcut borcun ifa edilmemesi veya eksik ifası halinde ödenmesi gereken mali değeri haiz ayrı bir edim olarak tanımlanmıştır (Tunçomağ, Kenan: Türk Hukukunda Cezai Şart, İstanbul 1963).
Cezai şart Borçlar Kanunun 179 – 182. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, İş Kanunlarında konuya dair bir hükme yer verilmemiştir. İş hukuku açısından Borçlar Kanunun sözü edilen hükümlerini uygulamakla birlikte, Dairemizce bazı yönlerden İş hukukuna özgü çözümler üretilmiştir. İş hukukunda “İşçi Yararına Yorum İlkesi”nin bir sonucu olarak sadece işçi aleyhine yükümlülük öngören cezai şart hükümleri geçersiz sayılmış ve bu yönde yerleşmiş içtihatlar öğretide de benimsenmiştir. Hizmet sözleşmeleri açısından cezai şartla ilgili olarak 818 sayılı Yasada açık bir hüküm bulunmaz iken, Dairemizin uygulamasına paralel olarak; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420. maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” hükmünü getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir.
Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve halleri aşamaz.
İşçiye verilen eğitim karşılığı belli bir süre çalışması koşuluna bağlı olarak kararlaştırılan cezai şart tek taraflı olarak değerlendirilemez. İşçiye verilen eğitim bedeli kadar cezai şartın karşılığı bulunmakla eğitim karşılığı cezai şart hükmü belirtilen ölçüler içinde geçerlidir.
Gerek belirli gerekse belirsiz iş sözleşmelerinde, cezai şart içeren hükümler, karşılıklılık prensibinin bulunması halinde kural olarak geçerlidir. Ancak, sözleşmenin süresinden önce feshi koşuluna bağlı cezai şartın geçerli olabilmesi için, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olması zorunludur. Asgari süreli iş sözleşmelerine de aynı şekilde hükümler konulması mümkündür.
4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesinde, kesinleşen işe iade kararı üzerine işçinin başvurusuna rağmen bir ay içinde işe başlatılmaması durumunda, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödeneceği öngörülmüştür. Aynı maddenin son fıkrasında ise, sözü edilen düzenlemenin mutlak emredici olduğu ve sözleşmelerle hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu itibarla iş güvencesine tabi işçiler yönünden toplu iş sözleşmesinin iş güvencesi sağlayan hükümlerinin, Yasanın bu düzenlemesi karşılığında bir değeri kalmamıştır.
Borçlar Kanununun 182. maddesine göre, taraflar cezanın miktarını seçmekte serbesttirler. Buna göre belirli süreli iş sözleşmesinin kalan süresine ait ücretlerinin ya da bunun katlarının ödenmesi gerektiği yönünde ceza miktarı belirlenmesi mümkündür. Böyle bir cezai şart hükmü, Borçlar Kanununa göre talep konusu yapılabilecek olan sözleşmenin kalan süresine ait ücret isteğinden farklıdır. Bu durum, konuya dair yasal düzenlemenin tekrarı mahiyetinde de değildir. Gerçekten tarafların iradesi özel biçimde cezai şart düzenlemesi yönünde ortaya çıkmış olmakla, iradeye değer verilmeli ve cezai şart hükümlerine göre çözüme gidilmelidir.
Borçlar Kanunun 182/son maddesinde ise, fahiş cezai şartın hâkim tarafından tenkis edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. İş hukuku uygulamasında işçi aleyhine cezai şart düzenlemeleri bakımından konunun önemi bir kat daha artmaktadır. Şart ve ceza arasındaki ilişki gözetilerek, işçinin iktisadi açıdan mahvına neden olmayacak çözümlere gidilmelidir. İşçinin belli bir süre çalışması şartına bağlanan cezalardan, sözleşme kapsamında çalışılan ve çalışması gereken sürelere göre oran kurularak indirime gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece itibar edilen 08.06.2012 tarihli sözleşme belirli süreli olarak düzenlenmiş ve süresinden önce feshe bağlı olarak hak veya borç doğuracak şekilde cezai şart kararlaştırılmıştır.
Davacı işçi, sözleşmenin süresinden önce işveren tarafından feshine bağlı olarak cezai şart ile birlikte bakiye süre ücretini ayrı ayrı talep etmiş ve Mahkemece her iki istek hüküm altına alınmıştır. Bakiye süreye ait ücret bakımından indirime gidildiği halde cezai şart yönünden herhangi bir indirim yapılmamıştır.
İş sözleşmesinin 7. maddesinde, sözleşmenin süresinden önce feshine bağlı olarak sözleşmenin kalan süresi içinde ödenmesi gereken haklar toplamı kadar cezai şart ödemesi kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 3. bölümünün 5. bendinde, cezai şart dışında her türlü kanuni hakların derhal ödeneceği hükme bağlanmış ise de, aynı feshe bağlı olarak ortaya çıkan cezai şart ile bakiye süre ücretinin ayrı ayrı talep edilebilmesi için bu yönde sözleşmede açık düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. İş sözleşmesindeki açıklanan hüküm, diğer yasal işçilik alacaklarının ödenmesi gerektiği noktasında anlam ifade eder.
İş sözleşmesinin süresinden önce feshine bağlı olarak kalan süreye ait ücret ve diğer hakları yanında, aynı süre hakları ölçüt alınarak belirlenmiş olan cezai şartın hüküm altına alınması, mükerrer yararlanma mahiyetindedir.
Taraflarca kararlaştırılan ve sözleşmenin süresinden önce feshine bağlı olarak ödenmesi gereken cezai şart, sözleşmenin süresi zarfında uygulanmamasına bağlı olarak mahrum kalınan hakların telafisi yönündedir. İş sözleşmesinde açıkça ifaya eklenen cezai şart kararlaştırılmadığından, cezai şart yanında ayrıca bakiye süre ücretine hak kazanılamaz.
Mahkemece bakiye süreye ait ücreti isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Öte yandan cezai şart alacağından makul oranda indirim yapılmalıdır.
Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.630.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
9. Hukuk Dairesi 2016/16974 E. , 2018/22888 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 61 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat