9. Hukuk Dairesi 2017/16724 E. , 2018/12851 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2017/16724 E. , 2018/12851 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ


DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI


A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 1992 yılından emeklilik nedeni ile ayrıldığı 03.09.2012 tarihine kadar davalı işyerinde aşçı olarak çalıştığını, davacının haftanın 6 günü sabah 8 akşam 18 saatleri arasında çalıştığını, ayrıca tüm resmi ve dini bayramlarda da çalışması olduğunu ileri sürerek kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı alacağını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 15.10.2002-03.09.2012 tarihleri arasında davalı nezdinde çalıştığını ve kıdem tazminatı ile sair alacaklarının kendisine ödendiğini, davacının 9 yıl 10 ay 19 günlük hizmetine karşılık 9.240,54-TL ödeme yapılıp kendisinin ibra edildiğini, kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu olamayacağını, davacının günde 7,5 saatten haftalık 45 saat mesaisi olup fazla mesai yapmasının mümkün olmadığını, resmi ve dini bayramlarda çalışma iddiasının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
Dosya içeriğine göre, 15.01.2013 tarihli ibranemenin davacının imzasını taşıdığı, davacı tarafından imzanın inkar edilmesi üzerine, Mahkemece Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile ibranamedeki imzanın davacının el ürünü olduğunun tespit edildiği ve Mahkemece ibranamede belirtilen 9.245,54 TL'nin mahsubu sonucu bulunan kıdem tazminatı hesabı esas alınarak hüküm verildiği anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; 15.01.2013 tarihli ibranamedeki imzanın davacının el ürünü olduğu Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmiş ise de, ibranamenin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu döneminde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu döneminde düzenlenen ibranamelerin geçerli olabilmesi için yazılı olması, sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren en az 1 aylık sürenin geçmiş olması, ibra konusu alacak türleri ve miktarlarının açıkça belirtilmesi ve ödemelerin banka aracılığı ile yapılması gerekir.
Dosya içerisinde yer alan ibranamede belirtilen miktarın banka kanalı ile ödendiğine dair bir bilgi ve belge sunulmamıştır. Buna rağmen, ibranamede belirtilen miktarın mahsubu ile kıdem tazminatı alacağına hükmedilmesi, 6098 sayılı Kanunun 420. maddesi karşısında hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. Banka hesabına ödeme yapılmış ise mahsup yapılmalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön