9. Hukuk Dairesi 2015/17086 E. , 2018/9078 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin, davalı işyerinde mekaniker olarak 2003 yılının 10. ayından itibaren 13/06/2012 tarihleri arasında çalıştığını, aylık ücretinin 1.375,00 TL net olduğunu, iş akdi haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık ücretli izin, asgari geçim indirimi, ücret, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini; birleşen davada ise davalı iş yerinde aylık maaşının en az %20'si oranında prime hak kazanmasına rağmen ödenmediğini iddia ederek prim alacağının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, asıl ve birleşen davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak asıl davada; davacının iş akdinin davalı işveren tarafından ... 9. Noterliği aracılığı ile fesih ihtarnamesi çekilerek fesih edildiği, yazılı fesih bildiriminde '16/03/2012 günü iyi niyet kurallarına uymayan hal ve davranışlarda bulunduğunuz tespit edilmiş olup İş Kanunu 25. maddesine göre iş akdiniz fesih edilmiştir' denildiği, fesih ihtarnamesinin içeriğinde iyi niyet kuralları ile bağdaşmayan hal ve davranışlarının nelerden olduğunun açık ve net bir şekilde belirtilmediği, oysa ki haklı bir nedenle fesih edilebilmesi için fesih nedeninin açık ve kesin olarak bildirilmesi işçinin hal ve davranışları konusunda fesih yoluna gidilecek ise işçiden savunmasının alınmasının zorunlu olduğu, bildirilen fesih nedenleri ile işverenin bağlı olduğu, davaya cevap dilekçesi ile fesih sebeplerinin değiştirilemeyeceği, genişletilemeyeceği, kaldı ki davaya cevap dilekçesinde davacının 08/02/2013 tarihli sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı 'abi ben anladım, ama anlatamadım, insanların kimin ne olduğunu bildiği halde köpeklik yapıyor' sözlerinden dolayı fesih yoluna gidildiğini, oysaki feshin 16/03/2012 tarihli bildirim ile yapıldığı, haklı feshin 6 günlük hak düşürücü süresinin de geçildiği, sonuçta feshin haklı nedene dayanmadığı, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne; birleşen davada ise ... 10. İş Mahkemesi 2010/379 esas, ... 12. İş Mahkemesinin 2010/629 esas sayılı dosyalarında aynı iş yerinde çalışan benzer konumdaki çalışanlar için prim alacağı yönünden taleplerin red edildiği, Yargıtay uygulamasından geçerek onanarak kesinleştiği, kesinleşen mahkeme kararları da nazara alınarak iş yerinde süreklilik arz eden bir prim uygulamasının bulunmadığı, dava dilekçesinde de prim uygulamasının ne şekilde olduğu, hangi aylara ilişkin primlerin ödenmediğinin belirtilmediği, iş yerinde performansa ve kotaya bağlı, ancak kotanın geçilmesi halinde kısmen bir prim ödemesinin bulunduğu, hangi aylarda kotanın aşıldığının belirlenemediği, davacı tanık beyanları da nazara alınarak çoğu aylarda prim ödemesinin kotanın geçilememesi nedeniyle hak edilemediği nazara alınarak davacının primi alacağı talep hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar karar vermiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı dava dilekçesinde aylık ücretinin net 1.375,00 TL. olduğunu iddia etmiş, Mahkeme de asıl davada iddia edilen bu ücret miktarına itibarla yapılan hesap raporunu esas alarak karar vermiş ise de; dosya içeriğindeki davacı tarafça fesihden sonra noterden keşide edilen 19.03.2012 tarihli ihtarname ile aylık ücretinin 1.225,00 TL. olduğunu açıklamıştır. Davacının bu beyanı kendisini bağlar. Bu nedenle aylık ücretin net 1.225,00 TL. olarak tespiti ve hesaplamaların bu ücrete göre yapılması gerekirken ücretin yazılı şekildeki kabulü isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 24.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
9. Hukuk Dairesi 2015/17086 E. , 2018/9078 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 2 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat