9. Hukuk Dairesi 2015/22540 E. , 2018/18695 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2015/22540 E. , 2018/18695 K.


'İçtihat Metni'


MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalı işyerinde 18.09.2012 tarihinde makine yardımcısı olarak çalışmaya başladığını, en son 800 TL ücret aldığını, kesintisiz 13.1.2014 tarihine kadar bilfiil çalıştığını, sigorta kaydının 5 ay kadar sonra yapıldığını, davalı işveren tarafından iş aktinin haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek, kıdem, ihbar tazminatları ile ücret, fazla mesai ücreti, asgari geçim indirimi ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 15.02.2013-13.01.2014 tarihleri arasında tekstil işçisi olarak davalı işyerinde çalıştığını, istifa etmek suretiyle işyerini terk ederek iş akdini sona erdirdiğini, davacının içinde yer aldığı bir grup tarafından işyerinde çalışanların özel hayatına dair mahremiyete aykırı şekilde işyerinde konuşmalar yaptığını, sözlü şekilde defalarca uyarıldığını, bununla ilgili tutanak tutulduğunu, davacının savunma talep yazısını tebliğ almayıp savunma vermekten kaçındığını, istifa dilekçesi ile iş akdini sonlandırdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı tarafından huzursuzluk nedeni ile işten ayrıldığına dair işverene verilen istifa dilekçesi karşısında davacının işten kendisinin ayrıldığı, davacının işyerinden ayrılıp istifa etmesine neden olacak huzursuzluk sebeplerine ilişkin herhangi bir delil ve belge sunmadığı ve iş aktini haklı nedenle feshettiğini ispat edemediğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığı, davaya konu ücretin ve asgari geçim indirimi ücretinin ödendiğine dair davalı işveren tarafından yazılı delil ve belge sunulmadığı, davalı işveren tarafından 11/02/2014 tarihli yapılan ödeme ve bu konudaki açıklama karşısında davacının yıllık izin ücreti alacağının ödendiği, duruşmada dinlenen tanık beyanlarına göre davacının haftalık 45 saati aşan fazla çalışmalarının bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 6100 sayılı HMK.’nın “Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. maddesi “(1) Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. (2) Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.”
Aynı yasanın “Sözlü yargılama” başlıklı 186. maddesi ise “(1) mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. (2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” düzenlemelerini içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verilmemiş, tahkikatın bittiği tefhim edilmemiş ve sözlü yargılama için gün tayin edilmeden ve taraflara son sözleri sorulmadan karar verilmiştir. Mahkemece, bu şekilde HMK’nın emredici hükümlerine aykırı davranılması hatalıdır.
3-Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha ... yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa belgesine dayanılmakla birlikte, işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, ... Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.
İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden, istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.
İstifa halinde dahi işçiye kıdem tazminatı ödeneceğini öngören sözleşme hükümleri ile işyeri uygulamaları, 4857 sayılı Yasaya göre geçerli olup, bu halde kıdem tazminatı 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen Yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir.
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde, iş akdinin işverence haksız olarak feshedildiği iddia edilmiş, davalı ise davacının istifa etmek suretiyle işyerini terk ederek iş akdini sona erdirdiğini savunmuştur.
Davacı vekili tanık beyanlarına karşı sunduğu 19.12.2014 havale tarihli dilekçede, davacının kendi isteği ile işten ayrılmadığını, dosyaya sunulun davacının istifa ettiğine dair yazıyı içeren ibarenin davacıya ait olmadığını, ustalıkla sonradan doldurulup ekleme yapıldığını iddia etmiştir.
Mahkemece, dava dilekçesi ile 19.12.2014 havale tarihli dilekçedeki açıklamalar karşısında hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında HMK'nın 169. ve devamı hükümleri uygulanarak davacı asil bizzat duruşmaya celbedilerek, 13.01.2014 tarihli ve el yazılı istifa dilekçesi davacı asile gösterilip imza ve içeriği hususunda davacı asilin beyanları alındıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön