9. Hukuk Dairesi 2015/21095 E. , 2018/14955 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2015/21095 E. , 2018/14955 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının, davalı şirkete ait işyerinde ve işlerde 15/03/2002-31/07/2013 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, alt yüklenici işverenlerce sigorta girişlerinin yapıldığını, alt işverenlerin ihale yolu ile belirli periyodlarda değişmesine rağmen daimi olarak davalı iş yerinde asıl işveren sıfatı ile istihdam edildiğini, iş akdinin tek taraflı ve haklı sebebe dayanmaksızın feshedildiğini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, zamanaşımı ve husumet itirazında bulunarak davacının, müvekkil kurum çalışanı olmadığını, aralarında herhangi bir iş akdi bulunmadığını, dava dışı ... Tem. İnş. San. Tic. Ltd. Şti - ... Özel Güv. Tem. Ltd. Şti. Adi Ortaklığı'nın işçisi olduğunu, ... primlerinin, ücretlerinin ve bütün alacaklarının bu şirket tarafından ödendiğini, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının bilirkişi raporunda belirtilen tarihler arasında ve ücretle taşeron firmalar işçisi olarak asıl işveren davalı ... nezdinde hiç ara vermeden münhasıran davalı işyerinde çalıştığı, davalı tarafça davanın reddi savunulmuş ise de bu hususun usulünce kanıtlanamadığı, davalı işyerinde 11 yıl 4 ay 16 gün hizmeti bulunan davacının tazminat hakkından vazgeçecek şekilde davranmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, işçi lehine yorum ilkesi de dikkate alınarak mevcut belgeler ve tanık beyanlarından tazminatlara hak kazanacak şekilde işverenlik tarafından iş akdine son verildiği kanaatine varılarak alacakları yönünden bilirkişiden 25/12/2014 tarihli hesap raporu alındığı, rapor içeriği itibarıyla dosyadaki belgelere usul ve yasaya uygun olup Mahkeme tarafından benimsendiği, fazla mesai ücretinden takdiren %30 oranında indirim yapıldığı, davacı vekili tarafından davalı ...'a ... 2. Noterliğinden 12/08/2013 tarihli 09724 yevmiye numaralı keşide edilen ihtarnamenin 13/08/2013 tarihinde muhataba tebliğ edilerek alacakların 7 takvim günü içerisinde banka hesabına ödenmesi istendiğinden gerçekleşen 20/08/2013 temerrüt tarihinden itibaren kıdem tazminatı dışındaki alacaklar için faiz uygulandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-... olgusunu bunu ileri süren işçi ispatlamalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, hizmet döküm cetvelinde, hizmet süresine dahil kabul edilen, örnek olarak, 15/03/2002-01/05/2004 tarihleri arasında davacının hiç bir yerde çalışması görünmeyen bir boşluk dönem bulunmaktadır. Bu döneme dair tanık beyanı da bulunmamaktadır.
Davacı tanıkları davalı ile davalı olup, tanıklardan .... ve .... Kendi beyanlarına göre zaten bu tarih aralığında çalışmamışlardır.
Mahkeme tarafından yapılacak iş öncelikle davacının hizmet döküm cetvelinde hiç bir yerde çalışması görünmeyen ya da hizmet döküm cetvelinde çıkış-giriş olmamasına rağmen prim günleri eksik ödenen ancak hizmet süresine dahil edilen dönemleri hizmet döküm cetveline ve davacının kabul edilen hizmet süresine göre tespit etmektir. Zira, yukardaki paragrafta verilen tarih aralığı sadece bir örnek olarak verilmiştir.
Bilahare, davacı asil bizzat celbedilerek davacının çalıştığı hizmet dökümüne bildirilmeyen dönemlerin neden bildirilmediği davacı asile ve taraf vekillerine sorularak, gerekirse davacının hizmet döküm cetveline bildirilmeyen dönemlerde çalışıp çalışmadığına dair tespit edilen dönemlere ait puantajlar, bordrolar, hizmet alım sözleşmeleri, hizmet süresinin/ prim gününün eksik bildirilmesine dayanak tutulan belgeler ve varsa sair belgeler ve bilgiler bizzat davacı asilden, taraf vekillerinden ve bizzat davalıdan, gerekirse ihbar olunanlardan ve hizmet dökümünde çıkış-giriş olmasa da eksik prim ödemesi görünen işyerlerinden, gene hizmet döküm cetvelinde hiç bir yerde çalışması görünmeyen dönemlerin başlangıcındaki ve sonundaki işyerlerinden, ...'dan ve varsa sair ilgili yerlerden sorularak celbedilmeli, hizmet döküm cetvelinde hiç bir yerde çalışması görünmeyen ya da çıkış-giriş olmasa da prim günü eksik bildirilen günlerin hizmet süresine eklenmesi gerekip gerekmediğinin irdelenmelidir.
Bu dönemlere rastlayan davalının yaptığı ve yukarda açıklandığı şekilde celbedilecek hizmet alım sözleşmeleri gerekirse davacı asilden sorularak hizmet döküm cetvelinde hiç bir yerde çalışması görünmeyen ya da çıkış-giriş olmasa da prim günü eksik bildirilen günlerin hizmet süresine etkisi irdelenmelidir.
3-Hizmet döküm cetvelinde yer alan ve Mahkeme tarafından hizmet süresine dahil edilen bazı işyerlerinin kime ait olduğu dosya kapsamından tespit edilememektedir. Hatta örneğin hizmet süresine dahil kabul edilen bir kısım işyeri ... belgesinde dava dışı 'PTT' olarak belirtilmiştir. Kabul edilen hizmet süresi içinde hizmet döküm cetvelinde görünen bazı işyerlerinin ise hiç bir ... belgesi dosyada bulunmamaktadır.
Mahkeme tarafından yapılacak iş, hizmet süresi içinde hizmet döküm cetvelinde görünen tüm işyerlerinin ... belgelerinin, davalı ile ilişkileri olup olmadığını gösteren ... belglerinin, davacının kabul edilen ... süresinde geçerli tüm hizmet alım sözleşmelerinin bizzat davacı asilden, bizzat davalı asilden, taraf vekillerinden, ...'nden ve gerekirse ihbar olunanlar ile hizmet söküm cetvelinde görünen işyerlerinden sorularak celbedilmesi ve neticenin hizmet süresine etkisi irdelenerek sonuca gidilmesidir.
4-Davacının işyeri özlük dosyaları bakımından, davalı vekili ek bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ... kayıtları celbedilerek ünvanı öğrenilecek yüklenicilerden özlük dosyalarının celbi talep etmiştir.
...'dan kimliği belirlenecek işyerlerinin merkez adresleri Ticaret Sicili Müdürlüklerinden tespit edilerek bu merkez adreslerine Mahkeme tarafından müzekkereler yazılarak davacıya ilişkin tüm belgeleri içeren özlük dosyaları istenerek neticeye etkisi irdelenmelidir.
5-Fazla mesai ücreti bakımından, dava dilekçesinde davacının 07:00-17:00 saatleri arasında çalıştığı haftada en az 2-3 kere mesai bitiminden sonra en az 1-2 saat fazla mesai yaptığı belirtilmiştir. Davacının haftada 5 gün 07:00-18:00 saatleri arasında çalıştığı kabulüne göre yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması HMK'nun 26. maddesinde ifade edilen taleple bağlılık kuralının ihlali olup, hatalıdır.
6-Temerrüt tarihi bakımından, davacının ödeme ihtarında tebliğden itibaren 7 takvim günü içinde ödenmesi belirtilmiştir. 13/08/2013 tarihinde bu ihtarname davalıya tebliğ edilmiştir. Buna göre 7inci gün 20/08/2013 tarihini kapsadığından faiz 21/08/2013 tarihinden itibaren işletilmelidir. Bu hususun gözetilmemesi hatalıdır.
7-Giydirilmiş brüt ücrete yeme sosyal yardımının eklenmesi bakımından, Dairemiz tarafından aynı gün birlikte incelenen benzer nitelikteki Dairemizin 2015/21096 Esas (... 6. İş Mahkemesinin 2013/433 Esas) sayılı dosyasında, o dosyanın davacısı olan H.D. duruşmada 'Yemeği biz kendimiz alıyorduk' yönünde beyanda bulunmuştur. Tanığın davacının işi temizliktir.
Mahkeme tarafından yapılacak iş, davacı asil bizzat celbedilerek işveren tarafından ayni olarak yemek verilip verilmediği ya da parasının ödenip ödenmediği, benzer dosya davacısı ...in neden bu şekilde beyanda bulunduğu davacı asile açıklatılarak yemek yardımının giydirilmiş brüt ücrete eklenip eklenmeyeceği irdelenerek sonuca gitmektir.
8-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu 'eksik bir borç' haline dönüştürür ve 'alacağın dava edilebilme özelliği'ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Hemen belirtmelidir ki, gerek İş Kanununda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.
Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, eski 818 sayılı Borçlar Kanununun 125 inci maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ıncı maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun; 5 inci maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28 inci maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.
Bu noktada, zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumu ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarihtir.
Zamanaşımı, harekete geçememek, istemde bulunamamak durumunda bulunan kimsenin aleyhine işlemez. Bir hakkın, bu bağlamda ödence isteminin doğmadığı bir tarihte, zamanaşımının başlatılması hakkın istenmesini ve elde edilmesini güçleştirir, hatta olanaksız kılar.
İşveren ve işçi arasındaki hukuki ilişki iş sözleşmesine dayanmaktadır. İşçinin sözleşmeye aykırı şekilde işverene zarar vermesi halinde, işverenin zararının tazmini amacı ile açacağı dava da tazminat niteliğinde olduğundan on yıllık zaman aşımına tabidir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise 818 sayılı Borçlar Kanununun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK.’un 147. Maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir.
Kanundaki zamanaşımı süreleri, 6098 Sayılı TBK 148. Maddesi gereğince tarafların iradeleri ile değiştirilemez.
İş sözleşmesi devam ederken kullanılması gereken ve iş sözleşmesinin feshi ile alacak niteliği doğan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması gerekir (HGK. 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103 K).
Sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. (TBK. m. 149(818.BK.128). Türk Borçlar Kanununun 117 inci maddesi uyarınca, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da söz edilemez.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151 inci maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir(818 sayılı BK.128). Aynı yönde düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151 inci maddesinde yer almaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 152. maddesi gereğince, asıl alacak zaman aşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur(818 sayılı BK.131).


Türk Borçlar Kanunu’nun 154. maddesi (818 Sayılı BK 133/2) uyarınca, alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zaman aşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 153/4 maddesinde “Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için' zamanaşımının işlemeyeceği ve duracağı belirtilmiştir. Bu maddenin iş sözleşmesiyle bağlı her kişiye uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Hizmetçiden kastedilen, kendisine ev işleri için ücret ödenen, iş sahibiyle aynı evde yatıp kalkan, aileden biriymiş gibi ev halkı ile sıkı ilişkileri olan kimsedir(818 sayılı BK. Mad.132).
6098 Sayılı TBK 154. Maddesinde (818 sayılı BK. 133) zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiştir. Bunlardan borçlunun borcunu ikrar etmesi (alacağı tanıması), zamanaşımını kesen nedenlerden biridir. Borcun tanınması, tek yanlı bir irade bildirimi olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır. Borç ikrarının sonuç doğurabilmesi için, eylem yeteneğine ve malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan borçlunun veya yetkili kıldığı vekilinin, bu iradeyi alacaklıya yöneltmiş bulunması ve ayrıca zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Gerçekte de borç ikrarı, ancak, işlemekte olan zamanaşımını keser; farklı anlatımla zamanaşımı süresinin tamamlanmasından sonraki borç ikrarının kesme yönünden bir sonuç doğurmayacağından kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Aynı maddenin 2.fıkrası uyarınca, dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Kanunun 156. maddesi ise, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Madde açıkça düzenlemediğinden ihtiyati tedbir istemi ile mahkemeye başvurma veya işçilik alacaklarının tespiti ve ödenmesi için Bölge ... İş Müfettişliğine şikâyette bulunma zamanaşımını kesen nedenler olarak kabul edilemez. Ancak işverenin, şikâyet üzerine Bölge ... Müdürlüğünde alacağı ikrar etmesi, zamanaşımını keser.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Zamanaşımı, dava devam ederken iki tarafın yargılamaya ilişkin her işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlar ve kesilmeden itibaren yeni bir süre işler.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 155. maddesi hükmü, 'Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur.' kuralını içermektedir. Bu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser. (818 sayılı BK. Mad.134)
Türk Borçlar Kanununun 160. maddesinde (818 Sayılı BK 139), zamanaşımından feragat düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, borçlunun zamanaşımı defini ileri sürme hakkından önceden feragati geçersizdir. Önceden feragatten amaç, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragattir. Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan sonra borçlu zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir defi hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir. Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması halinde zamanaşımı definde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi, açılmış bir davada zamanaşımı definde bulunmamasıyla veya defi geri almasıyla da mümkündür.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).
Somut uyuşmazlıkta, davalı vekilinin davaya ve ıslaha süresinde zamanaşımı savunması bulunmaktadır.
Dava belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı için ıslaha karşı zamanaşımının gözetilmemesi yerindedir. Ancak, dava zamanaşımı davacının ihtarnamesi ile kesilmiş sayılmaz. Dava zamanaşımı dava tarihine göre hesaplanmalıdır.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09/07/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön