9. Hukuk Dairesi 2017/7780 E. , 2018/11724 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ)
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili ve davalı ... İnş. Tic. Turz. San. Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, iş akdinin davalı tarafından haksız feshedildiğini, müvekkilinin 17.11.2004-15.06.2009 tarihleri arasında ... Belediyesine bağlı ... Ltd. Şti. bünyesinde ... Limanında vezne görevlisi ve gemi salma-bağlama işlemleri görevlisi olarak yaklaşık 5 yıl boyunca kesintisiz çalıştığını, iş akdinin davalı ... İnş. Tic. Turizm San. Ltd. Şti. tarafından 15.06.2009 tarih ve 2009/30 sayılı İş Akdi Fesih İhbarnamesi ile feshedildiğini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı ... vekili, zamanaşımı İtirazlarının bulunduğunu, davacının yıllık ücretli izin ile diğer alacaklarının 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup bu sürenin dolduğunu belirterek zamanaşımı itirazında bulunduğu, davalı belediyenin 6360 sayılı Kanunla ... Belediyesinin tüzel kişiliğinin sona erdiğini, bu nedenle 6360 sayılı Kanuna dayanarak oluşturulan ... Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun 12.03.2014 tarihli kararı ile ... İlçesi ... Beldesinde bulunan ...Ltd. Şti.'ye ait hak alacak ve borç bulunması halinde söz konusu şirketin devredildiği kuruma geçmiş sayılmasına karar verildiğini, 6360 sayılı Kanunla ... Valiliği nezdinde oluşturulan Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun 05.03.2014 tarih ve 56 sayılı kararında 6360 sayılı Yasa ile Valilik nezdinde kurulan Devir Tasfiye ve Paylaştırma komisyonunun borçlarla ilgili 132 sayılı Kararında 6360 sayılı Yasa gereği ve yasal zorunluluk olarak devri gereken hizmet ve faaliyetlerle ilgili 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu 5393 sayılı Belediye Kanununda belirlenen görevlere göre hizmet ve faaliyet nereye devrediliyorsa o hizmetle ilgili menkul, gayrimenkul, döşeme ve demirbaş araç ve gereç dava dosyaları kıymetli evraklar, teminatlar, şirket ve hisse payları, ruhsatlar, arşivler, yapılan sözleşmeler, hak alacak ve borçlar, dosyalar, defter kayıtlar ve her türlü bilgi ve belgelerin ilgilisine göre devir edilmiş sayılmasına denildiğini, bu nedenle tüzel kişiliği sona eren bütün belde belediyelerinin davalarının kendiliğinden ilçe belediyelerine geçmediğini dolayısı ile ... Belediyesine husumet yüklenemiyeceğıni, ... gelirlerini ... Büyükşehir Başkanlığına ait ... şirketinin tahsil ettiğini bu nedenle davaya ... Büyükşehir Belediyesinin de dahil edilmesi gerektiğini, davacının belediye işçisi olmadığını ve belediye ile şirket arasında taşeron ilişkisinin bulunmadığını, ... işinin belediyenin gelir elde etmediği söz konusu geliri doğrudan şirketin elde etliği bir işletme olduğunu, belediyenin belli bir işi birisine yaptırmak için ihale yapmış ve belediyenin işyerini kiraladığını, ... işletmesinin uzmanlık isteyen işlerden olduğunu, belirterek davanın öncelikle davacı belediyede çalışan bir işçi olmadığını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili, davanın husumetten ve zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, dava şartları oluşmadığını, davanın usul ve yasaya aykırı olup esastan reddi gerektiğini, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, tanık beyanlarına davacının işçi olarak (Limanda vezne görevlisi) en son 666,00 TL brüt ücretle hizmet akdine bağlı olarak 4 yıl, 1 ay, 9 gün çalıştığı, davacının hizmet sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatı gerektirmeyecek şekilde sona erdiği hususunun işverence ispat edilmesi gerekmekte olup, davalı işveren tarafından bu husus ispatlanamadığından davacının iş aktinin sonlanması nedeniyle kıdem tazminatına hak kazandığı, davacının iş akdi, davalılardan ... Ltd. Şti. tarafından 15.06.2009 tarihinde limanda yolcu sayısının azalması, mali gelirlerin önemli oranda azalması ,personel maaşlarının ödenmesinde zorluk baş göstermesi nedenleri ile 4857 sayılı İş Kanununun 17. maddesine göre feshedildiği, bu nedenle davacı ...’nın iş akdinin işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde son verildiği sonucu ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacakları olduğu kanaatine varıldığı, aynı şekilde davacının yıllık izinlerini kullandığı iddiasının işveren tarafından ispatlanması gerekmekte olup davacının çalıştığı süre içerisinde hak kazandığı yıllık ücretli izinlerini kullandığını veya ücretlerinin ödendiğini, davalı işveren tarafından usulüne uygun olarak tutacağı ve davacının imzasına havi izin defteri veya eşdeğer bir belge ile ispat etmesi gerektiği, davalılar tarafından dosyaya izin ücretinin kullandırıldığında dair herhangi bir belge sunulmadığı, işçiye yıllık izinlerini kullandırdığını veya ücretini ödediğini işveren işçinin imzasını taşıyan yıllık izin defteri veya eşdeğer belge ile ispat etmek zorunda olduğu, davalı taraflar davacının yıllık izinlerini kullandığını veya karşılığı ücretin ödendiğine ilişkin davacı tarafından imzalanmış belge sunamadığından davacının yıllık ücretli izin alacağına hak kazandığı anlaşıldığı, davacının 2009 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarına ilişkin olarak 1.000,00 TL ücret alacağının bulunduğunu belirttiği, 11 Kasım 2014 havale tarihli dilekçesinde ise 2009 yılının Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarına ait ücretlerinin ödenmediğini belirttiği, ... Başkanlığı Hizmet Dökümüne göre davacının 2009 Yılının Ocak, Şubat, Mart aylarında 30 gün, Nisan ayında 14 gün çalıştığı, Mayıs ve Haziran aylarında ise çalışmadığı, davacının 2009 yılının Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarına ilişkin ücretinin ödendiğine dair ücret bordrolarının veya banka makbuzlarının da bulunmadığı tespit edildiği, davacı işçinin çalıştığını kanıtladığı, bu süre karşılığı ücretin ödendiğini ise davalıların kanıtlaması gerektiği, bu hususlar dikkate alındığında davalı yanlar ücret alacağının ödendiğini ispatlayamadığından davacının ücret alacağına hak kazandığı, ayrıca 6360 sayılı Yasa hükümleri gereği oluşturulan ... Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu Başkanlığı'nın 12.03.2014 gün 104 nolu kararı ile Silifke ilçesi Taşucu Beldesi'nde bulunan... Ltd. Şti'nin ...'ne devir edilmiş sayılmasına ve devri yapılan ... Ltd. Şti'ne ait hak, alacak ve borç bulunması halinde söz konusu şirketin devredildiği kuruma geçmiş sayılmasına karar verilmiş olup, bu karar gereğince ...Ltd. Şti'ne ait borçlardan Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın sorumlu olduğu kanaatine varılmakla ...' yönünden davanın husumetten reddine diğer davalılar yönünden davanın kabulune karar verildiği, davacının husumet tevcihinde kusuru olmadığından davalı ... lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesi ile davanın ... yönünden husumetten reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı ... Belediye Başkanlığı vekili ve davalı ... İnş. Tic. Turz. San. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1-Davalı ... Belediye Başkanlığının dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmemesi, ancak davacı vekilinin dahili davalı dilekçesi vererek ve bu dilekçede 'dava dilekçesinden çok kısa süre önce komisyonun 12/03/2014 tarihli 104 sayılı kararı verdiğini, bu kararın davadan çok kısa süre önce verildiğinden öğrenmelerinin mümkün olmadığını” belirterek ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı dahili davalı etmesi, HMK'nın 124. maddesi kapsamında davanın doğru hasıma yöneltilmesi olup bu işlemin “dahili davalı/davaya dahil edilme” olarak belirtilmesi sonuca etkili değildir.
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
3- Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu 'eksik bir borç' haline dönüştürür ve 'alacağın dava edilebilme özelliği'ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Hemen belirtmelidir ki, gerek İş Kanununda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.
Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, eski 818 sayılı Borçlar Kanununun 125 inci maddesi uyarınca ... yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146'ıncı maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun; 5'inci maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28'inci maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri ... yıllık zamanaşımına tabidir.
Bu noktada, zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumu ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarihtir.
Zamanaşımı, harekete geçememek, istemde bulunamamak durumunda bulunan kimsenin aleyhine işlemez. Bir hakkın, bu bağlamda ödence isteminin doğmadığı bir tarihte, zamanaşımının başlatılması hakkın istenmesini ve elde edilmesini güçleştirir, hatta olanaksız kılar.
İşveren ve işçi arasındaki hukuki ilişki iş sözleşmesine dayanmaktadır. İşçinin sözleşmeye aykırı şekilde işverene zarar vermesi halinde, işverenin zararının tazmini amacı ile açacağı dava da tazminat niteliğinde olduğundan ... yıllık zaman aşımına tabidir.
4857 sayılı Kanun'dan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasa'da ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanun'dan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 126/1. maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK.’un 147. maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir.
Kanundaki zamanaşımı süreleri, 6098 sayılı TBK'nın 148. maddesi gereğince tarafların iradeleri ile değiştirilemez.
İş sözleşmesi devam ederken kullanılması gereken ve iş sözleşmesinin feshi ile alacak niteliği doğan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması gerekir (HGK. 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103 K).
Sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. (TBK. m. 149(818.BK.128). Türk Borçlar Kanununun 117'inci maddesi uyarınca, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da söz edilemez.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151 inci maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir(818 sayılı BK.128). Aynı yönde düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151'inci maddesinde yer almaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 152. maddesi gereğince, asıl alacak zaman aşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur(818 sayılı BK.131).
Türk Borçlar Kanunu’nun 154. maddesi (818 Sayılı BK 133/2) uyarınca, alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zaman aşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 153/4. maddesinde “Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için' zamanaşımının işlemeyeceği ve duracağı belirtilmiştir. Bu maddenin iş sözleşmesiyle bağlı her kişiye uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Hizmetçiden kastedilen, kendisine ev işleri için ücret ödenen, iş sahibiyle aynı evde yatıp kalkan, aileden biriymiş gibi ev halkı ile sıkı ilişkileri olan kimsedir (818 sayılı BK. Mad.132).
6098 Sayılı TBK 154. maddesinde (818 sayılı BK. 133) zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiştir. Bunlardan borçlunun borcunu ikrar etmesi (alacağı tanıması), zamanaşımını kesen nedenlerden biridir. Borcun tanınması, tek yanlı bir irade bildirimi olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır. Borç ikrarının sonuç doğurabilmesi için, eylem yeteneğine ve malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan borçlunun veya yetkili kıldığı vekilinin, bu iradeyi alacaklıya yöneltmiş bulunması ve ayrıca zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Gerçekte de borç ikrarı, ancak, işlemekte olan zamanaşımını keser; farklı anlatımla zamanaşımı süresinin tamamlanmasından sonraki borç ikrarının kesme yönünden bir sonuç doğurmayacağından kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Kanunun 156. maddesi ise, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Madde açıkça düzenlemediğinden ihtiyati tedbir istemi ile mahkemeye başvurma veya işçilik alacaklarının tespiti ve ödenmesi için Bölge Çalışma İş Müfettişliğine şikâyette bulunma zamanaşımını kesen nedenler olarak kabul edilemez. Ancak işverenin, şikâyet üzerine Bölge Çalışma Müdürlüğünde alacağı ikrar etmesi, zamanaşımını keser.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Zamanaşımı, dava devam ederken iki tarafın yargılamaya ilişkin her işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlar ve kesilmeden itibaren yeni bir süre işler.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nuh 155. maddesi hükmü, 'Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur.' kuralını içermektedir. Bu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser. (818 sayılı BK. Mad.134)
Türk Borçlar Kanunu'nun 160. maddesinde (818 Sayılı BK 139), zamanaşımından feragat düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, borçlunun zamanaşımı defini ileri sürme hakkından önceden feragati geçersizdir. Önceden feragatten amaç, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragattir. Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan sonra borçlu zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir defi hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir. Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması halinde zamanaşımı definde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi, açılmış bir davada zamanaşımı definde bulunmamasıyla veya defi geri almasıyla da mümkündür.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7'nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447'inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319'uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).
Somut uyuşmazlıkta, ücret alacağı ve yıllık izin ücreti bakımından dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği ihtilaflıdır. Dava, belirsiz alacak davası olduğundan ıslah zamanaşımı bulunmamaktadır. Ancak dava zamanaşımı bakımından; ... vekili hem ihbar olunan sıfatı ile hem dahili davalı sıfatı ile yapılan tebligatlarda süresinde zamanaşımı savunması yapmıştır. Dava tarihi 17/07/2014 olup, 5 yıl gerisi 17/07/2009 tarihidir. Bu durumda dava zamanaşımı nedeni ile Haziran/2009 ayı ve sonrası ücretler talep edilebilecektir. Oysa kabul edilen ücret miktarı Nisan/2009 ayı ve öncesina ait olduğundan, ücret alacağı dava zamanaşımı nedeni ile tamamen reddi gerekmektedir.
Diğer yandan, yıllık izin ücreti bakımından, fesih tarihi 15/06/2009 olup, 15/06/2014 tarihine dek yıllık izin ücreti talep edilebilirdi. Dava tarihi ise 17/07/2014 olduğundan yıllık izin ücreti talebinin de dava zamanaşımı nedeni ile tamamen reddedilmelidir.
Aksi kanaatle ücret ve yıllık izin ücreti taleplerinin kabulü hatalıdır.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 24/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
9. Hukuk Dairesi 2017/7780 E. , 2018/11724 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 34 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 53 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 32 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat