9. Hukuk Dairesi 2019/4625 E. , 2019/20884 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2019/4625 E. , 2019/20884 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 32. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. İŞ MAHKEMESİ

DAVA : Davacı, işçilik alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi davalı avukatının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesi'nin 19/04/2017 tarih, 2016/85 Esas, 2017/182 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK'nun 356-358-359 bentleri uyarınca kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi'nin kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıya ait işyerinde 21/05/2005 tarihinden itibaren inceleme görevlisi olarak çalıştığını, davalının kamu hukuku tüzel kişisi olduğunu, davacının da kamu işçisi olduğundan 6772 sayılı yasa gereği ilave tediye alacağına hak kazandığını ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı işyerinde ... Sendikası ile davalı arasında 09/12/2011 tarihinde imzalanan ve 01/01/2012-31/12/2013 tarihleri arasında yürürlükte olan Toplu İş Sözleşmesi gereği ödenmesi gereken sosyal hakların ödenmediğini, 6356 sayılı yasanın 36/1. maddesi gereğince iş sözleşmelerinin TİS e aykırı maddeleri olması halinde TİS hükümlerinin uygulanmasının amir olduğunu, aynı yasanın 36/2. maddesi gereğince TİS’in sona ermesi halinde yenisi yapılıncaya kadar iş sözleşmesi hükmü olarak devam edeceğinin düzenlendiğini iddia ile, ilave tediye alacağı ile TİS gereği ödenmesi gereken ikramiye, yol- yemek ücreti, bayram ücreti ve yakacak yardımı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talep ettiği alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkili kurumun özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, bu nedenle 6772 sayılı yasa kapsamında işyeri olmadığını, belirsiz süreli iş sözleşmesi hükümlerine göre yılda 2 kez ilave tediye niteliğinde birer maaş tutarında ikramiye ödendiğini, TİS gereği ödenmesi gereken alacakların tamamının ödendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk derece mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı işyerinin 6772 Sayılı Yasa kapsamında olduğu ve Toplu İş Sözleşmesi’nin ard etkisinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ç) İstinaf başvurusu :
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince davacının ilave tediye alacağının varlığı kabul edilmekle birlikte hatalı hesaplandığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilerek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılmış ve yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
E) Temyiz başvurusu:
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
F) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında ilave tediye alacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir. Kanunun 1'inci maddesinde, Devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir.
Buna göre;
A. İşveren kapsamı yönünden Devlete ve ona bağlı olmak üzere,
Genel, katma ve özel bütçeli daireler,
Sermayesi değişen kurumlar,
Sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar,
Belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar,
3460 ve 3659 sayılı Kanun kapsamına giren, sermayesinin tamamı Devlete ait olan veya bu sermaye ile kurulan iktisadi Devlet kuruluşları,
3460 sayılı Yasa bugün itibari ile yürürlükte olan bir yasa değildir. 3659 sayılı Yasa ise, banka ve Devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve halen yürürlüktedir. Bu Yasanın 1'inci maddesinde, kapsama dahil kurumlar daha ayrıntılı açıklanmıştır.
Yukarıda belirtilen kurumlarca, sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurulan kuruluşlar ve bunların aynı nispette iştirakleriyle vücut bulan kurumlar, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya satın alınıp belediyelere bağlanan müesseseler de Kanun kapsamına alınmıştır.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır. Bu cetvellerde Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu idareleri, Özel Bütçeli İdareler, Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar ve Sosyal Güvenlik Kurumlarında çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
Sonuç itibari ile kapsam bakımından, Devlet tarafından yasa ve yasanın verdiği yetki ile idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişilikleri ve bunlara bağlı kuruşlarda iş sözleşmesi ile çalışanlara uygulanacağı görülmektedir. Burada bağlı kuruluşun özel hukuk hükümlerine tabi olmasının sonucu yoktur. Sermayesinin % 50 sinin kamu kurumuna ait olması yeterlidir.
B. İşçi yönünden kapsama gelince:
İş Kanunu kapsamına girsin girmesin, yukarda belirtilen Devlet ve ona bağlı kurumlarda İş Kanunu'nun 1. maddesindeki tanıma göre, işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve 1475 sayılı İş Kanunundan önceki İş Kanununa atıfta bulunmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu işçi tanımına 2'nci maddesinde yer vermiştir. Buna göre “bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. O halde bir iş sözleşmesine dayanarak, yukarıda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.
C. Ödenecek ücret yönünde kapsam:
Maddenin son cümlesinde, yukarda belirtilen işyerlerinde çalışan işçilere ücret sistemleri ne olursa olsun her yıl için birer aylık ücret tutarında ilave tediye ücreti ödeneceği belirtilmiştir. Devlet ve ona bağlı maden işletmelerinin yeraltında çalışan işçilere, ayrıca bir aylık ödeme dışında birer aylık daha ödemenin yapılacağı Kanunun 2. maddesinde açıklanmıştır.
Kanunun 3. maddesinde, işçilere her yıl için birer aylık (yeraltında çalışan işçilere her yıl için ikişer aylık) ilave tediye dışında, birer aylık ücret istihkaklarını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile aynı oranda bir ilave tediye ödemesi yapılabileceği belirtilmiştir.
Yasanın Ek 1. maddesi ile ilave tediyelerin Toplu İş Sözleşmesi ile kararlaştırılması halinde buna sınır getirilmiş ve “Bu Kanun uyarınca işçilere yapılan ilave tediyelerden ayrı olarak, her yıl için her biri bir aylık istihkakları tutarını (hafta ve genel tatil ücretleri dahil) geçmemek şartıyla toplu iş sözleşmeleri ile en çok iki ikramiye daha verilebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Toplu İş Sözleşmesi ile yukarda belirtilen kurumlarda çalışan işçilere en çok iki ay daha ilave tediye ödeneceğinin kararlaştırılabileceği, bu miktar üzerinde ödeme yapılacağı şeklindeki düzenlemenin yasal sınırı aşan miktarda geçersiz olacağını kabul etmek gerekir.
Kanun, kapsam içinde olmayan ancak Toplu İş Sözleşmesi uygulanacak işyerleri için de Ek 2'inci madde ile bir sınırlama getirmiş ve kapsamda kalmayan işyerlerinde Toplu İş Sözleşmeleri ile en çok dört aylık, yeraltındaki işyerlerin de ise en çok beş aylık ilave tediye oranında ücret ödeneceği kuralına yer vermiştir. Ancak bu tür işyerlerinde Toplu İş Sözleşmesi ile kararlaştırılan bu tür ödemeleri ilave tediye olarak değil, akdi ikramiye olarak kabul etmek yerinde olacaktır.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının 6772 Sayılı Kanunun kapsamındaki konumuna gelince;
Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, 14.06.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile kurulmuştur. Kanun'un 1. maddesinde, kanunun amacının,“fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun Türkiye'ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek” olduğu belirtilmiştir.
Kanun'un 7. maddesine göre ise “Bu Kanunun amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdî ve aynî yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulur.” Aynı maddede, anılan vakıfların karar organı olan mütevelli heyetlerinin nasıl teşekkül edeceği ayrıntılı olarak ifade edilmiştir. Maddenin son fıkrasında da, vakıf senetlerinin, mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından Medeni Kanundaki hükümlere göre tescil ettirileceği ifade edilmiştir. Öte yandan vakıflar, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 101 ve devamı maddeleri ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nda düzenlenen özel hukuk tüzel kişileridir. Ancak SDYV. larının özel hukuk tüzel kişiliği olsa bile yasadan alınan yetki ile kurulduğu, devlete bağlı olduğu ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlandığı anlaşılmaktadır.
Nitekim 14.06.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3294 sayılı Kanun ile kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, uzun bir süre başbakanlığa bağlı şekilde idare edilmiş, ancak 09.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5263 sayılı Kanun ile ihdas edilen “Fon Kurulu” tarafından yönetilmesi öngörülmüştür.
Bugün yürürlükte bulunmayan 5263 sayılı Kanun'un beşinci maddesinin birinci fıkrasına göre “Fon Kurulu, Başbakanın görevlendireceği Bakanın başkanlığında Başbakanlık Müsteşarı, İçişleri ve Sağlık bakanlıklarının müsteşarları ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürü ve Vakıflar Genel Müdüründen oluşur.” Aynı maddenin ikinci fıkrasında da, Kurulun sekretarya hizmetlerinin Vakıflar Genel Müdürlüğünce yerine getirileceği ifade edilmiştir.
Daha sonra ise, 08.06.2011 tarihinde yürürlüğe giren 633 sayılı T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 5263 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü anılan Bakanlık bünyesinde teşkil edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu da 633 sayılı KHK'nın 34. maddesinde yeniden düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında Kurulun “Bakanın başkanlığında Başbakanlık Müsteşarı, Müsteşar, İçişleri, Maliye ve Sağlık bakanlıklarının müsteşarları ile Sosyal Yardımlar Genel Müdürü ve Vakıflar Genel Müdürü'nden oluşacağı belirtilmiş ve ikinci fıkrada da Kurulun toplanma zamanları düzenlendikten sonra aynı fıkranın son cümlesinde Kurulun sekreterya hizmetlerinin Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir.
Bugün için Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün taşradaki faaliyetleri Türkiye çapında 973 il ve ilçede her ilde vali ve her ilçede kaymakam başkanlığında oluşturulmuş Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığıyla yürütülmektedir.
Vakfa personel alımı, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Vakıf Hizmetleri Daire Başkanlığı’nın norm kadro standart ve esasları kapsamında mülakat neticesinde genel şartları ve varsa Vakıf tarafından belirlenmiş özel şartları taşıyan adaylardan iş için uygun görülen aday/ adaylar Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne bildirilmek ve yapılan kontrol neticesinde Genel Müdürlük tarafından işe alım koşullarını taşıdığı tespit edilirse vakıf tarafında işe başlatılmaktadır.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının yapısını inceleyen Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü iç denetim raporu ile açıkça, bu vakıfların kamu kurumu şeklinde örgütlendiğini, denetiminin hesap yönünde Vakıflar Genel Müdürlüğü, idari yönden ise T.C. İçişleri ve T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olduğunu, Vakıfların harcamalarının iş ve işlemlerini araştırma ve inceleme, izleme ve denetlemenin görev ve yetkisinin T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yapıldığını belirtmiştir.
En önemlisi de yürürlükteki son 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de vakıf çalışanları ile ilgili 11 ve 34. maddelerinde düzenlemelere yer verilmiş ve bu maddeler kapsamında da T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından “Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakıfları Personelinin Norm Kadro Standartları, İş Tanımları, Nitelikleri, Özlük Hakları Ve Çalışma Şartlarına İlişkin Esasları yayımlanmıştır.
Norm kadro esasları kamu kurum ve kuruluşları için getirilmiştir. Belirtmek gerekir ki özel hukuk hükmüne tabi hiçbir işvereninin (somut uyuşmazlık açısında vakfın) çalışanı, özel bir kanun veya bu kanuna dayanılarak çıkarılan esaslara tabi tutulmaz. Getirilen esaslar incelendiğinde, Vakıf çalışanların ücretleri bütçeden ayrılan ödenekler ile ödenmektedir.
Açıklanan bu olgulara göre;
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı teşvik kanununda düzenlenen sosyal yardım şeklindeki kamu hizmetini gerçekleştirilmesinde görevli kurum T.C. Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’dır.
Bu amaçla il ve ilçelerde kurulun Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün görev alanına giren ve bir kamu hizmeti niteliğindeki sosyal yardım faaliyetleri vakıflar aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Merkezi yetkinin yerindelik ilkesi gereği kamu kurumu ve kuruluşu tarafından özel hukuk hükümlerine tabi olduğu açıklanan vakıflar aracılığı ile yerine getirilmektedir. Ancak Vakfın özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olmasının kamu kuruluşu olmasını ortadan kaldırmamaktadır.
Vakıflarda çalışan işçilerin işe giriş, işten çıkış gibi kimi özlük işlemleri Vakıf Hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilmektedir. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışan işçiler üzerinde yönetim yetkisi bulunmaktadır.
Genel olarak Vakıflar (Gönüllülük ve rıza aranırken), Vakıf senedi veya vasiyetle kurulurken, SYDV yasa ve devlet eliyle kurulmuştur.
Vakıflarda, vakfın amacı, yönetimi ve malların değiştirilmesi belirli prosedürlere uyularak Mahkeme kararı ile gerçekleştirilirken, SYDV de amaç, yönetim ve kuruluş mallarının değiştirilmesi TBMM tarafından ve yasayla yapılmaktadır.
Diğer taraftan Fon kurulu çıkarılan esaslara uygun olarak 2012 yılından itibaren ilave tediye niteliğinde iki maaş tutarında ikramiye ödenmesine karar vermiştir. Bu karar 2014 yılında yapılan değişiklikle Bakanlığın çıkardığı Esasların 11. maddesinde de kurala bağlanmıştır. Maddeye göre “Personele her yılın Ocak ve Temmuz aylarında birer sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bu ikramiyeler personelin çalıştığı son 6 aylık hizmeti karşılığında ödenir. Personelin işe başlaması, işten ayrılması veya ücretsiz izinli olması durumunda 6 aylık dönem içerisinde çalışmış olduğu gün sayısına oranlamak suretiyle ikramiye ödemesi yapılır. İkramiyeler ilave tediye niteliğinde olup personele ayrıca ilave tediye ödemesi yapılmaz. ” hükmü yer almaktadır.
Dairemiz de bu madde uyarınca ikramiye ödeniyor ise ilave tediye ödenmeyeceğine dair kararlar vermiştir.
Tüm bu maddi ve hukuki olgulara göre Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının kamuya bağlı ve kamu yetkilerini kullanan bir kuruluş olduğunun kabulü gerekmektedir. Özel hukuk hükümlerine tabi olması, ilave tediye ödenmesine engel değildir. Zira 6772 sayılı Kanunu 1/A.3 maddesi uyarınca sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar kanun kapsamındadır. Bütçeden ayrılan ödenek nedeni ile sermayesi devlete ait kurumdur.
Sonuç olarak il ve ilçelerde 3294 sayılı yasa uyarınca kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının devlete bağlı, 6772 sayılı kanun kapsamında sayılan işyerlerinden olduğu ve 21.07.2017 gün ve 30130 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 09.06.2017 gün ve 2016/3 E. 217/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının ilave tediye alacağına ilişkin olarak olumsuz bir etkisinin olmadığının anlaşılmasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacının ilave tediye ücretinin hesaplandığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında yer alan 22.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar doğrultusunda Bölge Adliye Mahkemesi karar vermiş, hükme dayanak bilirkişi raporunda, Koop – İş Sendikası ile davalı işveren arasında imzalanmış 01.01.2012 – 31.12.2013 tarihleri arasında yürürlükte olan Toplu İş Sözleşmesinin 27. maddesi uyarınca ödenen akdi ikramiye alacağının, ilave tediye alacağından mahsup edilmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca davalı tarafından ikramiye bordrosu adı altında dosyaya sunulan bordrolarda, ikramiye ödemesi olduğu görülmektedir.
Hükme dayanak bilirkişi raporunda davalı işyerinde yapılmış Toplu İş Sözleşmesinin 27. maddesinde 60 günlük ücret karşılığı belirlenen ikramiye, Toplu İş Sözleşmesinde de açıkça belirtildiği üzere 6772 sayılı yasadaki ilave tediye dışında belirlenen, akdi ikramiye niteliğinde olduğundan, Toplu İş Sözleşmesine dayalı ikramiye ödemelerinin ilave tediye alacağından mahsup edilmemesi yerindedir.
Ancak dosya kapsamında mevcut örneğin Nisan 2014, çeşitli yıllara ilişkin Temmuz – Aralık ve Ocak – Haziran ikramiye bordroları uyarınca yapılan ikramiye ödemelerinin Toplu İş Sözleşmesine mi, Fon Kurulu Kararına mı veya Bireysel İş Sözleşmesine mi dayalı olarak yapıldığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca davacı vekili, imzasız bordrolardaki ödemeleri kabul etmediklerini beyan etmiştir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece yapılacak iş dosya kapsamında yer alan ikramiye bordrosu adı altındaki belgelerin eksiksiz bir biçimde saptanması, yine dosya kapsamında tam olarak yer almayan ödemelere ilişkin banka kayıtlarının getirtilmesi, ikramiye bordroları ve banka kayıtları karşılaştırılarak imzasız ikramiye bordrolarındaki miktarın davacının hesabına yatırılıp yatırılmadığının değerlendirilmesi ve davacının hesabına yatırılmış ikramiye ödemelerinin bordrolarla uyumluluğunun denetlenerek bu ödemelerin dayanağının saptanmasıdır. Toplu İş Sözleşmesinin 27. maddesi uyarınca yapılan ödemeler, hesaplanmış ilave tediye alacağından mahsup edilmemeli, ancak Bireysel İş Sözleşmesi ve Fon Kurulu kararına dayanan ilave tediye yerine geçen ödemelere ilişkin mahsup işlemi yapılmalıdır. Bu yönüyle karar denetime elverişli değildir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 26.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön