9. Hukuk Dairesi 2019/6389 E. , 2019/19766 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Davacı vekili tarafından verilen 10.07.2019 havale tarihli dilekçede, Dairemizin 09.04.2019 tarihli ve 2016/16776 E., 2019/8184 K. sayılı bozma karar gerekçesinin maddi hataya dayalı olarak yazıldığı ileri sürülerek kararın bu yönüyle ortadan kaldırılması ve hükmün başka nedenlerle bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Davalı vekili tarafından verilen 17/07/2019 tarihli temyiz dilekçesi ile de, bozma ilamı sonrasında Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nce verilen 11/06/2019 tarihli ve 2019/369 E., 2019/392 K. sayılı kararının temyizen bozulması talep olunmuştur.
Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1-Davalı talebi yönünden;
Mahkemece tarafların Yargıtay ilamlarına karşı karar düzeltmeye veya maddi hataya başvurması halinde hiçbir işlem yapmadan dosyayı Yargıtay’ın ilgili dairesine göndermesi gereklidir.
Mahkemenin sözkonusu başvurular hakkında hukukî bir değerlendirme yaparak ve temyize tabi olacak şekilde karar vermesi hatalı olup, bu kararın sonuç doğurması beklenilemez.
Açıklanan nedenlerle; ortada temyize tabi bir karar bulunmadığından, davalı tarafın Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 11/06/2019 tarihli ve 2019/369 E., 2019/392 K. sayılı kararına karşı temyiz talebinin reddi ile isteği halinde temyiz harç ve giderinin tarafına iadesine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı talebi yönünden,
Aynı işverene karşı aynı talepler ile açılan davalardan kaynaklı karışıklık nedeniyle bozma gerekçesinin hatalı yazıldığı gözden kaçırılarak karar verildiği anlaşılmakla yukarıda tarih ve numarası belirtilen BOZMA KARARININ ORTADAN KALDIRILMASINA ve hükmün aşağıdaki şekilde tekrar bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 05/01/2010 tarihinde davalı Sendika’da çalışmaya başladığını, davalı işveren tarafından iş aktinin 15/08/2014 tarihinde fesih hakkı kötüye kullanılarak sendikanın 2.600.000,00 TL borcu olduğu, borcun ödenmesi gerektiği, grevin bitmesi ve 305 kişinin işine iade edilmesi gibi sendikaya büyük yük sağlayan işlerin ortadan kalkması nedeni ile bazı çalışanların çalışma konularının ortadan kalktığı iddia edilerek feshedildiğini, davalı Sendika’nın 02/04/1962 yılında kurulduğunu, 05/11/1989 tarihinde yapılan 19. Olağan Genel Kurulu'nda göreve getirilen başkanın 08/12/2013 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, 08/03/2013 tarihinde yapılan 27. Olağan Genel Kurulu'nda eski yönetimin seçimi kaybettiğini, yeni bir yönetim kurulunun göreve başladığını, yeni yönetimin seçildiği tarihte davalı işyerinde çalışmakta olan işçilerin hemen hepsinin eski yönetim zamanında işe alınan kişiler olduğunu, Türk Hava Yolları çalışanlarının işten atılması üzerine davalı sendikanın grev kararı alıp uyguladığını, uzun süren grev nedeniyle Sendikanın giderlerinin arttığını, bir miktar borçlandığını, varsa meydana gelen borcun işçi ücretlerinden olmayıp grev nedeniyle yapılan zorunlu harcamalardan kaynaklandığını, grev süresince işçilerin olağan zamanlara göre daha çok çalışıp fazla mesai yaptığını, 27. Olağan Genel Kurulu'nda göreve başlayan Sendika yönetiminin göreve başlar başlamaz sırayla işçileri işten atmaya başladığını, yeni yönetimin eski yönetim zamanında çalışan işçilerin bir kişi haricinde tamamını işten attığını, davalı işveren tarafından fesih bildirimde yer alan ifadelerin açık ve somut olgulara dayanmayan genel ifadeler olduğunu, davalı işverenin çalışanlarının iş akitlerini fesihten önce davalı işyerinde ne tür tasarruflarda bulunduğunu ispatlaması gerektiğini, tüm işçilerin aynı sebeple işten çıkarılmış gibi gösterilmesinin fesih hakkının kötüye kullanıldığını kanıtladığını, Sendikanın davranış biçiminin çelişkili, dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, davacının aldığı ücretin Sendikanın aidat miktarına göre çok cüzi bir miktara tekabül ettiğini, Sendikanın siyasal nedenlerle ve kendi kadrosunu kurmak için işten çıkardığı işçilerin yerine yeni ve kendine yakın kişileri işe aldığı gerçeği bir kenara bırakılsa dahi davacı işçinin ücretinin fesih sebebi olamayacağını, davacının işten atıldığı tarih itibariyle davacı Sendikanın çok az borcunun bulunduğunu, davalı iş yerinde işten çıkartılan işçilerin yerine yeni işçiler alındığını, davacının yerine de 3. bir kişinin çalışmak üzere alındığını, davalı işverenin fesihler nedeniyle açılacak davalarda kendileri aleyhine tanıklık edebileceğini düşündüğü işçilerin tanıklıklarını engelleme ve beyanlarını kuşkulu hale getirmek amacıyla bir çok işçiyi işten çıkarttığını, davacının 25/08/2014 tarihli dilekçeyle tanık olarak işyerinde çalışan arkadaşlarının dava dosyalarına bildirildiğini, davacının da bu nedenle işten çıkartıldığını, işveren Sendikanın siyasi görüş, inanç ayırımı yaparak kendi kadrosunu kurmak amacıyla davalı işveren tarafından kötü niyetli bir fesih yapıldığını iddia ederek kötü niyet tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram - genel tatil ücreti alacaklarını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının resmi kayıtlarda görünen sürelerde ve ücret ile müvekkili Sendikada çalıştığını, Sendikanın 2.600,00 TL borcu nedeni ile feshin gerçekleştiğini, fazla çalışma ücretinin ödendiğini, iş güvencesi kapsamına girip girmediğinin araştırılması gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak dosyadaki SGK kaydına göre 05/01/2010 - 15/08/2014 tarihleri arasında davalı iş yerinde en son 7.277 TL brüt ücret ile çalışan davacı iş akdinin kötüniyetle feshedildiğini ileri sürdüğü, 4857 Sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlenmiş olan kötüniyet tazminatının ilk koşulu işçinin iş güvencesi kapsamında kalmaması durumu olup başlıca kötü niyet tazminatını gerektiren durumların yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre işvereni şikayet etmek, işveren aleyhine dava açmak, işveren aleyhine tanıklık yapmak, hamilelik, siyasi görüş, mezhep konusunda ayrımcılık nedenleri olduğu uygulamada kabul edildiği, duruşmada dinlenen davacı tanığı ...'in davalı Sendikada 1989-2013 Aralık tarihleri arasında çalıştığını, kendi çalışması sona erdikten sonra da davacının davalı iş yerinde çalışmaya devam ettiğini, Türk Hava Yollarına ilişkin grev bittikten sonra davalı Sendika’nın ekonomik sıkıntısının sona erdiğini, yeni yönetimin tasarruf tedbirlerine başvurmadığını, eski yönetimden kalan 20 kişinin işten çıkartıldığını beyan ettiği, davacı tanığı ...’ın 1998-2013 Aralık tarihleri arasında davalı Sendikada çalıştığını, davacının iş akdinin sona erme sebebinin kendi kişisel düşüncesine göre kadrolaşma olduğunu beyan ettiği, her iki davacı tanığının da davacının iş akdinin sona erdiği tarih itibariyle davalı işyerinde bulunmadıkları, fesih tarihinden 6 ay önce çalışmalarının sona erdiği, davacı tarafından davacının iş akdinin dava dilekçesinde belirtilen davacının davalı işveren aleyhine tanıklık yapma ihtimalinin bulunması, siyasi düşünce, davalı işverenin kendisine yakın görüşte olan kişileri çalıştırıp kendi kadrosunu kurmak niyetiyle feshedildiğine dair delil ve kanıt sunulmadığı, davacının davalı işveren aleyhine dava açan işyeri çalışanlarına ait hizmet akdinden kaynaklanan alacaklara ilişkin dava dosyalarına şahit olarak isminin davacının iş akdinin fesih tarihinden sonra bildirildiği davacı vekilince 12.02.2016 tarihli oturumda beyan edildiği, fesih tarihinden önce davacının davalı işveren aleyhine açmış olduğu bir dava ya da işveren aleyhine bir şikayetin bulunduğu iddia edilmediği, davacı tarafından iş akdinin davalı işveren tarafından kötü niyetle feshedildiği ispat edilemediği, davacının yerine başka bir çalışanın iş yerine alınması, ispat edilemese dahi iş akdinin davalı işveren tarafından ekonomik nedenle feshedilmiş olması, iş akdinin kötüniyetle feshedildiğine karine teşkil etmeyeceğinden iş akdinin davalı işveren tarafından siyasi düşüncelerle ve kadrolaşma amacıyla feshedildiği de ispat edilemediğinden davacının kötü niyet tazminatına hak kazanmadığı, davacı tarafından sunulan personel mesai kontrol cetvellerine davalı işyerinin kamusal niteliği nedeniyle itibar edilerek, davacının tespit edilen haftalık 45 saati aşan fazla çalışmalarının, hafta tatili çalışmalarının ve bayram- genel tatil çalışmalarının karşılığının ödendiğine dair davalı işveren tarafından yazılı delil ve belge sunulmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkide kötüniyet tazminatının koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Belirsiz süreli iş sözleşmesinin taraflarca ihbar öneli tanınmak suretiyle ya da ihbar tazminatı ödenerek her zaman feshi mümkün ise de, bu hakkın da her hak gibi Medenî Kanunun 2 nci maddesi uyarınca dürüstlük ve objektif iyiniyet kurallarına uygun biçimde kullanılması gerekir. Aksi takdirde fesih hakkının kötüye kullanılmış olduğundan söz edilir.
Fesih hakkını kötüye kullanan işveren, 4857 sayılı İş Kanununun 17 nci maddesi uyarınca, bildirim sürelerine ait ücretin üç katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötüniyet tazminatı denilmektedir.
Kötüniyet tazminatına hak kazanma koşulları ve tazminat miktarının hesaplanması açısından, 4857 sayılı Yasada önemli değişiklikler öngörülmüştür. Yasanın 17 nci maddesinin altıncı fıkrasının açık hükmü gereğince, iş güvencesi kapsamında olan işçiler yönünden kötüniyet tazminatına hak kazanılması mümkün değildir.
1475 sayılı Yasada, “işçinin sendikaya üye olması, şikâyete başvurması” gibi sebepler ileri sürülerek iş sözleşmesinin sonlandırılması, kötüniyetin varlığı açısından örnekseme biçiminde sayıldığı halde, 4857 sayılı Yasada genel anlamda fesih hakkının kötüye kullanılmasından söz edilmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, işçinin işvereni şikâyet etmesi, aleyhine dava açması veya tanıklık yapması nedenlerine bağlı fesihlerin kötüniyete dayandığı kabul edilmelidir.
Tazminat miktarının belirlenmesi de Yasa ile açıklığa kavuşturulmuş, “kötüniyet tazminatının” ihbar önellerine ait ücretin üç katı tutarında olacağı belirtilmiş ve ayrıca ihbar tazminatının da ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
Yasanın 17 nci maddesinin son fıkrasındaki düzenleme kötüniyet tazminatını da kapsamakta olup, bu tazminatın hesabında da işçiye ücreti dışında sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler dikkate alınmalıdır (Yargıtay 9.HD. 12.6.2008 gün 2007/21422 E, 2008/ 15336 K)
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece davacının davalı işverenin iş akdini kötüniyetle feshettiği iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Karar bu yönüyle eksik incelemeye dayalıdır.
Zira davacı, davalı Hava-İş Sendikası’nın 08.03.2013 tarihinde yapılan 27. Olağan Genel Kurulu’nda eski yönetimin seçimi kaybettiğini ve yeni bir Yönetim Kurulu’nun seçilerek göreve başladığını, yeni Yönetim’in seçildiği tarihte davalı işyerinde çalışmakta olan işçilerin hemen hepsinin eski yönetim zamanında işe alınan kişiler olduğunu, göreve başlayan yeni sendika yönetimi göreve başlar başlamaz sunulu kurum kayıtları ile bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere sırayla işçileri işten atmaya başladığı ve bu şekilde henüz 8 ay dolmadan eski yönetim zamanında çalışan işçilerin (1 kişi hariç) tamamının aynı gerekçeyle işten atıldığı ve yerlerine de daha fazla işçi alındığını yönünde iddialar ile kötüniyet tazminatı talep etmiş, davalı Sendika ise feshi, 08.12.2013 tarihinde yapılan 27. Olağan Genel Kurul sonucunda seçildiklerini, sendikanın 2.600.000,00 TL. borcu olduğunu, borcun ödenmesi gerektiğini, grevin bitmesi ve 305 kişinin işine iade edilmesi gibi sendikaya büyük yük sağlayan işlerin ortadan kakması nedeniyle bazı çalışma arkadaşlarının çalışma konularının ortadan kalktığını ileri sürerek savunmuştur.
Bu iddia ve savunmaya karşın Mahkeme gerekçesinde, yönetim değişikliğinden hemen sonra önceki yönetim döneminde çalışan bütün işçilerin işten çıkarılıp yerine yenilerinin alınıp alınmadığı, davalı sendikanın mali durumu ve aylık geliri ile işçilik giderlerinin gelire oranı itibariyle işten çıkarmanın gerekli olup olmadığı hususlarında bir irdeleme yapılmadığı görülmüştür.
Nitekim Dairemizin temyiz denetiminden geçen emsal 2015/31771 E. ve 31772 E. sayılı dava dosyalarında, Bakırköy 11. İş Mahkemesi’nce, “…Her ne kadar davalı sendika tarafından sendikanın borç yükü altında olması nedeniyle davacı ve iş arkadaşlarının iş akitlerinin feshedildiğini savunmakta ise de; davacı konumuna daha sonra başka işçiler alındığı ve alınan işçilerin maaşlarının da sendikaya ekonomik rahatlama sağlayacak miktarda düşük olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıcı işveren tarafından bu gerekçe ile çıkarılan işçi sayısı 18 iken daha sonra 29 işçi alındığı anlaşılmaktadır. Davalı işverenin işçilerin işe iade davası açmalarının önüne geçmek amacıyla işçi sayısını hızla azalttığı da anlaşılmaktadır. İşveren tarafından yapılan fesih işlemi ile daha sonra alınan işçilerin sayısı ve aldıkları maaşlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının iş akdinin giderleri azaltarak sendikayı borç yükünden kurtarmak olmadığı, sendikal mücadele sürecinde kendi safında mücadele etmeyen işçileri tasfiye maksatlı olduğu ve fesih yetkisinin kötüye kullanıldığı anlaşılmaktadır…” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve Dairemizce bu dosyaların esasına yönelik bir bozma yapılmaksızın sadece davacıların iş güvencesine tabi olup olmadıkları yönünden araştırma yapılması ve şayet iş güvencesine tabi olmadığının saptanması halinde şimdiki gibi kötüniyet tazminatının kabulüne karar verilmesi için bozulmuştur.
Bu durumda Mahkemece yapılması gereken iş, evleviyetle davacının iş güvencesine tabi olup olmadığının tereddüde mahal verilmeksizin belirlenmesi, şayet iş güvencesine tabi olmadığının saptanması halinde Dairemiz emsal davalardaki içtihatları da gözetilerek davacının önceki sendika yönetimince işe alınıp alınmadığı, davalı Sendika’nın yönetim değişikliğinden hemen sonra davacının da aralarında bulunduğu önceki yönetim döneminde çalışan bütün işçileri işten çıkarıp yerine yenilerinin alıp alınmadığı, davalı sendikanın mali durumu ve aylık geliri ile işçilik giderlerinin gelire oranı itibariyle işten çıkarmanın gerekli olup olmadığı hususlarının irdelenip, buna göre kötüniyet tazminatı hakkında karar verilmesinden ibarettir.
Eksik incelemeye dayalı olarak kötüniyet tazminatının yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 13.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
9. Hukuk Dairesi 2019/6389 E. , 2019/19766 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat