9. Hukuk Dairesi 2019/7899 E. , 2019/22026 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin red kararına karşı davacı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
.... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi davacı avukatının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
Uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesi’nce görülüp, istinaf denetiminin de Türk Borçlar Kanunu kapsamında yapılması nedeniyle ortada 4857 sayılı Kanuna dayalı verilen bir karar bulunmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince kararın kesin nitelikte verilemeyeceği ve temyiz talebinin 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanun’un 8. maddesine dayanılarak değerlendirilemeyeceği gerekçesi ile 30.10.2019 tarihli ek kararın hatalı olduğu anlaşıldığından ek kararın kaldırılmasına karar verilerek yapılan temyiz incelemesinde;
Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı asil, 18.08.2013 tarihinden 29.08.2016 tarihine kadar davalı kurumun Bursa ilindeki muhtelif sevgi evlerinde,.... Çocuk Evi, ... Toki Çocuk Evi, ... Hamidiye Çocuk Evi ve.... Çocuk Evinde bakım elemanı olarak çalıştığını, sigorta kaydının taşeronlar üzerinden yapıldığını, 29.08.2016 tarihinde hiç bir haklı neden olmaksızın tazminatsız olarak işten çıkarıldığını, tarafına sözlü olarak fetö terör örgütü ile bağlantısı olması nedeni ile işten çıkarıldığının söylendiğini ancak bu iddianın gerçek dışı olduğunu, hayatı boyunca ne kendisinin, ne ailesinin, ne de birinci dereceden akrabalarının fetö örgütü ile bağlantısı olmadığını ancak kendisinin bu şekilde terör örgütü ile bağlantılı olduğu gerekçesi ile üstelik tazminatsız olarak işten çıkarılmasının kendisini derinden sarstığını, eşine ve çocuklarının eğitimine destek olmak amacı ile çalışmak zorunda olduğunu, işini sevdiğini beyanla, öncelikle işe iadesine, 4 aylık ücreti ve sosyal hakları tutarında boşta geçen süre tazminatına ve sekiz aylık ücreti tutarında iş güvencesi tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili, dava şartlarının oluşmadığını, davacının iş akdinin olağanüstü kanun hükmünde kararnameler doğrultusunda FETÖ/PYD kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda işten çıkarıldığını, ayrıca davacının işe iade koşullarını da taşımadığını, davanın husumetten de reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının diğer davalı ...İnşaat Temizlik Taahhüt Yemek ve İnşaat Malzemeleri Otomasyon Tic. Ltd. Şti.’nin çalışanı olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, davacının çalıştığı çocuk evleri sitesinin “Ev Tipi Sosyal Hizmet Birimlerinden” biri olduğu, davacının İş Kanunu kapsamında yer almadığı, bu nedenle esasa girilmeyerek feshin haklı veya geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığı hususunun incelenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
D)İstinaf başvurusu:
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E)İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davacının davası hakkında ret kararı verilmiş ise de davacının arkadaşının da aynı sebepten işten atıldığını, açtığı işe iade davasının kabul edilerek işe iadesine karar verildiğini hatta karar kesinleşmeden işe başlatıldığını hal böyle olunca iş bu dosyadaki ret kararının davacıyı mağduriyete uğratarak derinden sarsarak üzdüğünü, davacının iş bu dava ile asıl amacının tazminattan önce kurum bünyesinde tekrar çalışmaya başlaması olduğunu zira davacı pozisyonundaki çalışanların kadroya geçirilerek maaşlarından artış olduğunu davacının ise tüm bunlardan mahrum kaldığını, davacının taşeron firmada çalıştığı düşünülse bile İş Kanunu kapsamına alınması ve işe iadeye karar verilmesi gerektiğini, davacının hiçbir suretle Fetö Terör Örgütü ile bağlantısının bulunmadığını birinci derece ailesinin halen devlet kadrolarından çalışmasına rağmen davacının içine düştüğü bu durumun davacıyı mağdur ettiğini iddia ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın talepleri doğrultusunda kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
F)Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının İş Kanunu kapsamında bulunmadığı, 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nda da iş güvencesi hükümleri mevcut olmadığı gerekçesiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Daha sonra Bölge Adliye Mahkemesince davacının temyiz talebinin verilen kararın kesin olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
G)Temyiz başvurusu :
Bölge Adliye Mahkemesi’nin ek kararına karşı davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
H) Gerekçe:
Dosya içeriğine göre, ...’na bağlı çocuk evlerinde taşeron şirketlere bağlı olarak bakım elemanı olarak çalışmakta iken iş sözleşmesi feshedilen davacı,...İş Mahkemesi’nde açtığı davada iş sözleşmesinin geçerli neden olmaksızın feshedildiğini iddia ederek, feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bursa 5. İş Mahkemesi’nce davacının çocuk evinde bakıcı anne olarak çalıştığı sabit olduğundan 4857 sayılı kanun kapsamında olmadığı kabul edilerek görevsizlik kararı verilmiş, bu karara karşı taraflar kanun yoluna başvurmamıştır. Daha sonra dava, Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılmış ve bu mahkemenin verdiği davanın reddine dair karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusu, davacının İş Kanunu kapsamında bulunmadığı, 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nda da iş güvencesi hükümlerinin mevcut olmadığı gerekçesiyle esastan reddedilmiştir.
Hakim, tarafların kendisine bildirdikleri vakıalara göre dava konusu olayı tespit eder ve ona gerekli hukuk kuralını uygular.
Görev konusu da kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi gerekir.
Yukarıda yapılan bu tespit ve açıklamalar kapsamında;
Bursa 5. İş Mahkemesi’nce görevsizlik kararının dayanağı 06.02.2014 tarihinde kabul edilen ve 19.02.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6518 sayılı Kanun ile 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun 16. maddesine son fıkra olarak “Ev tipi sosyal hizmet birimleri, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü kapsamındadır” eklenen düzenleme olup, bu fıkranın somut uyuşmazlıkta uygulanabilmesi için 2828 sayılı kanunun 16. Maddesi ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir.
2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca:
“Kurum personeli hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.
Kurum, hizmetin gereği veya daimi kadro ile yapılamayan veya daimi kadro ile yapılması güçlük arzeden işler için sözleşme ile personel çalıştırabilir. Bu personel tercihen 40 yaşını doldurmuş kişiler arasından seçilir.
Korunmaya ve bakıma alınmış olup, iş görme gücüne sahip ve istekli olanlar, bulundukları sosyal hizmet kuruluşlarının uygun görülen hizmetlerinde bu hizmetlerle ilgili kadroların boş tutulması ve her boş kadro karşılığı haftada 40 saati geçmemek üzere tespit edilecek çalışma saatleri içinde, saat başına ücret ödenmek kaydıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, iş ve sosyal güvenlikle ilgili mevzuat hükümlerine tabi olmaksızın ve Borçlar Kanunu hükümlerine göre sözleşme ile çalıştırılabilirler. Bu kadroların % 30'u engellilikleri nedeniyle koruma kararı uzatılanlara tahsis edilir. Saat ücreti asgari ücretin aylık çalışma saati toplamına bölünmesi ile tespit edilir. Bir kadro karşılığında çalışma saati ile sınırlı olmak üzere birden fazla kişi çalıştırılabilir. Ancak kişi başına ayda 60 saatin dışında ücret ödenemez.
(Ek fıkra: 6/2/2014-6518/15 md.) Ev tipi sosyal hizmet birimleri, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü kapsamındadır”.
İş Kanunu kapsamında kalmayan işler, işveren veya işçi ile ilgili hükümler, istisnai hükümlerdir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 23.05.1960 gün, 11-10 sayılı ve 10.05.1974 gün, 3-44 sayılı kararları uyarınca, özellikle iş hukukunda istisnaî hükmün genişletilerek değil, dar yorumlanması gerekir.
Madde bir bütün olarak yorumlandığında, düzenlemede 2 ve 3 fıkra kapsamında sözleşme ile ve salt olarak burada çalışanlar için işyerinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. Maddesi birinci fıkrası kapsamına alındığı ve haklarında İş Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davacı, ev tipi sosyal hizmet birimleri İş Kanunu kapsamından çıkarılmadan önce işe girmiş ve davalı Bakanlığa bağlı çocuk evlerinde çocuk bakım hizmetinde değişen alt işverenler işçisi olarak çalışmıştır. Davalı Bakanlık tarafından alt işverene verilen hizmetlerin verildiği işyerleri, Müdürlüğe bağlı kurum işyeri ile yasa yürürlüğe girdikten sonra hizmetin verildiği ev tipi sosyal hizmet birimleridir. Davalı şirket ile yapılan sözleşme, hem kuruma bağlı müdürlük işyerini, hem de birden fazla ve müdürlüğe bağlı ev tipi hizmet birimlerini de kapsamaktadır. O halde davalı alt işveren yönünden davacının çalışacağı birden fazla işyeri vardır ve sözleşme kapsamında davacı ev tipi hizmet biriminde çalıştırılabileceği gibi kuruma bağlı bakım yurdunda da çalıştırılabilir. Alt işveren yönünden bakıldığında bu işyerlerinin istisna kapsamında olduğu söylenemez. Davacı asıl-alt işveren ilişkisinde alt işveren işçisi olduğuna ve alt işveren yönünden istisnadan söz edilemeyeceğine göre davacının İş Kanunu kapsamında kaldığında uyuşmazlıkta İş Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gereklidir.
Bu meyanda,... İş Mahkemesince verilen görevsizlik kararı istinaf edilmeksizin kesinleştiğinden nihai bir karar niteliğinde değildir ve esas itibariyle de yukarıda yapılan açıklamalara göre isabetsizdir. Dolayısıyla Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi eldeki uyuşmazlıkta görevli olmadığı gibi bu karara karşı istinaf incelemesinin de İş Kanunu hükümleri yerine Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılıp sonuca gidilmesi ve yine davacı temyizinin de buna bağlı olarak ek karar ile reddedilmesi yerinde değildir.
Açıklanan nedenlerle, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
9. Hukuk Dairesi 2019/7899 E. , 2019/22026 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 38 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat