9. Hukuk Dairesi 2017/10475 E. , 2019/9988 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2017/10475 E. , 2019/9988 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı, ... Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde işe başladığı tarihten itibaren emekli olduğu tarihe kadar ... sendikasına üye olduğunu, kadrolu işçi statüsüne geçirildiği 2001 yılına kadar geçici/mevsimlik işçi statüsünde çalıştırıldığını, bu dönemde her yıl yeni bir geçici/mevsimlik iş sözleşmesi ile işe başladığını ve yılsonunda işten ayrıldığını, 2001 yılında aynı müdürlükte daimi/kadrolu işçi statüsüne geçirildiğini ancak kadrolu işçi statüsüne alındığında geçici mevsimlik işçilikte geçen sürelerinin kıdem hesabında dikkate alınmadığını, sanki işe yeni başlamış bir işçi gibi başlangıç derece ve kademesinden işe başlatıldığını, 2005 yılında Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nün lağvedilmesi ile tüm hak ve alacakları ile beraber İl Özel İdaresine devredildiğini, aynı işverene bağlı hizmetlerinin kıdem süresinde birleştirilmediğini ileri sürerek, müvekkilinin geçici/mevsimlik işçi statüsündeki hizmet süresine göre derece ve kademesinin tespiti ile buna göre oluşacak ücret, yasal ilave tediye, akdi ilave tediye, yıpranma primi, kıdem tazminatı ve kadro dışındaki işlerde çalıştırılmasından kaynaklı ... ücretlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının İl Özel İdaresi Personeli iken emekli olduğunu ve müvekkili Büyükşehir Belediyesine devredilmemiş işçi olduğunu, 5286 sayılı kanun gereğince davacı ve aynı konumdaki sair işçilerin mali haklarının Maliye Hazinesi tarafından ödendiğini, davacının müvekkili Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile ilgisi bulunmadığını, davacının hak ve alacaklarından Maliye Hazinesinin sorumlu olduğunu, tüzel kişilikleri kaldırılan il özel idarelerinin her türlü taşınır ve taşınmaz malları, hak, alacak ve borçları müvekkili idareye devredilmediğini, ... merkez ve ilçelerindeki hizmet binaları, konutlar, ticari arsalar, belediyelerin görev alanına giren semt spor tesis alanları, mülga belediyelerin hizmet binaları da dahil olmak üzere Maliye Hazinesine devredildiğini, 6360 sayılı kanunun 3/2 maddesine göre husumetin hazineye yöneltilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, İl Özel İdaresinin malları ve çalışanlarının Büyükşehir Belediyesi ve İlçe Belediyelerine devredilmiş olması nedeniyle işçilik alacaklarından Büyükşehir Belediyesinin sorumlu olacağı gerekçesi ile toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, kıdem tazminatı farkı ile kadro dışındaki işlerde çalışmadan kaynaklı ... ücret talepleri reddedilmiş, ücret, yasal ve akdi ilave tediye ile yıpranma prim ... ücret talepleri ise kabul edilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliğini” ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istene bilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319'uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def'inin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def'i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def'inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı def'i ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı def'i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def'i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'inin geçerli sayılabilmesi
için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'i dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta dava, kısmi dava olarak açılmıştır. Davacı vekilinin sonradan davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendirmesi sonucu değiştirmez. Davacı vekili tarafından bilirkişi raporu doğrultusunda 23/06/2015 tarihli dilekçe ile talep konusu işçilik alacakları miktar itibariyle artırılmak suretiyle ıslah edilmiş, ıslah dilekçesi davalıya 07/07/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili 09/07/2015 havale tarihli dilekçesi ile ıslaha karşı süresi içinde zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece dava dilekçesinde kısmi istenen miktarlar dışında ıslah tarihinden itibaren 5 yıl geriye gidildiğinde zamanaşımına uğrayan alacak bulunduğu halde ıslah zamanaşımı def'i değerlendirilmeden karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3- Yasal ilave tediye alacağı kanundan kaynaklandığından, talep halinde yasal faiz yürütülmelidir. Mahkemece, bu alacağa yasal faiz yerine en yüksek banka mevduat faizi hükmedilmesi hatalıdır.
4- Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK’nun 297/2. maddesine aykırı olduğunun ve infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi de isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 06/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön