9. Hukuk Dairesi 2017/18931 E. , 2020/15588 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle davacının, davalıya ait işyerinde 14.12.2005-20.04.2011 tarihleri arasında pompa operatörü olarak çalıştığını, davacının kayden işvereni görünen dava dışı ... Turizm Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin olduğunu ve çalışmasının davalı nezdinde kesintisiz devam ettiğini, iş akdine haksız olarak son verildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti alacağı, fazla çalışma ücreti alacağı, hafta tatili alacağı, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle davacının müvekkili şirketin işçisi olmadığını, davalı şirket ile davacının kayden işvereni olan ve davanın ihbarını talep ettiği şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, talep konusu alacakların dayanaksız olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller, tanık beyanları ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir
2-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken ilk uyuşmazlık konusu davacının ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususundadır.
İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir nedeni olmaksızın ve usulüne uygun bildirim süresi tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24 ve 25. maddelerinde yazılı olan nedenlere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve 4857 sayılı Kanun'un 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar süresi tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir. Yine haklı fesih nedenine rağmen işçi ya da işverenin 26. maddede öngörülen hak düşürücü süre içinde fesih yoluna gitmemeleri halinde sonraki fesihlerde karşı tarafa ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü doğar.
İhbar tazminatı iş sözleşmesini fesheden tarafın karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminat olduğu için, iş sözleşmesini fesheden tarafın feshi haklı bir nedene dayansa dahi, ihbar tazminatına hak kazanması mümkün olmaz. Yine, işçinin mülga 1475 sayılı Kanun'un 14. maddesi hükümleri uyarınca emeklilik, muvazzaf askerlik, evlilik gibi sebeplerle iş sözleşmesini feshetmesi durumunda ihbar tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır. Anılan fesihlerde işveren de ihbar tazminatı talep edemez.
Somut olayda, mahkemece iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedildiği kabul edilerek ihbar tazminatı hüküm altına alınmıştır. Ancak, dosya içerisinde yer alan “İş Akti Fesih Bildirimi” konulu 10.02.2011 tarihli yazı ile davacıya yasal ihbar öneli tanınarak iş akdinin 21.04.2011 tarihinde feshedileceğinin bildirildiği ve bu yazının davacıya imzası ile tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, iş akdi ihbar öneli tanınarak feshedilen davacı, ihbar tazminatı alamayacağından talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık da, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği konusundadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalınmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu 'eksik bir borç' haline dönüştürür ve 'alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunmanın doğru olduğu anlaşılırsa hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan hakkının bazı sebeplerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Bunun gibi kısmi dava ile alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan kesimi için hak düşürücü süre korunmuş olur. Kısmi dava dışı kalan (saklı tutulan) alacak kesimi için hak düşürücü süre korunmuş olmaz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05.03.2003 tarih ve 2003/9-76 Esas 2003/126 Karar )
Somut olayda, davacının dava konusu edilen alacak miktarlarını bilirkişi raporu doğrultusunda artırdığına dair 29.04.2016 tarihli ıslah dilekçesi, davalıya 09.05.2016 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı vekili tarafından aynı tarihte ıslah talebine karşı zamanaşımı savunmasında bulunulmuştur. Ancak, mahkemece kurulan hükümde davalının ıslaha karşı ileri sürmüş olduğu zamanaşımı savunmasının değerlendirilmediği ve bunun nedeninin de açıklanmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının talep ettiği ve hüküm altına alınan alacak kalemleri yönünden, yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı savunması karar yerinde tartılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir.
4- Ödeme itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Kural olarak, yargılama aşamasında sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delilin o davaya konu olan borcu kesin olarak ortadan kaldıran bir nitelik taşımasıdır. Borcun ödendiğini gösteren makbuz veya ibraname bu istisnanın tipik örneğidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.01.2010 tarih 2009/9-586 esas-2010/31 karar sayılı kararı )
Somut olayda, dava konusu yıllık izin alacağına ilişkin ödeme kaydı içeren 21.04.2011 tarihli banka ödeme dekontunun dosya içerisinde yer aldığı ve davalı tarafından ödeme itirazında bulunulduğu, ancak, mahkemece söz konusu ödeme belgesine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verildiği anlaşılmıştır. Saptanan bu durum karşısında, davalının dosyaya sunduğu ödeme belgesi nazara alınarak, yıllık izin alacağı konusunda yeni bir değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde davalıya iadesine, 10.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
9. Hukuk Dairesi 2017/18931 E. , 2020/15588 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat