9. Hukuk Dairesi 2017/17500 E. , 2020/518 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2017/17500 E. , 2020/518 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının 06/12/2012 tarihinden itibaren davalı şirkette çalıştığını, haftanın altı iş gününde günlük 07:30-20:30 saatleri arasında çalıştığını, davacının iş akdinin 03/01/2015 tarihinde kovulmak suretiyle sonlandırıldığını, aylık 120,00 TL yemek yardımı ile günlük 3,00 TL ulaşım yardımı aldığını, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, 06/12/2013 tarihinde davalıda çalışmaya başladığını, istifa ederek ayrıldığını, asgari ücretle çalıştığını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının davalı işverenlikte 18/09/2013-03/01/2015 tarihleri arasında 1 yıl, 3 ay, 17 gün çalıştığı, dosyadaki bilgi, belge ve deliller göz önüne alındığında iş sözleşmesinin işveren tarafından 03/01/2015 tarihinde feshedildiği sonucuna ulaşıldığı, davalı işveren davacının iş akdini haklı nedenle veya bildirim öneli verilerek feshettiğini kanıtlayamadığından bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatının davacıya ödenmesine karar verildiği, davacının bilirkişi raporunda belirtildiği gibi fazla mesai yapıldığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını kanıtladığı, davalının bu çalışmaların ve bilirkişinin belirlediği ücret alacağının karşılığının davacıya ödendiğini imzalı ücret bordroları veya eş değer yazılı belgelerle ispatlayamadığı, bir kişinin sürekli olarak fazla mesai yapması ve genel tatil günlerinde çalışması hayatın olağan akışına uygun olmadığından belirlenen çalışma sürelerinden takdiren % 30 oranında indirim yapıldığı, bilirkişi raporu ile hesaplanan miktarların davacıya ödenmesine karar verildiği, davalının davacının yıllık izinlerini kullandığını veya iş akdinin feshinden sonra bedelinin davacıya ödendiğini ispat edemediği, ücretin ödendiğine dair ispat külfeti davalı işverende olmakla ve işverence buna dair delil sunulmamış olmasına göre 2014 yılı Aralık ayına ait net 1.000,00 TL ücret alacağının davacıya ödenmesine karar verildiği, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, sonradan artırılan miktarın davalının zamanaşımı savunmasından etkilenmediği, ayrıca hüküm altına alınan alacak miktarlarına dava tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Somut uyuşmazlıkta, hükme esas hizmet süresi bakımından
Davacının hizmet döküm cetvelinde 18/09/2013 - 04/10/2013 ve 06/12/2013 - 03/01/2015 tarihleri arasında davalıda aralıklı çalışma görünmektedir.
Davacının İŞKUR’a verdiği şikayet dilekçesinde çalışmasının başlangıç tarihi 06/12/2013 olarak belirtmiştir.
Davacı tanıklarının beyanlarında davacının çalışmasının aralıklı olup olmadığına dair bir açıklık bulunmamaktadır.
Davacının hizmet döküm cetvelinde boşluk görünen 05/10/2013 - 05/12/2013 tarihleri arasındaki süre bakımından, davacı asıl duruşmaya bizzat celbedilerek, 05/10/2013 - 05/12/2013 tarihleri arasında davalıda çalışıp çalışmadığı, İŞKUR’a verdiği şikayet dilekçesinde davalıda çalışmaya başladığı tarihi neden 06/12/2013 olarak belirttiği detaylı şekilde açıklatılarak, aynı hususlar taraf vekillerine detaylıca açıklatılarak ve varsa getirtilmesi gereken belgeler ilgili yerlerden getirtilerek, ayrıca, gerekirse tanıklar yeniden bu konuda dinlenip detaylı açıklamaları alınıp birbirleri ile veya önceki kendi ifadeleri ile çelişki olması halinde bu çelişki giderilerek, 05/10/2013-05/12/2013 tarihleri arasındaki sürenin hizmet süresine dahil edilip edilmeyeceği irdelenerek sonuca gidilmelidir.
3-Hesaplamalara esas ücret miktarı bakımından
Davalı vekili davacının asgari ücretle çalıştığını savunmuştur.
Hükme esas bilirkişi raporunda net 1000 TL ücret miktarı esas alınmıştır.
Davacının İŞKUR’a verdiği şikayet dilekçesinde matbu şekilde yazılı olan “brüt ücret” ifadesinin karşısına ücret “900 TL” olarak belirtilmiştir.
Fesih tarihi olan Ocak/2015 ayında asgari brüt ücret 1201,50 TL olduğundan davacının İşkur’a şikayet dilekçesinde belirttiği 900 TL’nın, asgari ücretten düşük şekilde aylık brüt 900 TL ücret aldığı yönünde kabulü mümkün değildir. Bu da göz önüne alınarak, davacı asıl duruşmaya bizzat celbedilerek İŞKUR’a verdiği şikayet dilekçesinde belirttiği ücret miktarı kendisine belirtilip davacı asıldan duruşmada bizzat aylık ücret miktarı hakkında detaylı izahat alınmalı, taraf vekillerinden de aynı konuda izahat alınmalıdır.
Emsal ücret araştırması yapılmalıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek hesaplamalara esas ücret miktarı bakımından sonuca gidilmelidir.
4-Kıdem tazminatı bakımından
Bilirkişi raporu ile belirlenen ve ıslah dilekçesi ile artırılan miktar neticeten net 1900,12 TL olup, mahkeme hükmünde “net 1912 TL” kıdem tazmiantına hükmedilmesi hatalıdır.
5-Ulusal bayram genel tatil ücreti bakımından
Davacı tanıklarından ...nin “Davalı işyerinde dini bayramlarda çalışmıyorduk” şeklindeki beyanına rağmen bir kısım dini bayram günlerinde de davacının çalıştığı kabul edilerek yapılan hesaplamaya itibar edilmesi hatalıdır. Dini bayram günleri tamamen dışlanarak sonuca gidilmelidir.
6-Dava dilekçesi kapsamına göre dava, kısmi eda külli tespit talepli belirsiz alacak davası niteliğinde açılmıştır. Bu nedenle kıdem tazminatı bakımından faiz başlangıç tarihi hükümde doğru ise de diğer alacak kalemleri bakımından, dava dilekçesinde istenen miktarlara dava tarihinden, talep artırım dilekçesinde istenen miktarlara talep artırım tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
Ayrıca, dava dilekçesinde talep edilen tüm alacaklar için “yıllık en yüksek mevduat faizi” talep edilmiş, talep artırım dilekçesinde ise “dava dilekçesinde açıklanan faizler” istenmiştir.
Bu nedenle ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti bakımından yürütülecek faiz cinsinin “bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizini aşmamak üzere yasal faiz” şeklinde belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi de hatalıdır.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava işçilik alacakları talebine ilişkin olup davacı dava tarihi itibariyle tam olarak belirlenebilmesi mümkün olmayan istemleri yönünden 6100 sayılı HMK'nun 107'nci maddesi uyarınca belirsiz alacak davası ile tahsil talebinde bulunmuştur.
Yargılama sırasında alacak miktarlarının belirlenmesi için görüşüne başvurulan bilirkişinin sunduğu rapor sonrasında alacak miktarları arttırılırken faiz talebinde bulunulmamıştır.
Uyuşmazlık arttırılan miktarlar dahil alacağın tümü bakımından faiz başlangıç tarihinin dava dilekçesindeki talep gözetilerek mi yoksa dava türünün kısmi eda külli tesbit davası olduğundan bahisle dava ile istenen kısımlar için dava tarihinden faiz işletilip, arttırılan kısımlar için ise faiz işletilmemesi mi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle belirsiz alacak davasının hukuki niteliğinden bahsetmekte yarar bulunmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 107'nci maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 107'nci maddesinde ile
'1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.' şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Madde gerekçesinde, 'Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir. Özellikle, zararın baştan belirlenemediği, ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılabilmesi söz konusudur. Hukuk sistemimiz içinde, böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. Öncelikle kendisinden aslında tam olarak bilmediği bir alacak için dava açması istenmekte, ayrıca, daha sonra kendi talebinden daha fazla bir miktar alacağının olduğu ortaya çıktığında da bunu davayı genişletme yasağı çerçevesinde ileri sürmesi mümkün olabilmekteydi. Böyle bir durumda, gerçekten bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi, hak aramanın özüyle izah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmali ya da kusuru olmadığı hâlde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel söz konusuydu. Oysa, hak arama özgürlüğü, böyle bir sınırlamayı ve gerçek dışı davranmaya zorlamayı değil, gerçekten hakkı ihlâl edilen veya ihlâl tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde korumayı amaçlamalıdır. Son dönemde, gerek mukayeseli hukukta gerekse Türk hukukunda artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olması da bunu gerektirir. Kaldı ki, miktar ya da değeri belirsiz bir alacak için dava açılması gerektiğinde bir takım sınırlamalar getirmek, dava içinde yeni taleplere veya o davanın dışında yeni davalara yol açarak, usûl ekonomisine aykırı bir durum da meydana getirecektir. Ayrıca, miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir.
Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez. Belirsiz alacak davası veya tespit davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır.
Maddenin ikinci fıkrasında, belirsiz alacak veya tespit davası açılabilen durumlarda, miktar ya da değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.
“Eda davasının açılabildiği hâllerde tespit davası açılamaz” yollu önermenin hak-arama özgürlüğünün ulaştığı kapasite ve hukuki yarar koşulunun muhtevası karşısında geçerliği yoktur.
Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi edâ ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir.
Davacı, söz gelimi bir tazminatın tahsili yerine alacağın miktarının ve borçlunun sorumlu olduğunun tespitini hedefleyen bir dava açabilir, açabilmelidir. Bu dava, zamanaşımını kesecek, davada istihsal olunan ilam genel haciz yoluyla takibe konabilecek, itiraz hâlinde borçlunun göze alamayabileceği icra-inkâr tazminatı yaptırımı devreye girebilecektir. Öte yandan tespit davası, dava ekonomisi yönünden eda davasına nazaran taraflar için daha avantajlıdır. Tespit davasının taraf barışını kolaylaştıran bir karakteri de vardır.
Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak-arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Model, belirtilen seçenekleri alacaklıya usuli bir hak olarak tanımaktadır.
Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.
Tasarıda öngörülen modelde, tespit davasının hukuki ilişkilerin tespiti yanında hakkın tespitinin de istenebilmesi, eda davasının açılabildiği hâllerde hukuki menfaat koşulunun gerçekleşmiş sayılması kabulü çözümünü (paradigmayı) güçlendirmektedir.
Bir davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zaman aşımının kesilmesi ve diğerleri) tespit davalarında aynen geçerli olacağı kuşkusuzdur.
Önerge ile varolması gereken bir usuli imkân hukukumuza kazandırılmış olacaktır.” şeklinde açıklamalar yapılarak, belirsiz alacak davasının Kanuna konuluş amacı ayrıntıları ile belirtilmiştir.
O hâlde davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Bu şartların bulunması hâlinde davacının davasını 6100 sayılı HMK'nın 107'nci maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak açması mümkün olacak davacı bu dava türü ile getirilen imkânlardan yararlanacaktır.
Dava açılmasının sonuçlarından birisi de zamanaşımının kesilmesidir. Zamanaşımı dava dilekçesinde belirtilen talep sonucu miktar için kesilecektir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımının dava dilekçesinde belirtilen geçici talep sonucu için mi yoksa yargılama sonucunda miktarı tam olarak belirlenen kesin talep sonucunun tümü için mi dava tarihinde kesileceği konusunda 6100 sayılı HMK'da açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Belirsiz alacak davasının düzenlenme nedeni, davacının dava açarken alacağının tümü için dava açmak istediği hâlde, alacağının miktarını belirlemesi imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Davacının belirsiz alacak davası açarken amacı alacağının tümünü dava etmek ve tümü hakkında karar verilmesini sağlamaktır. Kısmî dava açmakta olduğu gibi, alacağının bir kısmını dava etmek değildir. Dava dilekçesinde belirttiği talep sonucu da geçicidir, dava açarken asıl amacı alacağının belirlenir belirlenmez bu miktar üzerinden karara bağlanmasıdır. Belirsiz alacak davasında davacıya alacağını belirlemesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olduğu istisnai bir durumda böyle bir dava açma olanağı tanınmıştır. Kanun koyucu alacağın belirlenmesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek durumda olması hâlinde belirsiz alacak davası açma imkânı tanıdığına göre, böyle bir davanın sonuçlarının da amaca uygun olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle talep sonucu hangi tarihte kesin olarak belirtilirse belirtilsin, dava açıldığı tarihte kesin talep sonucu miktarınca zamanaşımı süresi kesilmiş sayılmalıdır (Pekcanıtez, H.: Belirsiz Alacak Davası (HMK m.107), Ankara 2011, s. 59).
Belirsiz alacak davası açan davacı, alacağı belirlenebilir hâle geldikten sonra kesin talep sonucunu mahkemeye bildirecektir. Bu belirleme, dilekçelerin değişiminden yani davalı tarafın delillerini mahkemeye sunmasından sonra söz konusu olabileceği gibi, tahkikat sırasında, özellikle delillerin incelenmesi aşamasında da olabilir. Her hâlde talep sonucunun belirlenmesi tahkikat sonuna kadar yapılabilir ise de, bu belirlemenin daha önceki aşamada yapılmasına da engel yoktur.
Öte yandan yine belirsiz alacak davasının Kanuna konuluş amacı ve davanın niteliği dikkate alındığında, dava tarihinden önce gerçekleşen bir temerrüt olgusunun bulunmadığı durumlarda belirsiz alacak davasında yargılama sonucunda miktarı tam ve kesin olarak belirlenen alacağın tümü için temerrüt, davanın açıldığı tarihte gerçekleşeceğinden faize de dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.
Belirsiz alacak davasında zamanaşımı süresi alacağın tamamı için davanın açıldığı tarihten itibaren kesilmekte, yine temerrüd sebebiyle faiz talebi de davanın açıldığı tarihten itibaren istenebilmektedir. Alacağın geri kalan kısmının talep edilebilmesi için ise davalı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmamaktadır ( Pekcanıtez, H.: İşçilik Alacaklarında Belirsiz Alacak Davası, Prof. Dr. Turhan Esener Armağanı, 1. İş Hukuku Uluslarası Kongresi, s. 224).
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun uygulamaları (örn: Yargıtay HGK'nın 2016/22-1070 E. Ve 2018/1392 karar sayılı ilamı) ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde dava konusu işçilik alacaklarının dava tarihi itibariyle belirlenmesi olanağı bulunmadığından 6100 sayılı HMK'nın 107'nci maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılan bu davada talep arttırım dilekçesi ile talep edilen miktarlara da davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuka ilişkin sonuçların (zamanaşımının kesilmesi, faiz vs.) geçerli olması gerekeceğinden talep arttırım dilekçesindeki miktarlara da dava dilekçesinde talep edilen tarihinden itibaren faiz yürütülmesine ilişkin mahkeme kararı doğrudur.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle Dairemiz sayın çoğunluğunun bozma kararının (6) nolu bendine katılamıyorum. 16/01/2020
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön