9. Hukuk Dairesi 2017/2201 E. , 2020/19373 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2017/2201 E. , 2020/19373 K.


'İçtihat Metni'



BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : ... Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK


Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı - karşı davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı-karşı davalı vekili 05/09/2014 havale tarihli dilekçesinde özetle müvekkilinin davalıya ait Huzur Restoran isimli lokanta iş yerinde 2001 yılının Mart ayından iş akdinin haksız feshedildiği 2014 yılının Ağustos ayına kadar döner ustası olarak haftanın 7 günü 08:00-22:00 saatleri arasında, yıllık izin kullandırılmaksızın, ulusal bayram genel tatil günleri dahil çalıştığını, bu çalışmalara ilişkin ücretin davalı işverence talep edilmesi sonucu bu koşulları beğenmeyen işçilerle çalışmak istemiyoruz denmek sureti ile iş akdinin haksız feshedildiğini, müvekkiline 2009 yılında tazminatlarının ödendiğini, taleplerinin 2009 yılı Haziran ayından itibaren olduğunu, bahsedilen nedenler ve re'sen göz önüne alınacak sair hususlar doğrultusunda davanın kabulü ile 01/06/2009 tarihinden itibaren 600,00 TL kıdem tazminatı, 200,00 TL İhbar tazminatı, 400,00 TL fazla çalışmaya ilişkin tazminat, 400,00 TL yıllık ücretli izin alacağı, 100,00 TL hafta sonu çalışması alacağı, 300,00 TL resmi ve dini bayram tatilleri alacağı olmak üzere ayrı ayrı hesaplanacak alacak yekününden fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000,00 TL tutarındaki belirsiz işçi tazminatının haksız nedenle işine son verildiği 2014 yılının Ağustos ayından itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı-karşı davalı vekili 07/08/2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle müvekkilinin davacıya ait işyerinde dönerci ustası olarak iş aktinin kendisine yüklediği vazifeleri sadakat içerisinde yerine getirmekte iken davacı işverenin müvekkilini fazla çalıştırdığını, hafta sonu ve fazla mesai ücretlerini ödemediğini, yıllık ücretli izin hakkını kullandırmadığını, resmi ve dini bayram tatillerinde muvafakat almaksızın çalıştırdığını ve ücretini ödemediğini, müvekkilinin hakkını aramak için yaptığı girişimler neticesinde 2014 yılının Mart ayında kendisine, bu koşulları beğenmeyen işçilerle çalışmak istemiyoruz, çek git denilerek iş aktinin davacı işverence tek taraflı olarak haklı neden olmaksızın ve fesih bildirimi yapılmaksızın sona erdirildiğini, tazminatlarının tahsili için mahkemeye başvurduklarını ve 2014/452 Esas nolu mahkemeye ait dava dosyasının halen derdest olduğunu, 2014/452 Esas sayılı dosya içerisinde davalı (bu davanın davacısı) taraf tanık listesi sunmadığını ve verdikleri cevap dilekçesinde ödeme yapıldığı def'inde bulunmalarına rağmen imzası ikrar edilmiş belge sunamadıklarını, tek zanaati döner ustalığı olan müvekkilinin ailesinin ve çocuklarının geçimini sağlaması için yine bir lokantada kendisine iş bulması ve çalışmasının doğal olduğunu, dosyaların birleştirilmesi hususunda takdir Mahkeme'ye ait olduğunu, asılsız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın tüm ferileri ile birlikte reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa teşmiline dair karar ittihazını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı-karşı davacı vekili 01/10/2014 tarihli cevap dilekçesinde özetle davacının kendi iradesiyle işi bıraktığını, haksız ve belirsiz işçi alacağı olarak açılan davanın usul yönünden reddine, 03/09/2014 tarihli dava dilekçesinin sonuç kısmındaki tazminat ve bütün ücret taleplerinin reddine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı-karşı davacı vekili 14/07/2015 havale tarihli dava dilekçesinde özetle davalının müvekkiline ait lokantada çeşitli alanlarda çalıştıktan sonra dönerci ustası yardımcılığı görevini yaparken işten habersiz olarak ayrıldığını, davalının 2010 yılının Haziran ayından 2014 yılının Eylül ayına kadar çalıştığını, davalının almış olduğu son maaşının brüt 1.333,00 TL, net 1.090,00 TL olduğunu, davalı işçinin 01/09/2014 tarihinde işten habersiz ayrıldığını, davalının işten ayrılışının hemen akabinde müvekkilinin rakibi olan bir iş kolunda ve müvekkiline ait lokantaya yakın bir yerde aynı sektörde çalışan işyerine ortak olduğunu ve burada çalışmaya başladığını, davalı işçinin işten ayrılacağını müvekkile yasal olarak ihbar etmediğini ve işten çıkışına neden olarak gösterdiği sağlık sorunlarına rağmen aynı iş kolunda yeniden işe başladığını, haklı davalarının kabulüne, ihbar şartlarına uymayan davacının yasal olarak 2.096,14 TL ihbar tazminatına hükmedilmesine, sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren temerrüde düşen davalının mahkemece hükmedilen ihbar tazminatı ile birlikte temerrüde düştüğü tarihten başlayarak veya kanunda öngörülen yasal faizi ile birlikte ihbar tazminatını davacı müvekkile ödemesine, fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla yargılama giderlerinin ve ücret-i vekaletin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne,birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, İlk Derece Mahkemesinin kararında kamu düzenine aykırılık teşkil eden bir durumun bulunmadığı gibi başvuranın sıfatına göre istinaf sebebi olarak ileri sürülen hususların da İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektirmediği anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmaması nedeniyle, 6100 sayılı Yasanın 353/1 -b.l hükmü gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı davalı- karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı karşı davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanununun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dişiliği önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı davalı işyerinde en son net 2.300,00 TL ücret aldığını iddia etmiştir. Mahkemece davacının 2.300,00 TL net ücret aldığı kabul edilmişse de davacı tanığı ...’nın davacı ile aynı pozisyonda olduğu ve kendisinin 2.000,00 TL ücret aldığını beyan etmesi karşısında davacının iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Bu hali ile davacının 2.000,00 TL net ücret aldığının kabulü gerekirken aksi yönde karar verilmesi hatalıdır.
2-Ayıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının fazla çalışma alacağının tanık beyanları ile kanıtlandığı dikkate alındığında takdiri delil niteliğindeki tanık beyanları ile kanıtlanan fazla çalışma alacağından hakkın özünü etkilemeyecek şekilde uygun bir oranda takdiri indirim yapılması gerekirken, aksi yönde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alman temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön