9. Hukuk Dairesi 2016/31292 E. , 2020/15995 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının ofis temizliği ve çay-servis işlerini yapmak üzere davalı işveren işyerinde mayıs 2013 tarihinde işe başladığını, temmuz 2014 tarihine kadar aylık 1.000,00 TL ücretle çalıştığını ve iş sözleşmesini ödenmeyen işçilik alacakları sebebi ile haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının özel işlerini bahane ederek istifa ettiğini, ücretinin asgari ücret olduğunu ve işverenden herhangi bir alacağı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı işveren işyerinde asgari ücretle çalışmış olan davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu'nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Somut olayda davacının fazla çalışma talebi tanık anlatımlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınmıştır. Ancak dosya içerisinde davacı tarafından imzalanmış olan ve tüm çalışma dönemini kapsayan puantaj kaydı bulunmaktadır. Davacı tarafından puantaj kayıtlarına ve kayıtlardaki imzalara itiraz edilmediğine göre, davacının fazla çalışma alacağının puantaj kayıtlarına göre haftanın 6 günü 08:30-17:30 saatleri arasında çalıştığı kabul edilerek kanuni 1 saat ara dinlenmesinin düşülmesi ile haftada 3 saatten hesaplanıp hüküm altına alınması gerekir. Fazla çalışma hesabı kayda dayandığından hesaplanan tutardan indirim yapılmamalıdır. Dosyada puantaj kaydı bulunmasına rağmen, tanık anlatımına göre yapılan hesaplamaya itibarla sonuca gidilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
3. Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 47. maddesinde, Kanunun kapsamındaki işyerleri bakımından, ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışma karşılığı olmaksızın o günün ücretinin ödeneceği, tatil yapılmayarak çalışıldığında ise, ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücretin ödenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2. maddesinde ise, resmi ve dini bayram günleriyle yılbaşı gününün genel tatil günleri olduğu açıklanmıştır.
Buna göre genel tatil günleri, 1 Ocak, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos günleri ile Arife günü saat 13.00’da başlanan üçbuçuk günlük Ramazan Bayramı ve Arife günü saat 13.00’de başlayan dörtbuçuk günlük Kurban Bayramı günlerinden oluşur. Ulusal bayram günü 28 Ekim saat 13.00 ten itibaren başlayan 29 Ekim günü de devam eden birbuçuk gündür. 2429 sayılı Yasanın, 5892 sayılı Yasayla değişik 2. maddesi uyarınca da, 1 Mayıs genel tatil günüdür. İşçinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmesiyle kararlaştırabilir
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda davacının ulusal bayram ve genel tatil alacağı talebi tanık anlatımlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınmıştır. Ancak dosya içerisinde davacı tarafından imzalanmış olan ve tüm çalışma dönemini kapsayan puantaj kaydı bulunmaktadır. Davacı tarafından puantaj kayıtlarına ve kayıtlardaki imzalara itiraz edilmediğine göre, davacının genel tatil alacağının puantaj kayıtlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınması gerekir. Genel tatil alacağı hesabı kayda dayandığından hesaplanan tutardan indirim yapılmamalıdır. Dosyada puantaj kaydı bulunmasına rağmen, tanık anlatımına göre yapılan hesaplamaya itibarla sonuca gidilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde davacının mayıs 2013’te işe başladığını belirtmesine rağmen, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının hizmet süresi başlangıcı Kurum kayıtları esas alınarak 11.04.2013 olarak belirlenmiştir. Her ne kadar Kurum kayırlarında işe giriş tarihi 11.04.2013 ise de, dava dilekçesindeki talebin aşılması taleple bağlılık kuralına aykırıdır. Davacının hizmet süresi talebine uygun olarak belirlenip dava konusu alacaklar yeniden hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır.
5. Taraflar arasında harcı yatırılmayan ıslah dilekçesinin dikkate alınıp alınmayacağı ve harç için davacı tarafa süre verilip verilemeyeceği hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İş davalarının tabi olduğu basit yargılama usulünde iddianın genişletilmesi yasağı dava açılması ile başladığından, talebin arttırılması 6100 Sayılı Kanun’un 141. maddesinin 2. fıkrasına göre, ancak ıslah yolu ile mümkündür.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176/1. maddesi gereğince taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. 6100 Sayılı Kanun’un 177/1. maddesi gereğince ise ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda değişiklik yapılmasına dair 22.07.2020 kabul tarihli 7251 Sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 6100 Sayılı Kanunun 177. maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere “(2) Yargıtay’ın bozma kararından veya Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya İlk Derece Mahkemesine gönderildiğinde, İlk Derece Mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” ibaresi eklenmiştir.
6100 Sayılı Kanun’un 181. maddesinde “Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’ nun “Noksan tesbit edilen değer üzerinden harcın ödenmesi” başlıklı 30. maddesi ise“ Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. “ hükmünü içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava dilekçesinde 1.000,00 TL kıdem tazminatı, 4.000,00 TL fazla çalışma ve toplamda 150,00 TL ulusal bayram, dini bayram ve genel tatil alacağı talebinde bulunmuş, aldırılan bilirkişi raporundaki hesaplamaya göre 23.02.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.742,18 TL kıdem tazminatı, 2.379,59 TL fazla çalışma alacağı ve 216,83 TL genel tatil ve milli bayram ücreti olmak üzere toplam 4.338,00 TL alacağın hüküm altına alınmasını istemiştir. Ancak, ıslah harcının ödendiğine dair makbuza dosya içeriğinde ve UYAP sisteminde rastlanılmamıştır. Bu durumda ıslah harcının yatırılmamış olması sebebi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun 30. maddesi gereğince işlem yapılması, davacıya ıslah ile taleplerin artırılan kısımlarının harcını yatırması için yöntemince kesin süre verilmesi, verilen kesin süre içerisinde yatırılmaması halinde 6100 Sayılı Kanun'un 181. maddesi gereğince ıslah hiç yapılmamış kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken, davacının ıslah harcı yatırmadığı gözetilmeden ıslah ile arttırılan tutarların hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
9. Hukuk Dairesi 2016/31292 E. , 2020/15995 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat