9. Hukuk Dairesi 2016/23914 E. , 2020/7503 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2016/23914 E. , 2020/7503 K.


'İçtihat Metni'


MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı 01.02.2007 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başlayıp 31.12.2015 tarihinde işten ayrıldığını, hastanede biyolog olarak çalıştığını, daha sonra davalı hastanenin yasal mevzuatında yaşanan değişiklikler ileri sürülerek 26.02.2014 tarihinden itibaren satın alma sorumlusu olarak görev yapmaya devam ettiğini, işveren yetkililerinin müvekkiline yeni yılda artık kendisi ile çalışmak istemediklerini sözlü olarak bildirildiğini, ancak bunun için işyeri uygulaması gereği işçinin el yazısı ile istifa dilekçesi yazması ve işvereni ibra etmesi gerektiği sonrasında ise tazminatlarının banka hesabına ödeneceğinin anlatıldığını, müvekkilinin şirket uygulamasında gerçekten kendi isteği ile istifa eden personele dahi başta kıdem olmak üzere tüm hak ve alacaklarının ödendiği aktarıldığından, işverenin kendisine dayattığı metni el yazısı ile yazıp imzalamak zorunda kaldığını, 07.01.2016 tarihinde kendisine sadece hakettiği son ücreti ile bakiye yıllık ücretli izin alacağı ödemesi yapıldığını, tüm yasal haklarının ödeneceği söylenmişse de tazminatlarının ödenmediğini, istifa dilekçesinin geçmiş tarihli olarak imzalandığını, istifa etmiş gibi bir durum ve ortam yaratıldığını beyanla kıdem ve ihbar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Tarafların hukuki dinlenilme haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
İddia ve savunma hakkı Anayasa’mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde 'Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.' düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın 'açıklama ve ispat hakkı'nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasa'nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır.
Somut olayda davacı dava dilekçesinde davalı işverenin istifa dilekçesini iradesinin fesada uğratılarak alındığından bahsetmiş ve dava dilekçesi ile tanık deliline dayanmıştır. Yine 29.03.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı vekili, tanık deliline dayandığını, davacının iradesinin fesada uğratıldığını, tanıkları bildirmek üzere süre istediğini beyan ettiği görülmüştür. Mahkemece aynı duruşma ile tahkikat aşaması bitirilerek, dosyada mevcut istifa dilekçesinin samimi görüş ve beyanları içerdiği anlaşıldığından başkaca delil toplanmasına gerek duyulmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bu halde mahkemece davacı vekiline tanık isim ve adreslerini bildirmek üzere usulünce süre verildikten sonra, toplanan deliller doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilmek suretiyle, yazılı gerekçe ile yukarıda açıklanan ilkere aykırı olarak davacının iddia hakkının kısıtlanılması suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14/09/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.







Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön