10. Hukuk Dairesi 2016/10933 E. , 2018/9775 K.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalığının geçerli olduğunun ve tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7'nci maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun Geçici 20'nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Kanunun 24., 25. ve 79'uncu maddeleridir.
Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tespitini ve tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini istemiştir. Mahkemece, davacının aylığının kesilmesi yönündeki kurum işleminin iptali ile, 01/06/2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine yönelik davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu bağlamda; uyuşmazlık davacının, vergi kaydı iptal edilen ve uyuşmazlık konusu dönemde oda ve sicil kaydı bulunmayan 1.1.2009-2.5.2011 dönemlerde Bağ-Kur sigortalılığının bulunup bulunmadığı ve akabinde de tahsis şartlarının oluşup oluşmadığıdır.
Davaya konu somut olayda, 10.1.1990 varide tarihli giriş bildirgesine istinaden 17.10.1989 tarihinden itibaren Bağ-Kur zorunlu sigortalılığına ilişkin kayıt ve tescili yapılan davacının, 2.5.2011 tahsis talebine istinaden (17.10.1989-18.9.1992) ve (7.1.1994-2.5.2011) tarihleri arası 7755 gün bağkur, 570 gün askerlik ve 768 gün 4/a olmak üzere 9093 gün üzerinden 1.6.2011 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı, daha sonra 23.12.2014 tarihli işlem ile vergi kaydının 1.1.2009 tarihi itibariyle durdurulması üzerine yaşlılık aylığı koşulları oluşmadığı gerekçesiyle aylığın iptal edildiği, davacının Bağ-Kur hesap dökümlerinin incelenmesinde ise (31.1.1990-31.10.1997) tarihleri arası düzenli, 6.4.2011 ve 20.4.2011 tarihlerinde toplu prim ödemesi bulunduğu anlaşılmaktadır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendine göre ise, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar sigortalı sayılmışlardır.
Davacının 1.1.2009 tarihinden sonra vergi dairesince sigortalılığının resen terk ettirilmesi sebebiyle 5510 sayılı Kanunun 4/1-b bendi gereğince zorunlu sigortalı olarak kabulü mümkün bulunmamakta olup sigortalıların amacının uzun vadeli sigorta kollarından sağlanacak haklara ulaşmak olduğu değerlendirildiğinde, talebin varlığı halinde ödenen primlerin ödeme tarihinden itibaren karşıladığı süreye isteğe bağlı sigortalılık verilmelidir. Davacının zorunlu sigortalılık süresi haricinde fazla gelen prim ödemesi var ise ödeme tarihinden sonra karşılık geldiği süre kadar isteğe bağlı sigortalılık süresi verilebilir. Yaşlılık aylığı talebiyle ilgili olarak da, sigortalılık süresi yukarıda belirtilen şekilde infaza uygun belirlenip, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
10. Hukuk Dairesi 2016/10933 E. , 2018/9775 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat