10. Hukuk Dairesi 2015/23546 E. , 2018/2302 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2015/23546 E. , 2018/2302 K.


'İçtihat Metni'

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, ödeme emirlerinin iptali ile Kurumca yapılan kesintilerin iadesi, Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme Emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme Emrine İtiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “…Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu olanak, kamu borçluları için tanınmamıştır.
Buna göre; takibin itiraz edilmeksizin/dava açılmaksızın kesinleşmesi veya itirazın/davanın, hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda menfi tespit veya geri alım (istirdat) davası açabilmesi olanaksız olup, ancak, koşulları gerçekleştiği ve kanıtlandığı takdirde 506 sayılı Kanunun 84. veya 5510 sayılı Yasanın 89. maddelerine dayalı olarak açılacak dava ile primler Kurumdan geri istenebilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 2006/249 Karar; 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar, 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 Esas, 2008/204 Karar numaralı ilâmlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırı olup mahkemece bu hususun da irdelenmesi gereklidir.
Eldeki davada, davacı hakkında tanzim ve tebliğ edilmiş 2009/11346 2009/11347, 2009/11348 Sayılı Ödeme emirleri ile 2008 yılı 9, ay ile 2009 yılı 7. Aylar arasındaki prim ve işsizlik borçları nedeniyle Kurumca takibe geçildiği, bu takipler nedeniyle yapılan tebligatlardan sonra davacının çalıştığı işyerinden aldığı ücrete 29.01.2013 tarihli haciz bildirgesi ile haciz konulduğu, anlaşılmakla birlikte, haciz bildirgesi içeriğine göre, davaya konu ödeme emirleri yanında dava konusu olup olmadığı hususu anlaşılamayan 2010/11452, 2010/11453 ve 2010/11454 sayılı ödeme emirlerinin de haciz kapsamına dâhil edildiği anlaşılmakta olup, bu kapsamda, haciz konulabilir aşamaya gelmiş, başka bir deyişle kesinleşmek suretiyle kamu alacağı haline gelmiş ödeme emirleri bakımından konulan hacizler nedeniyle menfi tespit isteminde bulunulması olanağı yukarıda açıklanan hukuki olgular çerçevesinde mevcut olmasa da, kesinleşmeyen ödeme emirleri nedeniyle davacı hakkında yapılan haciz işlemine karşı menfi tespit isteminde bulunulması mümkündür.
Ayrıca belirtilmelidir ki, 506 sayılı Yasanın 84 ve 5510 sayılı Yasanın 89’uncu maddesine dayalı olarak haczin kapsamı dışında ve yersiz tahsil edildiği tespit edilen primlerin iadesi ve istirdadını talep etmeye engel bir durum bulunmamaktadır.
Açıklanan hususlar çerçevesinde, mahkemece haciz bildirgesi kapsamının irdelenmesi ile kesinleşen ödeme emirleri tespit edilmeli, dışarıdan müdür olarak atandığı anlaşılan davacının 506 sayılı Yasanın 80. ve 5510 sayılı Yasanın 88. Maddeleri çerçevesinde sorumlu tutulması gereken dönemler ile birlikte haciz kapsamı ve kesinleşme durumlarına göre, davacının, dava tarihi itibari ile sorumlu olduğu tutar net olarak belirlenmeli ve hasıl olacak sonuca göre davacıdan yersiz kesinti yapılıp yapılmadığı hususu netlikle belirlendikten sonra bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan bu maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön