10. Hukuk Dairesi 2016/3424 E. , 2018/3647 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2016/3424 E. , 2018/3647 K.


'İçtihat Metni'

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
Eski ünvanı ... Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ olan ... Gayrimenkul Yatırım İnş. A.Ş.'de Yönetim Kurulu üyeliği bulunan davacının kuruma karşı açtığı bu davada ise, 6183 sayılı Kanun’un, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddelerinin birlikte incelenmesi gereklidir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/11. maddesinde, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar” hükmü öngörülmüştür. Anılan madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için, primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunludur.
Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere 'üst düzey yönetici' kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. ... Ticaret Kanunu'nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan kişilerin işveren ile birlikte müşterek sorumluluğu düşünülemez.
5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi ile ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun'un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiş olup, bu tarihten sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi ile, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, 01.07.2008 tarihinde önce tahakkuk eden prim borçları bakımından, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, sonradan yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca ve açıkça belirtmiştir.
Ayrıca belirtilmelidir ki, davanın yasal dayanaklarından olan, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde ise, asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; sorumluluk bakımından, 6183 sayılı Kanunun, 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre genel Kanun niteliği dikkate alınmalı ve özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddedeki şartlar bakımından davacı hakkında öncelikle değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.
Eldeki davada, davaya konu ödeme emri ile davalı kurumca 2008 yılı 5. ayından 2009 yılı 3. ayına kadar olan dönem arasında 5510 sayılı Yasanın 88’inci maddesi gereğince sorumlu tutulduğu anlaşılan davacının açtığı davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de, dava dışı prim borçlusu olan şirketin 10.12.2007 tarihli kararı ile ana sözleşmede belirtilen A, B veya C gurubu imza yetkilerini ve kapsamının belirlendiği, 23.05.2008 tarihinde davacının Yönetim kurulu üyesi olduğu ve 04.09.2008 tarihli şirket kararı ile ana sözleşmede belirtilen A, B veya C gurubu imza yetkilerinden B grubu imza yetkilisi olarak görev taksimi yapılıp, yönetim Kurulu üyesi olarak yetkilendirildiği anlaşılmakta olup, anılan tarihler ve yukarıda yapılan açıklamalara göre davacının 01.07.2008 tarihi öncesinden sorumlu tutulamayacağına dair kabul yerinde ise de, bu tarih sonrası bakımından yönetim Kurulu üyesi olan davacı hakkında salt yönetim kurulu üyeliğinin sorumluluk için yeterli olduğunun açıkça belirtildiği 5510 sayılı Yasanın 88’inci maddesinde yer alan koşulların gerçekleştiği dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön