10. Hukuk Dairesi 2018/125 E. , 2018/1440 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2018/125 E. , 2018/1440 K.


'İçtihat Metni'

Mahkemesi :İş Mahkemesi


Asıl ve birleşen dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Asıl ve birleşen dava, 18.04.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralanan sigortalıya bağlanan gelir ve ödenen geçici iş göremezlik nedeniyle uğranılan Kurum zararının 5510 sayılı Yasa'nın 21. ve 23. maddesi hükümlerine göre tahsili istemine ilişkindir.
5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebilecektir.
Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.
İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise,
işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında eldeki davada, iş kazasının meydana gelmesinde davalı işveren ... %75, üçüncü kişi konumundaki davalı ... %10 ve kazalı %15 oranında kusurlu bulunmuş, üçüncü kişi gelirin yarısı ile tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı üzerinden sorumlu olması nedeniyle gelirin yarısının %85 kusur oranı karşılığı üzerinden hüküm vermek gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hüküm fıkrasının 1., 2. ve 3. bentleri silinerek yerine;
'Davanın kabulüne,
- 9.832,97 TL gelirin 4.916,49 TL'sinin yalnızca davalı ...'dan, 4.916,48 TL'sinin davalılardan 24.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
-343,18 TL geçici iş göremezlik alacağının 28.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
-359,28 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 312,41 TL harcın yalnızca davalı ...'dan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
-1.128,00 TL yargılama giderinin 564 TL'sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 564 TL'sinin sadece davalı ...'dan tahsili ile davacı kuruma verilmesine' ibarelerinin yazılmasına, kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan ...'dan alınmasına, 26.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön