10. Hukuk Dairesi 2017/2193 E. , 2019/5172 K.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
KARAR
Dava, Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile kısmi yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, 01.09.1997 ile 06.03.2015 tarihleri arasında tarım bağkur sigortalısı olduğunun tespiti ile kısmi yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde,Akşehir mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın süresi içerisinde açılmadığını, davalı bir kamu kurumu olduğundan, kanun ve yönetmeliklere göre işlem yaptığını, Kurumca yapılan işlemlerde usul ve yasaya aykırı bir husus olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davacının 01/09/1997 – 06/03/2015 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasaya göre sigortalı olarak kayıt ve tescilini yaptırmadığı gibi Kurumca da resen kayıt ve tescil edilmediği, herhangi bir prim ödemesine de rastlanılmadığı, davacının 01/08/1997 tarihli müstahsil makbuzundaki tevkifatın Kurum kayıtlarına intikal etmediğinden bahisle davacının 01/09/1997 tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescilinin mümkün bulunmadığı ve bu yöndeki kurum işleminin usul ve yasalara uygun olduğu ve davacıya 06/03/2015 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine göre yaşlılık aylığı bağlanmasının yasal olarak mümkün bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili tarafından, yapılan kesintinin Kurum kayıtlarına intikal ettirilmesindeki sorumluluğun, kesene ait olduğu gerekçesi ve resen tespit edilecek gerekçelerle, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesi istemiyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi 17.11.2016 gün ve ... E. - 2017/181 K. sayılı ilamı ile; davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Konya 4. İş Mahkemesinin ... E. - 2016/427 K. sayılı kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.3 hükmü gereğince kaldırılmasına, Davanın kısmen kabulüne, davacının, 01/09/1997 – 31/12/1997 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun, 01/10/2008 - 31/10/2012 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4/1-b-4 maddesi kapsamında sigortalı olduğunun tespitine,şartları oluşmadığından, davacının kısmi yaşlılık aylığı tahsisine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili ile davalı Kurum vekili, temyiz dilekçesinde özetle; eksik inceleme sonucu verilen kararın istinaf incelemesi ile bozulmasını talep etmişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
I-)İnceleme konusu davada; davacının aynı tarihli sigorta giriş bildirgesi gereğince Bağ-Kur tescilinin 31.10.2012 tarihi olarak yapıldığı, 16.05.2002-14.05.2014 tarihleri arasında ziraat odası kaydı bulunduğu, Kuruma 11.07.2013 tarihinde başvurarak 65 yaş üstü olduğu ve prim ödeyemediğini belirterek sigortasının sonlandırılması talebinde bulunması üzerine 25.10.2013 tarihi itibariyle sigoratsının sonlandırıldığı, Kuruma 04.08.2013 tarihli başvurusuyla Sütaş A.Ş.’ye sattığı çiğ süt karşılığı adına düzenlenen 28.02.2010 ve 31.03.2010 tarihli müstahsil makbuzlarına istaneden sigorta başlangıç tarihinin geriye çekilmesini talep ettiği, bu defa 29.12.2014 tarihli başvurusuyla da Has Mandıra- ... Yerli Ür.Tic. tarafından adına düzenlenen 01.08.1997 tarihli müstahsil makbuzuna istinaden sigortalı hizmet başlangıç tarihinin 01.09.1997 olarak tescilini talep ettiği, ancak Kurumun söz konusu müstahsil makbuzunda belirtilen kesintiye ilişkin belgelerin Kuruma intikal etmediği belirterek talebini reddettiği, 06.03.2015 tarihli kısmi aylık tahsis başvurusunun da koşulları oluşmadığından reddedildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 3. maddenin (b) bendinde, bu Kanunda geçen “tarımsal faaliyette bulunanlar”ın, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya özgü yerlerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan yararlanmak suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından korunmasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanları ifade ettiği açıklanmıştır. Ayrıca 5. maddede, yasal süresinde kayıt ve tescillerini yaptırmayanların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi izleyen aybaşından itibaren başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddede, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların sigortalılıklarının tarımsal faaliyetlerine son verdiklerinde sona ereceği, 7. maddede, kişilerin bu Kanuna göre sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda oldukları, 9. maddede, bu zorunluluğa uymayanların tescil işlemlerinin Kurumca kendiliğinden yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan davanın diğer yasal dayanağı niteliğindeki 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde tarımsal faaliyet, 2926 sayılı Kanunun 3/b maddesinde öngörüldüğü şekilde tanımlandıktan sonra 4. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 7. maddede sigorta hak ve yükümlülüklerinin, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, 1 yıl içinde bildirilmesi durumunda kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi ve 4956 sayılı Kanunun 27. maddesi ile değişikliğe uğrayan 1479 sayılı Kanunun 53. maddesi hükümlerinde kanun koyucu, Kurumun prim alacaklarının Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilebilmesine imkan tanımıştır. Buna göre, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin, ilgiliye ödenmesi gereken ürün bedellerinden kesilerek o kişi adına Kurum hesabına yatırılmak suretiyle tahsil edilmesi durumunda, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun kanıtı olarak kabulü gerekmektedir. Tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması, tescilli sigortalılar yönünden tescil tarihinden, tescili bulunmayanlar yönünden ise ilk prim ödemesinin veya tevkifatın gerçekleştirildiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olumlu sonuç doğurmaktadır. Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan Kanunlarda 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesinde açıklanan hizmet tespiti davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının öngörülmesi karşısında, tescil veya iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı öncesine ait dönem yönünden tarımsal faaliyet ve buna dayalı Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti söz konusu olamayacaktır. Ayrıca belirtilmelidir ki, tarımsal faaliyete kabul edilebilir süreyi aşar uzunlukta ara verilmesi durumunda Tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi, tescil başvurusu, iradi prim ödeme, prim tevkifatı olgularından herhangi birinin gerçekleşmesine bağlıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2010 gün ve 2010/10-380 Esas - 2010/420 Karar numaralı ilamında da açıklandığı üzere, kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyete dayalı olarak yetiştirilen ürünlerin teslimi sırasında ürün bedelleri üzerinden tevkifat (prim kesintisi) yapılması durumunda zorunlu sigortalılık hak ve yükümlülüğünün tevkifat tarihini izleyen aybaşından itibaren başlatılarak ait olduğu yılın sonuna kadar ve devam eden yıllarda tevkifatlar var ise devam eden en son yılın sonuna kadar davacının sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmekte olup, kamu kuruluşu niteliği taşımayan özel gerçek/tüzel kişilerce tevkifat gerçekleştirilmiş ise prim tutarının Kuruma aktarılması koşulu aranmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, ... Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, Mahkemece;
1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,
2-Dönem içinde Ziraat Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla 'Tarımsal Amaçlı Kredi' kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 'Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi' başlıklı 52, 'Zirai kazançta vergileme' başlıklı 53, ve 'Vergi Tevkifatı' başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun ' Vergi kesenlerin sorumluluğu' başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere 'Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler.' Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,
6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6.maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.nun 14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, davacının 01.08.1997 tarihinde süt satışı yaptığı Has Mandıra-Ali Ülker Yerli Ür.Tic.’in kamu kuruluşu niteliği taşımayan özel kişi niteliğinde olduğu,bu sebeple prim tevkifatının kurum hesabına intikal etmesi gerektiğinden bu tarihte yapılan tevkifatın kurum hesabına intikal edip etmediği hususu araştırılmalıdır. Söz konusu tevkifatın Kuruma intikal etmediğinin anlaşılması halinde ise,01.09.1997 tarihinden itibaren sigortalılığın kabulünün mümkün olamayacağı,öte yandan davacının Kuruma 04.08.2013 tarihli başvurusuyla tevkifat olarak bildirdiği anlaşılan Sütaş A.Ş.’ye sattığı çiğ süt karşılığı adına düzenlenen 28.02.2010 ve 31.03.2010 tarihli müstahsil makbuzlarının Kuruma intikal edip etmediği araştırılmalı, intikal ettiğinin anlaşılması halinde takip eden aybaşından itibaren sigortalılığın başlatılması gerekmektedir.01.03.2009-31.12.2009 arası döneme ilişkin kabulü yerinde ise de 01.01.2010-10.02.2010 yılları arasındaki dönem yönünden yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.Dava konusu talebin 01.10.2008-06.03.2015 arası dönemine ilişkin olmak üzere sadece ziraat odası kaydına dayalı sigortalılığın kabulü mümkün olmayıp bu gerekçe ile davacının 01/10/2008 - 31/10/2012 tarihleri arasında sigortalılığına karar verilmiş olması da isabetsizdir. Belirtilen dönem yönünden davacının 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılık iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvurusu, prim ödemesi, ürün satışı veya bu satışlardan yapılan prim tevkifatı bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı olarak araştırılarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
O hâlde, davacı vekili ile davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Başkan ...'in muhalefetine karşı, Üyeler ..., ..., ... ve ...'ün oylarıyla ve oyçokluğuyla, 19.06.2019 gününde karar verildi.
(M)
KARŞI OY
Daire çoğunluğu ile aradaki uyuşmazlık, 5510 sayılı Kanun döneminde tarımsal ürün satanların, sattıkları ürün bedeli üzerinden kesilen tevkifatlar nedeniyle 4/1-b kapsamında tarım sigortalısı sayılıp sayılamayacakları noktasındadır.
Tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların sigortalılıkları 17.10.1983 tarihli 2926 sayılı Kanun ile sağlanmakta iken bu Kanun 5510 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış, tarım sigortalıları ise aynı Kanunun 4/1-b4 bendi kapsamına alınmışlardır.
Mevzuatımızda sigortalılığın başlaması, davamı ve sonlanması ayrı ayrı düzenlenmiştir. Sigortalılığın başlaması için öncelikle sigortalılık iradesi, başvurusu gerekmekle birlikte bazen de zorunlu sigortalılıkta Kuruma resen tescil görevi de yüklenmiştir. Kendi adına ve hesabına tarım sigortalılığı zorunlu sigortalılık olup bu konudaki yasal düzenlemelere göz atmak gerekmektedir.
2926 sayılı Kanunda üç türlü tescil şartı düzenlenmiştir.
1- Sigortalıların kayıt ve tescil yaptırması (m. 7),
2- Köy ve mahalle muhtarlarının bildirimi (m. 8),
3- Kurumun resen tescili (m. 9).
Yukarıda sayılan tescil usulleri dışında Kurumunprim alacaklarını tahsil amacıyla, Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat kesilmesi halinde, prim ödemesi olarak kabul edilipKurumun resen kayıt ve tescil yükümlülüğü kapsamında yargı kararları ile tescil sağlanmıştır.
2926 sayılı Kanunun “Primlerin ödenmesi” başlıklı 36’ncı maddesinin birinci fıkrasında, sigortalının, 31’inci maddede belirtilen prim borcunu, ait olduğu yıl içinde Bakanlar Kurulunca belirlenen dönemlerde ödemek zorunda olduğu, Kurumun prim alacaklarının, Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle de tahsil edilebileceği belirtilmiş, anılan madde, 02.08.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 56’ncı maddesi ile ilga edilmiş olmasına karşın, bu Kanunun 27’nci maddesi ile söz konusu hüküm, 1479 sayılı Kanunun 53’üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle yeniden ve aynı şekilde düzenlenmiştir. Benzer hüküm, 5510 sayılı Kanun 88. maddede, “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı olarak tescil edilmiş olanların prim borçlarını, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden borç tutarını geçmemek şartıyla % 1 ilâ % 5 oranları arasında olmak üzere kesinti yapılmak suretiyle tahsil etmeye Kurum yetkilidir” şeklinde düzenlenmiştir.
Kanuni düzenleme esas alınarak 03.04.1993 gün ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile, “2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin ekli Karar'ın yürürlüğe konulması; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 19/3/1993 tarihli ve 209 sayılı yazısı üzerine, adı geçen Kanunun 36 ncı maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 3/4/1993 tarihinde kararlaştırılmıştır.” Uygulama 1.4.1994 tarihinde başlamıştır.
Kanuni düzenleme ve Bakanlar Kurulu kararı ile amaçlanan, mevcut sigortalıların ödemeleri aksayan prim borçlarının ödenmesine çözüm getirmektir. Ancak sigortalılığın zorunlu oluşu, Kurumun resen zorunlu sigortalılığı tescil görevi bulunması nedeniyle yargı kararları ile sattıkları ürünlerden tevkifat kesilenler de sigortalı olarak tescil edilmişlerdir. Kurumun ve kişilerin kendilerini uzun yıllar sigortalı saymadığı halde kuruşlarla ifade edilen bu kesintiler nedeniyle geçmişe yönelik yargı kararı ile sigortalılık kazandırılması beraberinde birçok sorunu meydana çıkarmıştır. Sigortalı olarak tescil edilen ve günü gününe primlerini ödemeye çalışan esnaf Bağ-Kur sigortalıları ile tarım Bağ-Kur sigortalıları arasında bir eşitsizlik de meydana getirilmiştir. Zira tarım Bağ-Kur sigortalıları yıllar önce sattığı ürün nedeniyle bir anda yaşlılık aylığına hak kazanacak sigortalılığı elde etmişlerdir.
Kanun koyucu 5510 sayılı Kanunda tarım sigortalılarının tescil şartlarını yeniden düzenlemiştir. 7/1-b maddesinde iki türlü tescil ve sigortalılık başlangıcı öngörülmüştür.
1- Kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca,
2- Sigortalıların kendilerince bildirilmesi halinde.
5510 sayılı Kanunda yapılan önemli değişiklik, Kurumun resen tescil görevinin kaldırılmasıdır. Muhtarların bildirimi yerine ise kanunla kurulu meslek kuruluşlarının bildirimi getirilmiştir.
5510 sayılı Kanun döneminde de sigortalıların sattığı tarımsal ürünlerden kesinti yapılmasına devam edileceğine dair 88. maddede düzenleme yapılmış,uygulamanın nasıl yapılacağının ise Kurumca çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmıştır. 88. madde ve Kurumca çıkarılan 2.7.2013 tarih, 2013-27 sayılı Tarımsal kesinti uygulaması genelgesine göre satılan tarımsal ürünlerden kesinti şartları şöyle belirlenmiştir.
1- 5510 sayılı Kanun,4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı olarak tescil edilmiş olmak,
2- Sigortalının mevcut sigortalılığından dolayı prim borcunun bulunması,
3- SGK tarafından borcu bulunduğu belirlenen sigortalının, sattığı ürün bedellerinden borç miktarını geçmemek kaydıyla %5 kesinti yapılmasını ürünü satın alan kişi ve kurumlardan istenmesi, gerekmektedir.
5510 sayılı Kanun 88. maddedeki düzenlemenin amacı, usulüne uygun olarak tescil edilen sigortalıların eğer varsa prim borçlarının sattıkları ürünlerden kesinti yapılarak ödenmesidir. Yoksa geriye doğru kayıt ve tescil sağlamaya ya da geçmişe yönelik hizmet kazanma imkânı veren bir uygulama değildir. Kanunda tescil şekli açıkça düzenlendiğinden artık tevkifat kesintisi nedeniyle tescil imkânı kalmamıştır.
Kurumca kesintiyi yapacak gerçek ve tüzel kişilere, sigortalıların durumlarını kontrol ettikten sonra kesinti yapma, Kuruma yatırma yükümlülüğü getirilmiştir (E-Kesinti programı ile). Kurum uygulamasına göre kesinti yapmakla sorumlu olanlar, 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamına girmeyenlerin, bu kapsama girmekle beraber sigorta prim borcu olmayan veya bu borçlarını taksitlendirenlerin, kesinti muafiyet belgesi almış olanların sattıkları ürünlerden kesinti yapılmayacaktır. Eğer kesinti yapılmış ise Kurumca yersiz alınan miktarlar iade edilecektir.
5510 sayılı Kanunda tarım sigortalılığın tescili şekli şartlara bağlanmış, Kuruma resen tescil görevi verilmemiştir. Tarımla uğraşanların sattıkları ürünlerden Kuruma kesinti yapılabilmesi için öncelikli şart, Kanunun 4/1-b4 maddesi kapsamında tescilli olması zorunludur. Sigortalılığı tescil edilmeyenlerden kesinti yapılamayacağı gibi yersiz yapılanların da iadesi gerekmektedir. Tescil olmadan yersiz olarak kesinti yapılanların ödemelerini sigortalılık iradesi olarak yorumlamak veya Kuruma resen tescil görevi yüklemek mümkün değildir. 5510 sayılı Kanunun yeni düzenlemesi karşısında, Kanunun emredici hükmü doğrultusunda sigortalılık iradesi ortaya kopup tescil yaptırmayanlara geriye doğru kayıt ve tescil olma imkânı tanınmamıştır. Kişilerin Kuruma başvuru ile sigortalılık statüsü kazanmayıp yükümlülüklerini yerine getirmedenyıllar sonra geçmişte sattığı bir ürün bedelinden yapılan kesinti nedeniyle geçmişe yönelik sigortalılık kazanmak hukuk sistemi içerisinde mümkün olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
10. Hukuk Dairesi 2017/2193 E. , 2019/5172 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 102 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 103 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 104 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 99 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 120 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 391 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 118 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 108 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 113 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 92 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat