10. Hukuk Dairesi 2017/1885 E. , 2019/7314 K.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2017/35-2017/57
Mahkemesi : Mersin 1. İş Mahkemesi
No : 2011/318-2016/237
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, 01.09.2003-14.11.2010 tarihleri arasında kesintisiz ve sürekli olarak davalı işyerinde çalıştığını, bildirilmeyen sürelerin tespitini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalılar davacının talebini kabul etmeyerek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı işverene ait işyerinde
26.02.2004-31.08.2007 ve 01.10.2010-14.11.2010 tarihleri arasında asgari ücret ile kesintisiz olarak çalıştığının tespitine, diğer hizmetleri ile birleştirilmesine, sigortalı gösterilen kısımların dışlanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Özetle; ilk derece mahkemesi tarafından verilen hükmün hukuka ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı taraf istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki davada, davalı kuruma bildirilmeyen hizmet sürelerinin tespitini isteyen davacının hizmet döküm cetveli incelendiğinde davalı işyerinden ilk işe giriş tarihinin 02.09.2004 tarihinde olduğu görülmektedir. Bu sebeple belirtilen tarih öncesi davalı işyerinden verilen işe giriş bildirgesi veya hizmet bildiriminin bulunmadığı gibi, davacının talebe konu işveren nezdinde, kurumca bir çalışmasının da tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle mahkemece, davanın açılış tarihi de gözetilerek 02.09.2004 tarihi öncesi dönemde, belirtilen kayıtların bulunmaması halinde, hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun gözetilmemesi isabetsizdir. 02.09.2004 tarihinden sonraki dönem yönünden ise, davalı işveren tarafından verilen daha sonraki işe giriş bildirgesinin 24.08.2006 tarihinde olması karşısında 21.07.2005 ile 24.08.2006 döneminde, 18.04.2006-30.04.2006 ve 01.05.2006-02.05.2006 tarihleri arasında dava dışı ... Turizm A.Ş.’den bildirimleri olup, davacının yargılama sırasında işe ara verdiği beyanı da dikkate alınarak, ara verdiği süre belirlenmeli, dava dışı işyerinden yapılan bildirim harici sürelerde davalı işveren yanında çalışıp çalışmadığı araştırılarak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine, Üye ...'ın muhalefetine karşı Başkan ..., Üyeler ..., ... ve ...'ün oyları ve oyçokluğuyla, 10.10.2019 gününde karar verildi.
KARŞI OY
Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmaların tespitine ilişkin dava şartları, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte belirtilen belgelerin işveren tarafından kuruma verilmemiş olması ya da çalışmaların Kurum tarafından saptanmaması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şeklinde ifade edilmiştir. Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, 02.09.2014 tarihinden öncesine yönelik hizmet tespiti davasının hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktasından kaynaklanmaktadır.
Bildirimsiz kalan sigortalı çalışmaların tespiti davalarının, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılabileceği öngörülmüştür. Bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğu Yargıtay'ın yerleşmiş, oturmuş görüşlerindendir.
506 sayılı Kanunun 79/1 maddesinde açıkça, işveren tarafından sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiğinin yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nde, işveren tarafından Kuruma verilmesi gereken belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. olarak belirtilmiştir. Bu belgelerden herhangi birinin Kuruma verilmesi veya Kurum tarafından fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışma halinde de, yukarıda açıklanan hususlar her bir çalışma dönemi açısından geçerli olacaktır.
Yönetmelikte belirtilen işe giriş bildirgesinin, sigortalı işe alınır alınmaz düzenlenerek Kuruma verilmesi gerekirken, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, çalışmaya başlandıktan bir süre sonra verildiği sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle işe giriş bildirgesinden önceki çalışmalar, işe giriş bildirgesi sonrasında da kesintisiz olarak devam etmiş ise; başka bir anlatımla blok bir çalışma dönemi varsa bu dönem içerisinde işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesi halinde hak düşürücü süreden söz edilmeyecektir. Zira işe giriş bildirgesi verilmekle sigortalının çalışmasından Kurum haberdar olduğundan, artık gerekli denetimleri yapmak sigortalının sigortalı hizmetlerinin eksiksiz bildirilmesini sağlamak Kurum sorumluluğundadır. Denetim görevini yapmayan Kurum'un kendi kusurundan yaralaması düşünülemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.2.2003 gün ve 2003/21-44- 98, 23.4.2004/21-369- 371 27.2.2008 gün ve 2008/21-163-207, 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 Esas ve Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir
Somut olayda da, bu ilkeler kapsamında işe giriş bildirgesinden önceki dönem yönünden, hak düşürücü sürenin geçmediği açıktır. Bu nedenle sayın çoğunluğun eksik araştırma nedenine dayalı bozma görüşüne katılmakla birlikte 02.09.2014 tarihinden önceki dönemin hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğe yönelik bozma gerekçesine katılmıyorum.
10. Hukuk Dairesi 2017/1885 E. , 2019/7314 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat