10. Hukuk Dairesi 2020/8415 E. , 2020/7452 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2020/8415 E. , 2020/7452 K.


'İçtihat Metni'


Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : ... 8. İş Mahkemesi

Rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; İlk Derece Mahkemesince ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen ek karar ile asıl kararın davalılar avukatlarınca temyiz edilmesi ve davalılardan ...'in avukatı tarafından da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.11.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılar adına Av. ... ile davacı Kurum adına Av. ... geldi. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kurum sigortalısı ...nın 30.09.2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiğini, Kurum müfettişlerince düzenlenen raporda davalı ...’in, 5510 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince kazanın oluşunda sorumlu olduğunu, kaza sebebi ile sigortalının eşine 332.995,05-TL, oğlu Yunus'a 87.254,04-TL, oğlu Yusuf'a 42.307,24-TL tutarında İlk PSD'li gelir bağlandığını, 339,36-TL de cenaze yardımı yapıldığını, toplam 462.895,69-TL zarar oluştuğunu, kaza nedeniyle ... 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2013/558 E. sayılı dosyası ile ceza davasının açıldığını, kazanın oluşunda davalının kusurlu bulunduğunu beyan ederek, kurum zararlarından şimdilik 46.289,60 TL alacağın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı SGK vekili birleşen dosyanın dava dilekçesinde özetle; Kurum sigortalısı ...nın 30.09.2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sebebi ile vefat ettiğini, kazanın davalı ... ve ... 8. İş Mahkemesi'nin 2016/141 Esas sayılı dosyasının davalısının kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğini, kaza nedeniyle mezkür dosyada alınan kusur bilirkişi raporunda kazanın oluşunda davalının da kusurlu bulunduğunun tespit edildiğini, bu rapora istinaden kusurlu mezkür işveren aleyhine dava açıldığını, Kurum zararlarının tahsili için mevcut davanın ... 8. İş Mahkemesi'nin 2016/141 Esas sayılı dosyası dava ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir
... 6. İş Mahkemesi'nin 2016/783 E - 2017/22 K sayılı kararı ile, aynı kaza nedeni ile ... aleyhine açılan ikinci davanın ... 8. İş Mahkemesi'nin 2016/141 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Davacı Kurum vekili 03.05.2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçelerindeki taleplerini 46.289,60 TL'den 368.702,79 TL'ye yükselttiklerini beyan etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı Kurum sigortalısının geçirdiği iş kazasının oluşunda kusurlarının bulunmadığını, kazanın sigortalının kusurlu eylemleri sonucu meydana geldiğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Usulüne uygun tebligata rağmen birleşen dosyanın davalısı ...'in cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmalara da katılmadığı görülmüştür.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
22/10/2015 havale tarihli bilirkişi raporu ile; Olayın, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre bir iş kazası olduğu, davalı işveren ...'in %60 oranında (bu kusurun içinde ceza yargılamasında cezalandırılan ...'in %5 kusurunun olduğu) kusuru olduğu, kazazede işçi ...’nın olayda % 40 (yüzde kırk) oranında kusuru olduğu yönünde görüş ve tespitlerde bulundukları görülmüştür.
... 21. İş Mahkemesi aracılığı ile yaptırılan, bilirkişiler ..., ..., ... tarafından düzenlenen 10/02/2016 havale tarihli bilirkişi raporu ile Olayın, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre bir iş kazası olduğu, davalı işveren ...’in olayda % 80 (yüzde seksen) oranında kusuru olduğu, kazazede işçi ...’nın olayda % 20 oranında kusuru olduğu yönünde görüş ve tespitlerde bulundukları görülmüştür.
... 21. İş Mahkemesi aracılığı ile yaptırılan bilirkişiler ..., ..., ...tarafından düzenlenen 29/08/2016 havale tarihli bilirkişi raporu ile; Olayın, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre bir iş kazası olduğu, davalı işveren ...'in olayda % 70 (yüzde yetmiş) oranında kusuru olduğu, kazazede işçi ...’nın olayda %20 (yüzde yirmi), ... 'in %10 (yüzde on) oranında kusuru olduğu yönünde görüş ve tespitlerde bulundukları görülmüştür.
Kaza tarihine göre davaya 5510 sayılı yasanın 21/1. maddesinde yer alan 'İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.' hükmü uygulanmalıdır. Buna göre işveren gelirlerin ilk peşin sarmaye değerinin kusur oranına göre sorumludur. Ancak, maddedeki açık düzenleme karşısında, işverenin kuruma karşı sorumluluğu, kazazedenin veya hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği tazminat miktarından fazla olamaz. Buna göre; gelir açısından önce davalının, kazadaki kusur oranı belirlenmeli, bu kusur oranı ve sürekli işgöremezlik derecesine göre kazazedenin, işverenden isteyebileceği tazminat miktarı belirlenmeli ve bu miktarı geçmemek üzere, gelirlerin ilk PSD miktarının davalının kusur oranına isabet eden kısmına hükmedilmelidir.
Ayrıca aynı maddenin 4. Fıkrasında yer alan 'İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.' düzenlemesi nedeniyle iş kazasının meydana gelmesinde işveren dışındaki üçüncü kişilerin de kuruma karşı sorumluluğu ise bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı kadardır. Ancak sorumluluk kusura dayandığından, sorumluluk da kusur ile orantılı olmalıdır.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 30/10/2013 tarih ve 2012/10939 Esas, 2013/19515 Karar sayılı ilamı ile; '..Hukuk mahkemelerinin, ceza mahkemelerinden verilen kararlarla ne ölçüde bağlı oldukları konusu, olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 53. maddesinde belirlenen genel hükümlerde açıklanmış olup, buna göre hukuk hakimi, “...kusurun mevcut olup olmadığına...” karar verebilmek için “...Ceza Hukukunun mesuliyetine dair hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinden verilen beraat kararıyla mukayyet değildir....” şeklinde vurgulandığı üzere, ... 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2013/558 Esas, 2014/615 Karar sayılı kararında, soruşturma dosyasında iş güvenliği uzmanı olduğu anlaşılan bilirkişi tarafından birleşen dosya davalısı ...'in, Keklik Yapı firmasının yardımcısı ve işveren vekili olduğu tespiti doğrultusunda Ceza Mahkemesi tarafından işveren vekili nitelemesinin Mahkememiz yönünden bağlayıcı olmadığı, kaldı ki ...'in işveren vekili olduğuna dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı gibi ceza dosyasındaki personel giriş -çıkış formu başlıklı belge, soruşturma ve Ceza yargılamasındaki alınan ifade ve beyanlar ile dosyamız ve ekindeki ceza dosyası kapsamından birleşen dosya davalısı ...'in 5510 Sayılı Yasa'nın 21/4. Maddesi kapsamında üçüncü kişi olduğu kanaatine varılmıştır.
Mahkememiz dosyasındaki bilirkişi ... tarafından düzenlenen ...'in üçüncü kişi olduğu kabul edilerek düzenlenen 30/10/2017 havale tarihli bilirkişi raporu ile, davalı işveren ...'in %70 kusur oranı esas alınarak ilk PSD'li gelir x %70 kusur + ilk PSD gelirin 1/2'si x üçüncü kişi ...'in kusur oranı olan %10 = rücu miktarı, 3. Kişi ... yönünden ise, ilk PSD'nin 1/2'si x Davalıların toplam kusuru olan %80 = 3. Kişi ... rücu miktarı şeklindeki hesaplama yöntemi ile davalı işveren ... yönünden rücu limitinin toplam 347.226,05 TL olduğu, talep edilen 46.289,60 TL'nin rücu limiti içinde kaldığı, birleşen dosya davalısı 3. Kişi ... yönünden ise rücu limitinin 185.331,33 TL olduğu ve talep edilen 46.289,60 TL'nin limit içinde kaldığı yönündeki dosyaya uygun ilk bilirkişi raporu hükme esas alınmış ve cenaze giderinin 308,80 TL olduğu tespit edildiğinden hükümde ilk peşin sermaye değeri olan 347.226,05 TL'den mahsubu ile ayrıca belirtilmesi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle dava ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak; dosyaya uygun 30.10.2017 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, Mahkememiz dosyası ve birleşen ... 6. İş Mahkemesi'nin 2016/783 Esas, 2017/22 Karar sayılı dosyası yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı Kurum vekili, 13/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili Kurumun davalılardan talep edebileceği zarar miktarının 368.722,79 TL olarak belirlendiğini, ancak yerel mahkeme tarafından mezkur hesap raporundaki miktar dikkate alınmasızın ve yeni bir hesap raporu da aldırılmadan davanın kısmen kabulü yönünde karar ihdas edildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B- BAM KARARI
İdari aşamada aldırılan müfettiş raporunda davalı ...'in %60, sigortalı ...nın %40 oranında kusurlu olduğu,
... 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen 2013/558 Esas, 2014/615 Karar sayılı dosyasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda sanık ...'in ... Yapı Firmasının yetkilisi ve sahibi olarak 1. derecede asli kusurlu olduğu, sanık ...'in ise ... Yapı Firmasının yardımcısı ve işveren vekili olarak 2. dereceden tali kusurlu olduğunun tespit edildiği,
Yargılama aşamasında aldırılan 15/10/2015 tarihli üçlü kusur raporuna göre davalı ...'in %60, sigortalı ...nın %40 oranında kusurunun bulunduğu,
Yargılama aşamasında aldırılan 29/01/2016 tarihli üçlü kusur raporunda davalı ...'in %80, sigortalı ...nın %20 oranında kusurlu olduğu,
Yine yargılama aşamasında aldırılan 15/08/2016 tarihli üçlü kusur raporunda, davalı ...'in %70, sigortalı ...nın %20 ve birleşen dosyanın davalısı ...'in de %10 oranında kusurlu bulunduklarının tespit edildiği,
İdari aşamada aldırılan müfettiş raporu ile yargılama aşamasında aldırılan üçlü kusur raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden dosyanın karar çıkartıldığı, ancak kusur yönünden istinaf talebinde bulunulmadığı,
Buna karşın hesaba ilişkin istinaf talebi yönünden, dosyadaki hükme esas alınan kusur raporu ve diğer belgeler birlikte değerlendirildiğinde, birleşen dosyanın davalısı ...'in işveren vekili olduğu ve işveren vekilinin de 5510 sayılı Yasa ve İş Yasası anlamında işveren adına ve hesabına hareket etmesi nedeniyle işveren olarak değerlendirilmesi gerektiği ve Kurum sigortalılarına gelir bağlanırken TRH hesap tablosu esas alınarak gelir bağlandığı, dolayısıyla tavan hesabının da PMF hesap tablosuna göre değil TRH hesap tablosuna göre yapılarak bakiye ömür süresinin belirlenmesi gerektiği anlaşıldığından, oluşa ve yukarıda yapılan izahate uygun olan 13/04/2018 tarihli ek hesap raporunun hükme esas alınması gerektiği sonucuna varılmış, bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden (HMK'nın 355 inci maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde) hükmün kaldırılıp davacı Kurumun istinaf isteminin kabulüne ve asıl ve birleşen davanın kabulüne, 368.393,99 TL ilk peşin sermaye değerli gelirin onay tarihi olan 10/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine, 308.80 TL cenaze giderinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine ilişkin olarak karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalılardan ... vekili temyiz isteminde; müvekkiline yapılan tebligatların tamamının usulsüz olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiğini, ...'in firmasında kendisi ile birlikte beş ustanın daha çalıştığını, çelik konstrüksiyon çatı yapımında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, ...'in kendisi de ustaları ile birlikte bizzat çatı yapımında çalışmakta olup, bir idari birimlenme şeklinde yanında bir işveren vekili istihdam etmesinin mümkün olmadığını belirterek işveren vekili olarak nitelendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiş, ayrıca kusurlu olmadığını ve kusur raporları arasındaki çelişkilerin usulünce giderilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalılardan ... vekili ise, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara karşı katılma yoluyla temyiz isteminde bulunulmasına rağmen, ek karar ile bu talebinin reddedildiğini oysa katılma yolu ile temyiz isteminde bulunulmasının usul hükümleri gereğince mümkün ve geçerli olduğunu belirterek, öncelikle verilen ek kararın daha sonra ise asıl kararın bozulmasını talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Davalılardan ...’in temyiz isteminin incelenmesinde;
6100 sayılı HMK'nın 348. maddesinde, “İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.” hükmü yer almaktadır. Ayrıca aynı Yasanın 366. maddesinde “Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 343 ilâ 349 ve 352 nci maddeleri hükümleri, temyizde de kıyas yoluyla uygulanır.” denilmektedir.
Bu yönüyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 366. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanan 347. madde hükmüne göre temyiz dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur. 348. madde hükmüne göre de kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile temyiz yoluna başvurabilecektir.
Eldeki davada ise, davalı ... vekiline usulüne uygun tebliğe rağmen karar, süresi içerisinde temyiz edilmemiş; diğer davalı ...’in temyiz dilekçesinin kendisine tebliği üzerine katılma yoluyla temyiz talebinde bulunulmuş olması ve davalı ... ile aynı tarafta yer alması karşısında, davalı ... hakkında Bölge Adliye Mahkemesince verilen 13.07.2020 tarihli ek kararın onanmasına,
2- Davalılardan ...’in temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'dur.
5510 sayılı Yasanın “İşveren, işveren vekili, geçici iş ilişkisi kurulan işveren ve alt işveren” başlıklı 12 nci maddesi hükmünde, “ 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir. İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse işveren vekilidir. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, bu kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur...” yine aynı maddede “...bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.” denilmiştir. Dolaysıyla işveren vekilliğinin veya alt işverenliğin olması öncelikli olarak asıl işverenin varlığına bağlıdır.
Diğer taraftan, söz konusu Kanun'un 21. maddesinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği bildirilmiş, 23. maddesinde, sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi durumunda, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca saptandığı tarihten önce gerçekleşen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödeneklerinin Kurumca ödeneceği, belirtilen bu hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri miktarının, 21. maddenin 1. fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirileceği hüküm altına alınmıştır.
Eldeki davada ise, mahkemece, davalılardan ...’ın işveren vekili olarak işveren gibi sorumlu olduğuna ilişkin kabul, yeterli araştırma ve incelemeye dayalı değildir. Bu nedenlerle; tazminat ve ceza dosyaları içerikleri de gözetilerek, davalılardan ...’ya ait işyerinden davalı ...’ın bildirimlerinin varlığı ile ...’ın kendi adına çalışmaları nedeniyle sigortalılık halinin araştırılması ve ...’ın emniyet ifadelerinde geçen firma sahibinin yardımcısı olarak kazanın meydana geldiği deponun sahibi olan dava dışı şirketlerde (Diasa) giriş çıkış formları gibi belgelerde işveren vekili sıfatıyla hareket ettiğine dair imzasının varlığının araştırılması ve sonrasında bu çerçevede, yargılama aşamasında alınan raporlar arasındaki çelişkiler de giderilmek suretiyle yeni bir kusur raporu alınarak tarafların sorumlulukları belirlenmeli, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, davalılar avukatları yararına takdir edilen 3.050,00 TL. duruşma avukatlık parasının davacı Kuruma yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 22.12.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön