10. Hukuk Dairesi 2019/6152 E. , 2020/6205 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2019/6152 E. , 2020/6205 K.


'İçtihat Metni'

Bölge Adliye
Mahkemesi : .... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Dava, Kurum işleminin iptali ile fazla ödemenin faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın,davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili özetle, davacının 26/05/2000 - 31/12/2000 tarihleri arasında sigortalılık tescilinin yapıldığını, buna istinaden yurtdışı borçlanma talebinde bulunduğunu, davacının tüm borçlanma bedellerini ödediğini ancak davacının eşi ve bir kısım davalı Kurum personeli hakkında soruşturma başlatıldığını, bu soruşturma kapsamında ödenen borçlanmanın iptaline karar verildiğini, davacının iade edilen borçlanma bedelinini almadığını ve yeniden borçlanma talebinde bulunduğunu ve fark tutarları da ödediğini, davalı Kurum tarafından hukuka aykırı olarak davacıya 40.096,93 TL fazla ödeme yaptırıldığını belirterek, davacının borçlanma nedeniyle fazladan yatırdığı 40.069,93 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurum sigortalılarından davacının 13.12.2012 tarihili dilekçesi ile yurtdışında geçen çalışmaları ile ev kadınlığı süreleri için 3201 sayılı Kanun hükümlerine göre borçlanma talebinde bulunduğunu, 21710377 varide numaralı yazı ile borçlanma bedeli olarak 40.609,55 TL hesaplanarak davacıya iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, davacının 30.06.2014 tarih ve 9.574.601 sayılı dilekçşesi ile doğum borçlanması talebinde bulunduğunu, 15.02.2016 tarih ve 9574601 varide numaralı yazı ile borçlanma bedeli olarak 5.997,60 TL hesaplanarak davacıya iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, ancak Başmüfettişler... ve ... tarafından yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen 14.06.2017 tarihli ve 1 sayılı Soruşturma Raporunda davacının 4048 günlük yurtdışı borçlanmasının iptal edilerek borçlanma bedelinin davacıya iadesi gerektiğinin belirtildiğini, bu rapora istinaden davacının yurt dışı borçlanmasına istinaden ödemiş olduğu paranın 17.10.2017 tarihinde iade edildiğini, doğum borçlanmasına istinaden ödemiş olduğu para da 20.10.2017 tarihinde iade edildiğini, davacının paranın iade edilmesi üzerine 18.10.2017 tarihinde yeninden yurtdışı borçlanma talebinde bulunduğunu, soruşturma raporu doğrultusunda davacının borçlanmaları iptal edilerek kendisine borçlanma bedeli iade edildiğini, bu sebeple Kurum işleminin kanuna uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın kabulü ile; Davalı kurumun 19/10/2017, 12657.133 sayılı işleminin ve 18/10/2017 tarihli 12530.419 sayılı işlemlerinin iptaline, Davacının kurumdan talebi doğrultusunda ilk borçlanma talepleri olan 13/12/2012 tarihli 21710.377 nolu yurtdışı hizmet borçlanmasının ve 30/06/2014 tarihli 9574.601 sayılı doğum borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine, Fazladan ödenen yurtdışı borçlanma bedeli olan 36.159,49 TL ile 3.937,44 TL doğum borçlanması olmak üzere toplam 40.096,93 TL'nin ödeme tarihinden itibaren davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiştir.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili; özetle; başmüfettişler tarafından yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen 14/06/2017 tarih ve 1 sayılı soruşturma raporunda davacının 4048 günlük yurtdışı borçlanamsının iptal edilerek borçlanma bedelinin davacıya iadesi gerektiğinin belirtildiğini, bu rapora istinaden davacının yurtdışı borçlanmasına istinaden ödediği paranın 17/10/2017 tarihinde iade edildiğini, doğum borçlanmasına istinaden ödediği paranın da 20/10/2017 tarihinde iade edildiğini, davacıyı borçlanmayı yapan ünitenin sevk ve idaresinden sorumlu ...'in davacının eşi olduğunu, borçlanmayı yapan ünitenin sevk ve idaresinden sorumlu olan davacının eşinin bu gecikmeden haberinin olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, soruşturma raporu doğrultusunda davacının borçlanmaları iptal edilerek kendisine borçlanma bedelinin iade edildiğini, kurum işleminin başmüfettiş raporu doğrultusunda ve kanuna uygun olduğunu, ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
3201 sayılı Kanunun 'Döviz İle Değerlendirme' başlıklı 4'üncü maddesi, 'Sosyal güvenlik kuruluşlarınca döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı bir dolardır. Dövizin cinsi ve miktarı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilir. Değişen miktar, tahakkuk ettirilmiş borçlanmanın tamamını ödememiş olanların bakiye borç sürelerine de uygulanır....' hükmünü; aynı Kanunun Geçici 2'nci maddesinin ikinci fıkrası ise, 'Ancak, 4'üncü madde hükümlerine göre tahakkuk ettirilen borç miktarı, ödeme tarihindeki doların Türk Lirası karşılığı esas alınarak hesap ve tahsil edilir.' hükmünü içermekte iken; anılan Geçici 2'nci madde, 5510 sayılı Kanunun 106'üncü maddesi ile tamamen yürürlükten kaldırıldığı gibi; aynı Kanunun 4'üncü maddesi de, 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı Kanunun 79'uncu maddesiyle değişikliğe uğramıştır.
5754 sayılı Kanunun 79'uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun 'Borçlanma Tutarı ve Borçlanma Tutarının İadesi' başlıklı 4'üncü maddesi, 'borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82'nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32'sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41'inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır.
Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak iade edilir…” hükmünü içermekte olup; anılan madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmalarda, borçlanma tutarının belirlenmesindeki 'ödeme tarihi' kıstası, 'borçlanma başvuru tarihi' olarak değişikliğe uğramıştır.
3201 sayılı Kanundan yararlanarak yurtdışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin de uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesi gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye’de sigortalı olarak tescili bulunmayanların borçlanması 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması Kanun gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine, borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinden yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506 sayılı Kanunun 116'ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinde de üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanunla ilgili uyuşmazlıklarda üç aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihindeki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurtdışında geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da, Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 + 3 =6 ay) eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir.
Somut olayda, davacının 13.12.2012 tarihinde yurtdışı borçlanması talebinde bulunduğu ,kurum tarafından 4048 gün karşılığı 40.609,55 TL borçlanma bedeli tahakkuk ettirildiği ,borç bildiriminin davacıya 25.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlanma bedelinin 15.02.2016tariinde ödendiği,
Yine davacının 30.06.2014 tarihinde doğum borçlanması talebinde bulunduğu ,kurum tarafından 525 gün karşılığı 5.997.60 TL borçlanma bedeli tahakkuk ettirildiği, borç bildiriminin davacıya 15.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlanma tutarının 15.02.2016tarihinde ödendiği, 14.06.2017 tarihli müfettiş raporuyla ‘’il müdürü davacının eşi Abdullah Mersin ‘in yetkisini kullanarak eşine ait 2012 evrak kayıtlı yurtdışı borçlanma talebi ile 2014 yılı evrak kayıtlı doğum borçlanma talebine ait borçlanma tebliğatlarını 2016 yılında tebliğ ettirip ödenmesini sağladığı değerlendirilerek borçlanma işlemlerinin iptal edildiği, davacı tarafından 28.11.2017 tarihinde yeniden doğum borçlanması talebinde bulunulduğu, Kurum tarafından 9.935.04 TL borç tahakkuk ettirildiği, davacı tarafından önceki yatırılan tutarla, yeni tutar arasındaki 3.937,44 TL'lik farkın 29.11.2017 tarihinde itirazi kayıtla yatırıldığı, yine davacı tarafından 18.10.2017 tarihinde yeniden yurtdışı borçlanma talebinde bulunulduğu, Kurum tarafından 76.769.04 TL yurtdışı borçlanma bedeli tahakkuk ettirilerek davacı tarafından önceki yatırılan tutarla yeni tutar arasındaki 36.159.49TL farkın 20.11.2017 tarihinde itirazi kayıtla yatırıldığı anlaşılmıştır.
Kurum 2012 tarihli başvurudan, (3+3) 6 aylık süreden sonra kurumca yapılmış borçlanmanın geçerli olmadığı, esasen borçlanma talebinin ortadan kalkmış bulunduğu,bu hususun yeniden borçlanma talebinde bulunulması talebi karşısında düşmüş bir hakkın, Kurum işlemiyle sonradan geçerli hale getirilip, daha sonra müfettiş raporu ile iptal edilmesi karşısında, davanında 2018 yılında açıldığı gözetilerek ,borçlanma bedelinin dava tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesi gereğinin gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 02/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.






Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön