10. Hukuk Dairesi 2017/6596 E. , 2020/4100 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2017/6596 E. , 2020/4100 K.


'İçtihat Metni'

Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2015/928-2017/287

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya ait iş yerinde 01.07.1996-01.11.2001 tarihleri arasında 1920 gün, 27.06.2003-12.12.2007 tarihleri arasında 1610 gün olmak üzere toplam 3530 gün asgari ücretle çalıştığının, 618 gününün bildirimlerinin yapılıp primlerinin ödendiğinin, 2912 gün bildirimlerinin yapılmadığının tespitine, dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin davalı işveren vekilinin isteğinin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hizmet tespiti istemine ilişkin olarak görülen iş bu davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 79. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki davada ise, bozma öncesi ve sonrası yapılan yargılama ve toplanan delillerle göre, davacı dışındaki kardeşlerin kuruma verdiği dava öncesi 12.12.2007 tarihli şikâyet dilekçeleri, taraflar arasında çekilen karşılıklı ihtarname ve içeriklerinde sezon dönemlerinin açıkça belirtilmemiş olması, davacı ve kardeşlerinin ikamet kayıtlarının davalı şirkete ait olan ve iki katlı (çalışma dönemlerine göre 80 bina 160 tek tip daire) villaların bulunduğu, devre mülk sistemi ile işletilen tatil köyü içerisinde bir binadan oluşturulmuş ve davalı işverenin “lojman” ibaresi ile davacı ve kardeşlerine bu bölümü tahsis ettiğinin anlaşılması, davacı ve kardeşleri adlarına “personel” ibaresi yazılmak suretiyle davalı işveren şirketin yetkilisinin imzalarını inkâr etmediği ve uyuşmazlık konusu olan sezonluk dönem (01 Haziran-01 Ekim arası) dışında imzalanan ve ödenmiş olan paralara ilişkin makbuzlar ve davalı tatil köyü işletmesinin su tüketimlerinin yılın tüm zamanlarına yayılmış olduğunun açıkça belirgin olması ile dinlenen bordrolu tanık beyanları anlatımları içeriğinden, davalıya ait 21 dönüm üzerine kurulu en az 4,5 dönümlük bahçe ve çim alanı bulunan tatil köyü işyerinde, işyerinin kapsamı ve davaya konu edilen ve yapılan işlerin niteliği dikkate alındığında davacının iddiasına konu olan işler bakımından mevsimlik çalışmanın bulunmadığı, tam aksine davacının hizmetinin sürekli çalışma ile geçtiğinin kabulü isabetlidir.
Ne var ki, davacının hizmet bildirimlerinin davalı şirkete ait İstanbul’da bulunan ve 03.07.1995 tarihi itibari ile kanun kapsamına alındığı anlaşılan ve büro niteliğindeki ... sicil numaralı işyerinden yapılmış bulunduğu, ancak davacının iddiasının İstanbul’daki işyerinde değil, kapsam ve nitelik itibari ile farklı prim nispetlerine tabi olan ve Tatil köyü niteliğindeki işyerinde geçtiğinin belirgin bulunması karşısında, öncelikle davacı adına İstanbul’dan yapılan bildirimlerin iptali, devamında ise, davalı işverene ait olan ve 01.12.2002 tarihi sonrası bakımından tescilsiz olduğu anlaşılan “tatil köyü” niteliğindeki işyerinden talebe konu dönemde davacı adına yatırılan prim ve yapılan bildirimlerin aktarılması gerektiğinin tespitine dair karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde alınan son rapora göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya ... İnşaat ve Tur. Yatırımları A.Ş.'ye iadesine, 30.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön