10. Hukuk Dairesi 2016/12776 E. , 2020/982 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2016/12776 E. , 2020/982 K.


'İçtihat Metni'


Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2) Eldeki davada, davacı, 24.04.2006-09.02.2010 tarihleri arasında 1479 sayılı kanun ve 5510 sayılı kanunun 4/1-b maddesi kapsamında sigortalılığının tespitini talep etmiş, Mahkemece, davacının sigortalılığının 08/01/1993 tarihinde başladığı ve ... Şoförler ve Otomobilciler odasında 22/01/1993 tarihinde başladığı ve halen devam ediyor şeklinde olduğu, Esnaf sicil kaydının 09/04/1997 tarihinde başladığı ve halen devam ediyor şeklinde olduğu ve bu nedenle davacının 08/01/1993 tarihinde başlayan sigortalılığının kesintisiz dava konusu dönemde de devam ettirilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne, davacının “24.04.2006-09.02.2010 tarihleri arasında 1479 sayılı yasa ve 5510 sayılı yasanın 4/1-b maddesi kapsamında esnaf bağkur sigortalısı olduğunun tespitine” karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı, 01.10.2008-05.05.2011 tarihler arası tespit talebi yönünden 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4/1-b bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin hükümleri, 30.09.2007-01.10.2008 tarihleri arasına ait talep yönünden ise mülga 1479 sayılı Kanunun 24. madde hükümleridir.
Kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar, yürürlükten kaldırılan 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 24. Maddesine göre sigortalı sayılmakta idiler. Bu madde en fazla değişikliğe uğrayan maddelerdendir. Her değişiklikle bağımsız çalışanların da sigortalı sayılma koşulları değişmiştir. Bağımsız çalışanların sigortalılıkları çalıştıkları dönemde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre belirlenmelidir. 1479 ve 5510 sayılı Kanunlarda sigortalılığın kazanılması ve başlaması yanında bitiş halleri de ayrıca düzenlenmiştir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun'un 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.
Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun'la değişik 1479 sayılı Kanun'un 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiştir. Anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun'la bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur.
4956 sayılı Kanun'un 14’üncü maddesiyle değiştirilen hükümle 02.08.2003 gününden itibaren zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir.
Zorunlu sigortalılık kapsamında faaliyette bulunanlar, isteklerine bakılmaksızın kendiliğinden zorunlu olarak sigortalı statüsüne girerler. İlgililer sigorta türlerinden istediklerini seçme hakkına sahip olmadıkları gibi hangi kapsamda sigortalı sayılacakları da kanunla önceden belirlenmiştir. Sigortalılığın kayıt ve tescilinden sonra sigortalılık statüsünün devamı şartlarında kanun koyucu tarafından değişiklik yapıldığında devam eden dönemlerde sigortalılık şartları yürürlükte bulunan mevzuata göre belirlenecektir.
Tarafların serbest iradeleriyle belirlenmiş hukuki ilişkilerin bulunmadığı idare hukukunda, kanunla önceden belirlenmiş statüler mevcuttur. İdare hukukunda, özel hukuktan farklı olarak kamu yararı amacıyla idare kamu gücünü kullanarak kişilerin hukuki statüsünde tek taraflı olarak değişiklikler yapabilir. Bir idari işlemin yapılabilmesi için o işlemin ilgilisi tarafından kabul edilmesine gerek yoktur, idarenin tesis ettiği idari işlemler, ilgili kişi istese de istemese de hukuki sonuçlarını doğurur (AYM 22.12.2011 tarih, E. 2010/65, K. 2011/169)
Sosyal güvenlik, devlet tarafından üstlenilen önemli bir sorumluluk olup, bu sorumluluğun gereklerinin sağlıklı bir şekilde yerine getirilebilmesi için birtakım düzenlemeler yapılması kaçınılmazdır. Dolayısıyla devletin sosyal güvenlik alanına ilişkin takdir yetkisi geniştir. AİHM de sosyal güvenliğe ilişkin düzenlemelerin değiştirilmeye açık olduğunu, yasama organının bu konuda engellenemeyeceğini, kanunlara veya mahkeme kararlarına dayalı olarak tanınmış haklarının, geçmişe etkili yeni kanunlarla değiştirilebileceğini, bu kapsamdaki bir düzenlemenin, açıkça keyfi olduğu tespit edilmedikçe, kanunilik şartını sağlayacağını kabul etmektedir (AYM 2012/931 başvuru nolu 26.6.2014 tarihli kararı).
506 sayılı Kanunun 24. maddesi kendi içerisinde birçok değişikliği uğradığı için kural olarak yürürlükte bulunan yasal koşullara göre sigortalılık statüsü kazananların sonraki değişikliklerden etkilenmeden sigortalılık sürelerinin devam edeceği içtihatlarla kabul edilmiştir.
Somut olayda davacının, 08.01.1993-22.12.1998, 19.07.2002-19.08.2004, 27.02.2006-24.04.2006, 09.02.2010-devam ediyor şeklinde vergi kaydı, 22.01.1993 tarihinden itibaren devam eden oda kaydı, 09.04.1997 tarihinden itibaren devam eden sicil kaydının bulunduğu, 08.01.1993 tarihli vergi kaydına istinaden düzenlenen Bağ-kur giriş bildirgesinin 08.04.1997 tarihinde Kuruma verildiği ve 08.01.1993'ten itibaren esnaf Bağ-kur sigortalısı olarak tescilinin yapıldığı, primlerini ödemediği sigortalılık sürelerinin ihyası için Kuruma verilen 19.04.2011 tarihli başvurusuna karşılık Kurumca, vergi kaydı olmayan 24.04.2006-09.02.2010 tarihleri arasındaki 4/b kapsamında sigortalılık süresi için ihya talebinin kabul edilmediği, davacının bu sürede de kesintisiz kendi adına va hesabına bağımsız çalışmasının olduğunu, bunu teyit eden oda ve sicil kaydının bulunduğunu belirterek, Kurum tarafından ihya edilmeyen 24.04.2006-09.02.2010 tarihlerinin 5510 sayılı yasanın 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmaktadır.
Davacının, 1479 sayılı Kanunun 24. maddesinin 3165 sayılı Kanun ile değiştirilen, 22.3.1985-2.8.2003 tarihleri arasında uygulanan ve tek başına oda kayının yeterli olduğu dönemde kayıt ve tescili yapılmıştır. 2.8.2003 tarihinden sonra 4956 sayılı Kanun ile, gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması aranmakta ise de sadece oda kaydı bulunan davacının 1.10.2008 tarihine kadar sigortalı kabul edilmesi mevcut içtihatlar kapsamında yerindedir.
Davacının 5510 sayılı Kanunun döneminde kalan 1.10.2008-9.2.2010 tarihleri arasındaki talebinin ise yürürlükte bulunan mevzuat çerçevesinde ayrıca irdelenmesi gerekir. 506, 1479, 5434, 2925, 2926 sayılı kanunlara ilişkin ortak geçiş hükümlerini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirileceğini düzenlemiştir.
1479 sayılı Kanun mülga edilmiş ve sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri 5510 sayılı Kanunla yeniden düzenlenmiştir. Daha önce tanınan sigortalılık statüleri, devam edeceğine dair açık bir hüküm bulunmadıkça sonlanabileceği geçici 7. madde ile kabul edilmiştir. Örneğin, 5510 sayılı Kanunda, anonim şirket kurucu ortaklarının sigortalılık statülerine yer verilmemesine rağmen geçici 22. madde ile altı ay içinde yazılı talepte bulunulması halinde sigortalılıklarının aynen devem edeceği, talepte bulunmayanların ise Kanunun yürürlük tarihi itibariyle sona ereceği düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanunun dördüncü madde birinci fıkrasının (b) bendine göre, köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan,
1) Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,
2) Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar,
3) Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,
4) Tarımsal faaliyette bulunanlar, sigortalı sayılacağı düzenlenmiştir.
Maddeye göre zorunlu sigortalılık için gelir vergisi mükellefi olmak veya gelir vergisinden muaf olup esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı olmak gerekir. Gelir vergisi mükellefi olacak şekilde ticari kazanç veya serbest meslek kazancı elde edip de yasaya aykırı olarak gelir vergisi mükellefi olmaktan kaçınanlar aynı zamanda zorunlu sigortalılık hakkı da elde edemeyeceklerdir. Anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında, davacının 01.10.2008 sonrası 4/1-b maddesi kapsamındaki sigortalılık süresi tespit talebi hakkında, 5510 sayılı yasanın geçici 7. maddesinin delaletiyle aynı kanunun 4, 7 ve 9. maddesi kapsamında sigortalılık niteliği taşımadığı halde bu süre yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üyeler ... ve ...'ün muhalefetlerine karşı, Başkan ..., Üyeler ... ve ...'nın oyları ve oy çokluğuyla 11.02.2020 gününde karar verildi.
Davacı, 24.04.2006 - 09.02.2010 Tarihleri arası dönemde 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile aksi kurum işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde istem gibi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce, davalı Vekilinin sair temyiz itirazları red edilerek, özetle '..01.10.2008 tarihi sonrası dönem yönünden davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılamayacağına..' yönelik olarak verilen bozma kararına aşağıda gösterilen nedenlerle iştirak etmiyoruz.
İnceleme konusu somut olayda; 22.05.1997 tarihinde verilen giriş bildirgesi üzerine “Kömürcülük Faaliyeti' işinden ve vergi kaydına dayalı olarak 08.01.1993 tarihi itibarıyla 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tescili yapılan, 08.01.1993 - 22.12.1998, 19.07.2002 - 19.08.2004, 27.02.2006 - 24.04.2006 ve 09.02.2010- devam şeklinde vergi kaydı, 22.01.1993 - devam şeklinde Şoförler Odası kaydı ve 09.04.1997 - devam şeklinde sicil memurluğu kaydı bulunan ve 08.01.1993 tarihinden itibaren sigortalılığı kesintisiz şekilde davalı Kurumca da kabul edilen davacının bu sigortalılığı 2015 tarihli kurum işlemiyle vergi kayıt dönemi gözetilmek suretiyle 08.01.1993 - 24.04.2006 ve 09.02.2010 - devam şeklinde bilirlenirken; oda ve sicil kaydının varlığına rağmen vergi kaydı bulunmayan 24.04.2006 - 09.02.2010 tarihleri arası sigortalılığın iptali üzerine eldeki dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, tescil tarihindeki mevzuat hükümleri, usuli kazanılmış hak kavramı ile davam eden Oda ve Sicil kayıtları gözetilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler ve ve tüzel kişilerden limited şirketlerin ortakları...”; “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiş, limited şirket ortakları yanında anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları da kapsama alınmıştır.
Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24. maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu öngörülmüştür.
Ne var ki; 1479 sayılı Yasaya 2654 sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 13. madde ile, “...sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği (20.4.1982) tarihinde” başlayacaktır hükmü getirilmiştir.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle bir kez daha kapsam genişletilerek, bu kez; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar8vergi kaydı bulunanlar), Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar” dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmış, bu düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur.
619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK’nin Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden sonra 4956 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise, talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Yasa kapsamına alınmışlardır.
Son olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, zorunlu sigortalılık için gelir vergisi yükümlüsü olma şartı korunmuş, gelir vergisinden bağışık tutulanlar için ise esnaf ve sanatkâr siciline kayıt zorunluluğu aranmış, ayrıca, anonim şirketlerin kurucu ortakları kapsamdan çıkarılmıştır.
1479 sayılı Kanunda yapılan bu değişiklikler, değişiklikten önceki madde hükümlerinin öngördüğü koşullara sahip sigortalıların sigortalılıklarını sonlandırıcı etkiye sahip olmayıp, bu kişilerin sigortalılık nitelikleri geçerliliklerini korumaktadır ve anılan düzenlemeler, yürürlük tarihinden itibaren sigortalılık niteliği kazananlar yönünden kayıt ve koşullar içermektedir. Başka bir anlatımla, yeni düzenlemeler, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihlerden sonra ilk kez kayıt ve tescil edilecekler için uygulanmalıdır ki, buna aykırı bir düşünce, yasaca ve hukukça kabulü olanaksız olan kazanılmış hakları ortadan kaldırmak niteliğindedir.
Öte yandan, 1479 sayılı Yasaya ilişkin ortak geçiş hükümlerini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 17.04.2008 tarihli Geçici 7.maddesi 'Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir...' hükmünü öngörmüş olup, anılan madde hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süreleri, tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlerdirileceği izahtan varestedir.
Yine 1479 sayılı Yasaya ilişkin geçiş hükümlerini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 17.04.2008 tarihli Geçici 8. maddesi de 'Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar...' hükmünü öngörmüştür.
Anılan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere; 5510 sayılı Yasanın 4/1-b bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdığı halde yasanın yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün yasanın yürürlük tarihi itibarıyla başlayacağı öngörülürken; bu husus, öncesinde hiç sigortalılık kayıt ve tescili bulunmayanlar, öncesinde kayıt ve tescili olmakla birlikte sonrasında sigortalılık niteliğini kaybederek sigortalılığı sonlananlar veya yasanın yürürlük tarihi sonrasında ilk defa sigortalılık kayıt ve tescili yaptıranlar açısından öngörülmüştür.
İlgili dönemdeki yasal mevzuatı çerçevesinde sigortalılık kayıt ve tescili usulen yapılmış ve tescil tarihinde geçerli cari mevzuatı çerçevesinde öngörülen sigortalılık şartlarını da yitirmemiş bulunan sigortalıların sigortalılığının, 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihi itibarıyla sonlandırılacağına ilişkin yasa koyucu bir hüküm tesis etmemiştir.
Yasa koyucu tarafından amaçlanmamış, asıl-geçici veya ek maddelerinde aksi yönde bir hüküm de tesis edilmemiş olmasına rağmen; yukarıdaki yasa hükümlerini aleyhe yorumlayarak sigortalılığı sonlandıran hal kapsamında değerlendirmek, Anayasa’nın 12. ve 60. maddelerinde öngörülen sosyal güvenlik hakkı ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin ihlali niteliğindedir.
Kaldı ki 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Yasayla getirilen 5510 sayılı Yasanın Geçici 54. maddesi 'Mülga 4355 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunu, mülga 5373 sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Dernekleri Birlikleri Kanunu ve mülga 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununa göre; esnaf ve sanatkâr siciline veya odasına ya da her ikisine birden kayıtları bulunmakla birlikte üye kayıtlarının mevzuata uygun olarak yapılmadığının tespit edilmesi üzerine, Kuruma kayıt ve tescili yapılmakla birlikte, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılık süreleri geçersiz sayılarak iptal edilen sigortalılardan 22/3/1985 tarihinden sonraki sürelere ait prim, gecikme zammı ve gecikme cezalarının 31/12/2013 tarihine kadar ödenmiş olması şartıyla 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılıkları başlangıç tarihinden itibaren geçerli sayılır... Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra birinci ve ikinci fıkralar uyarınca hizmet iptali yapılmaz..' hükmünü içermektedir.
Anılan Geçici 54. maddenin 11.09.2014 yürürlük tarihinin, Daire çoğunluğunun gerekçesinde esas kıldığı 5510 sayılı Yasanın Geçici 7.Madde hükmünün yürürlük tarihinden çok sonraki bir tarih olmasına rağmen; Kanun Koyucunun, esnaf-sanatkar sicil kaydı veya oda kayıtlarının mevzuata aykırı olması halinde dahi 22.03.1985 - 31.12.2013 tarihleri arası primlerin ödenmesini sigortalılığın geçerliliğinde yeterli sayması, bundan daha da önemlisi, aynı maddenin 3. fıkrasıyla artık 6552 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 54. maddenin yürürlük tarihi sonrası için 1. fıkra hükmüne dayalı iptal işlemlerini tamamen/tümüyle yasaklamış olması karşısında; aksini öngören Daire çoğunluk görüşüne katılmak mümkün değildir.
Anılan Geçici 54.madde hükmü kapsamında Yasa Koyucunun amacının Daire görüşünün aksine, 1479 sayılı Kanunda yapılan değişikliklerin, değişiklikten önceki madde hükümlerinin öngördüğü koşullara sahip sigortalıların sigortalılıklarını sonlandırıcı etkiye sahip olmayıp, bu kişilerin sigortalılık nitelikleri geçerliliklerini koruduğu ve bu düzenlemelerin, yasanın yürürlük tarihi sonrasında sigortalılık niteliği kazananlar yönünden geçerlik arzedeceği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; 22.05.1997 tarihinde verilen giriş bildirgesiyle 08.01.1993 tarihi itibarıyla 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tescili yapılan, dönemler halinde 24.04.2006 tarihine kadar vergi süreleri, 22.01.1993 tarihinden itibaren Oda kaydı, 09.04.1997 tarihinden itibaren Sicil Memurluğu kaydı bulunan ve 08.01.1993 tarihinden itibaren sigortalılığı kesintisiz şekilde Kurumca da kabul edilen davacının bu sigortalılığını 2015 tarihli işlemle, vergi kayıt dönemi gözetilmek suretiyle oda ve sicil kaydının varlığına rağmen, vergi kaydı bulunmayan 24.04.2006 - 09.02.2010 tarihleri arasını iptal etmesi hatalı olup; 01.10.2008 - 09.02.2010 tarihleri arası dönemin geçersiz sayılmasına ilişkin Daire görüşüne katılmak mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Belirtilen nedenlerle çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına katılmayıp, anılan değerlendirmelere uygun yaklaşım gösteren usul ve yasaya uygun olan İlk Derece Mahkemesi Kararının ONANMASI gerektiğini düşünüyoruz.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön