11. Hukuk Dairesi 2017/184 E. , 2018/6117 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02.06.2016 tarih ve 2015/150-2016/431 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait bağdaki kurutmalık çekirdeksiz üzüm mahsülünün davalı tarafça sigortalandığını, 2011 yılında don olayı meydana geldiğini, davalıya bildirimde bulunulduğunu, davalı tarafça meydana gelen zarar miktarı oldukça düşük gösterildiği için müvekkilince yaptırılan tespitte soğuk ve dondan meydana gelen ürün kaybının 41.472 kg yaş üzüm olduğu hususunun tespit edildiğini, muafiyet oranı %10 düşüldüğünde geriye kalan hasarın 37.324,8 kg olduğunu, don sebebiyle meydana gelen hasardan dolayı sigorta poliçesi kapsamında sigortacının sorumluluğunun %70'i 26.127,36 kg olduğunu, sigorta poliçesinde birim fiyat 0,88 TL üzerinden davalının 22.992,08 TL ile sorumlu bulunduğunu, müvekkilinin ödenmeyen sigorta taksidi olan 1.642,62 TL ve davalı tarafından müvekkiline ödenmiş olan sigorta bedeli 8.065,15 TL zarar tutarından mahsup edildiğinde davalının müvekkiline 13.280,00 TL'yi ödemesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 13.280,00 TL zararın faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı itirazında bulunmuş, toplam 8.065,15 TL'nin sigortalıya ödendiğini ve müvekkilinin sorumluluğunu yerine getirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafça zamanaşımı itirazında bulunulmuşsa da, davacı tarafça daha önce sigorta şirketi aleyhine açılan davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddedildiği ve bu şekilde açılan dava ile zamanaşımının kesildiği ve reddedilen davanın 08/09/2015 tarihinde kesinleştiği, zamanaşımı itirazının yerinde görülmediği, toplam verim kaybının 41.472 kg olduğu, poliçede belirlenen sigorta bedelinin 57.784,32 TL olduğu, %10 muafiyet oranı ve poliçedeki yaş üzüm kilogram fiyatı 0,88 TL değerlendirildiğinde tazminata esas değerin 21.501,85 TL olduğu, davacının prim borcu 1.642,60 TL ve hasar ödemesi 8.065,15 TL mahsup edildiğinde davacının don olayından kaynaklanan net zararının 11.794,08 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 11.794,08 TL tazminatın 21/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Davacı temyizi yönünden;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK 21/07/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2. maddesi hükmüne göre, miktar veya değeri 1.000,00 TL'yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir. Bu miktar, karar tarihi itibariyle 2.190,00 TL'dir. Dava dilekçesinde, 13.280,00 TL'nin tahsili talep edilmiş olup, mahkemece davanın kısmen kabulü ile 11.794,08 TL'nin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı talebinin reddedilen bölümü yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz
sınırının altında kalmaktadır. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01/06/1990 gün, 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden, davacı vekilinin temyiz isteminin kararın kesin olması nedeniyle miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalının temyiz istemine gelince;
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, mahkemenin 2014/394 Esas 2015/52 Karar sayılı dosyasında dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 158. maddesinde ifade edildiği üzere düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılmış olması nedeniyle reddedilmiş ve eldeki dava maddede düzenlenen 60 günlük munzam sürede açılmış olduğundan davada zamanaşımının gerçekleşmemiş bulunmasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle kararın kesin olması nedeniyle davacının Temyiz Dilekçesinin REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davacı tarafından ödenen temyiz peşin harcının istek halinde davacıya iadesine, peşin onama harcından mahsubu ile bakiye 604,25 TL onama harcının davalıdan tahsiline, 08/10/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sorun, husumet nedeniyle reddedilen ve kesinleşen davanın TBK m. 158'in uygulanma olanak verilmediği noktasında toplanmaktadır.
TBK m. 158'de (e BK m. 137) düzenlenen munzam müddet, yetkisizlik veya görevsizlik kararı ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle davanın reddine dair verilen karardan sonra 60 gündür. Bu münasebetle, TBK m. 158'in uygulanma şartlarına gelirsek; öncelikle 'davanın hakimin yetkili, görevli olmaması veya tamiri kabil ve şekle ilişkin bir noksan yada vaktinden önce açılmış olması sebebiyle reddolunması' lazımdır. Burada dikkat edilecek nokta, davanın reddinin düzeltilebilecek bir noksandan ileri gelmesidir. Husumetin yanlış yöneltilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi hali, düzeltilebilecek hal mefhumuna dahil olmadığı gibi HMK'nın 124 maddesi ancak reddedilen dava içinde tamiri kabil bir usul müessesesi kabul edilebilse de o davanın esasen husumetten reddedilmiş olması nedeniyle, o davada dahi tamiri kabil bir hal olarak kabul edilmediği ve kararın kesinleştiği gözetildiğinde, bu dava ve munzam süre bakımından kendiliğinden düzeltilebilecek bir noksan sayılma olanağı bulunmadığından, TBK m. 158 kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bu nedenle davacının TBK m. 158'deki 60 günlük süreden yararlanma olanağı bulunmadığından davalının zamanaşımı def'inin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi görüşünde olduğum için çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.
11. Hukuk Dairesi 2017/184 E. , 2018/6117 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat