11. Hukuk Dairesi 2016/14305 E. , 2018/5659 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2016/14305 E. , 2018/5659 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada ... 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27.06.2016 tarih ve 2012/186-2016/426 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde kredi mektuplu döviz tevdiat hesabının bulunduğunu, bu hesabın kişisel bir hesap olduğunu, ...’da cezaevinde bulunduğu sırada boşandığı eşi tarafından önce 20.3.1998 tarihinde 4.450 ..., 7.5.1998 tarihinde ise 29.000 ... olmak üzere para çekildiğini, imzasının taklit edildiğini, vekaletin bulunmadığını, hesabın çekilebilmesi için gerekli pasoport ve kredi sözleşmesi asıllarının eşi tarafından bankaya habersiz sunulduğunu, davalının gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, ihtara rağmen ödeme yapılmadığını iddia ederek, 29.450 ... asıl alacak ve 17.740 ... mevduat faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, istemin zamanaşımına uğradığını, takibe konu paranın 20.3.1998 ve 9.5.1998 tarihlerinde sözleşme şartlarına uygun olarak kredi mektuplarının aslı, hesap sahibinin pasaportu ve diğer bilgiler dahilinde imza karşılığı ödendiğini, davacının iddia ettiği şekilde bir ödeme olasılığında ise müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, 16/11/2014 tarihli bilirkişi raporunda dava tarihi itibariyle toplam borcun 38.881,87... olduğu, bu tutarın 1.95583 pariteden karşılığının 19.879,98 EURO olduğu, ancak Hukuk Genel Kurulunun kararında da belirtildiği üzere hesaptan usulsüz çekilen para nedeniyle davacı tarafın ağırlıklı kusuru olduğu gözetildiğinde somut uyuşmazlıkta %50 müterafık kusurlu bulunduğu, dolayısıyla bankanın davacıya ödemesi gereken tutarın 9.969,99 EURO olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, 9.969,99 EURO'nun dava tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının Euro cinsinden bir mevduata uyguladıkları en yüksek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı (Mülga HUMK’nın 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.
Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
Somut olayda mahkemece, kararın gerekçe kısmında, “toplam borcun 19.879,98EURO olduğu, davalının ağırlıklı kusurlu olduğu gözetildiğinde bankanın davacıya ödemesi gereken tutarın 9.969,99 EURO olduğu” şeklinde kısmen kabule ilişkin gerekçelendirildiği halde; hüküm fıkrasında “davanın kabulü ile 9.969,99 EURO'nun tahsiline” karar verilmiş ve yargılama gideri ile vekalet ücreti de kabule göre hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Buna göre, gerekçeli kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmış olduğundan, kararın re'sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın resen BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 25/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön