11. Hukuk Dairesi 2017/1466 E. , 2018/7687 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 22/11/2016 tarih ve 2016/362-2016/362 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 16/10/2018 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ..., davalılardan ... vekili Av. Mehmet Söğüt, davalı Av. ... kendi adına ve aynı zamanda vekil olarak dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan ... arasında 27.07.2005 tarihinde 'Görüşme Tutanağı' başlıklı belge imzalandığını, müvekkili sözleşmeden doğan edimleri yerine getirdiği halde müvekkilinin şirket lehine olan kefaletlerinin kaldırılmadığını, borç-alacak mutabakatının sağlanmadığını, iadesi gereken şirketin 36.000 hissesinin iade edilmediğini, hisselerin ihtarname tebliğine rağmen dava dışı iki şirkete 3.066.739,19 TL bedelle satıldığını ileri sürererek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 36.000 TL'nin 24.11.2006 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve mütselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, ıslahla talebini 3.066.287,43 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı şirket vekili, husumet, zamanaşımı ve esas yönünden davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar vekili, zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunmuş, davacının taahhüdünü yerine getirmediğini savunmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacının temlik iradesinin şirkete yönelik olmasına rağmen, şirkete temlik edilecek olan alacağın davalı ...'a temlik edildiği ve davalı, davacı iradesi hilafına zenginleştiğinden, davacının, davalı ... yönünden husumet ehliyetinin bulunduğu ve davacının dava tarihine kadar dava konusu alacağın şirkete temlik edilmediğini bildiği kanıtlanmayıp, dolayısıyla davalı ... için zamanaşımı süresinin dolmadığı ve taraflar arasında düzenlenen 27/07/2008 tarihli görüşme tutanağı hilafına davalı ...'in vekalet görevini kötüye kullanarak, davacının temlik borcu altına girdiği alacağı şirkete değil de, diğer davalıya temlik etmekle, her iki davalının dava konusu bedelden sorumlu oldukları gerekçesi ile davanın kabulü ile 410.000 USD alacağın fiili ödeme günündeki Merkez Bankası döviz efektif satış kuru Türk Lirası karşılığının (410.000 USD'nin dava tarihindeki Türk Lirası karşılığı 732.957,00 TL olmakla, bu miktar üzerinden hesaplanacak) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, 27/07/2005 tarihli ''Görüşme Tutanağı'' başlıklı sözleşme uyarınca, davacının 02/05/2005 tarihli ''Anlaşma Protokolu'' başlıklı sözleşmeden doğan alacağını ortağı olduğu şirkete temlik etme borcu altına girdiği, bu uğurda vekaletname vermeyi taahhüt ettiği ve anılan sözleşme kapsamında üzerine düşen yükümlüğü yerine getirmesine rağmen, davalı ...'in vekalet görevini kötüye kullanarak, davacının temlik borcu altına girdiği alacağı, şirkete değil de diğer davalıya temlik ettiği ve davalıların, davacının şirketten alacaklı olmasını engelledikleri iddiasına dayalı alacak davasıdır.
Mahkemece, davalı ... yönünden zamanaşımı nedeniyle, diğer davalı ... yönünden ise, davacının husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce ''...mahkemece davalı ... yönünden davanın zamanaşımından red gerekçesi olarak, davacının daha önce ... 29. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/67 Esas sayılı dosyasında ibraz etmiş olduğu 08/10/2007 tarihli dava dilekçesinin 6 no'lu bendindeki açıklamalar uyarınca alacağın şirkete temlik edilmediğinden haberdar olduğu kabul edilmiş ise de, anılan dava dilekçesinde gerek 6 no'lu bentte gerekse de dilekçenin bütününde davacının, temlikin şirkete yapılmadığını bildiğine dair bir ibare bulunmadığı gibi, davacının temlik iradesinin şirkete yönelik olmasına rağmen şirkete temlik edilecek olan alacağın davalı ...'a temlik edildiğinden ve davalı, davacı iradesi hilafına zenginleştiğinden, davacının, davalı ... yönünden husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekirken ...'' gerekçesi ile davalı ... yönünden zamanaşımı süresinin dolmadığı, diğer davalı ... Bolak'a ise husumet düşeceği belirtilerek davacı yararına bozulmuştur. Bozma ilamına uyularak verilen ikinci kararda ise, davalı ... yönünden vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı ... yönünden ise anılan davalının, davacı iradesi hilafına zenginleştiğinin kabulü ile her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. HMK'nın 297/1-c maddesi gereğince hükümde; taraflar arasındaki çekişmeli vakıalar, bu vakıalar hakkında toplanan delillerin neler olduğu, toplanan delillerin ne suretle tartışılıp değerlendirildiği, bunun sonucunda hangi vakıaların sabit görüldüğü, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin neler olduğunun gösterilmesi zorunludur. Mahkemece, yukarıda anılan Anayasa ve kanun hükümleri nazara alınmadan, tarafların iddia, savunma ve delilleri değerlendirilip, aralarındaki ilişkinin mahiyeti ve davalıların sorumlu olup olmayacakları, olacaklarsa kapsamı konusu irdelenmeden sadece Dairemiz bozma ilamından esinlenilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmişir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 06/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
11. Hukuk Dairesi 2017/1466 E. , 2018/7687 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 32 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 34 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 34 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat