11. Hukuk Dairesi 2017/3270 E. , 2019/2415 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2017/3270 E. , 2019/2415 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 18/04/2017 tarih ve 2016/659-2017/458 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 26.03.2019 günü hazır bulunan davacı vekili Av. Sercan Efe ile davalılar vekili Av. Hamza Aksu dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ...'ın 02.07.2007-31.07.2009 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştığını, müvekkilinin ticari sır ve müşteri bilgilerine vakıf olduğunu, davalı ...'ın 27.07.2009 tarihinde işten ayrılırken BK'nun 348. maddesi uyarınca rekabet yapmama konusunda ibraname imzaladığını, ibranamede sayılan firmalara 30.03.2011 tarihine kadar teklif vermemeyi taahhüt ettiği halde davalı ...'ın müvekkili ile aynı alanda faaliyette bulunan davalı şirketin %50 hissesini 21.05.2010 tarihinde devralıp yetkili müdür olduğunu, rekabet yasağı kapsamındaki şirketlere fiyat teklifi verdiğini, ibranamede sayılan firmaların taşıma işlerini gerçekleştirerek müvekkilini zarara uğrattığından sözleşmede öngörülen 50.000 USD cezai şartı ödemesi gerektiğini, davalı şirketin TTK’nun 57/6-7-8. fıkralarını ihlal ettiğini, davalı şirketin ortağı ve yetkilisi ...'ın rekabet yasağı sözleşmesinde imzası olup bu halde davalı şirketin kusurlu bulunduğunu ileri sürerek, davalıların haksız rekabetinin ve davalı ...'ın rekabet yasağı ve sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiğinin tespitine, men’ine, rekabet yasağı ve sır saklama yükümlüğünü ihlali nedeniyle 50.000 USD cezai şartın davalı ...’dan tahsiline, TTK’nun 58/d maddesi uyarınca 30.000 TL maddi ve TTK’nun 58/e ve BK’nun 49. maddesi uyarınca 10.000 TL manevi tazminatın davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının dayandığı ibranamenin geçersiz olduğunu, güçlü olan davacı tarafça tek taraflı, önceden matbu olarak hazırlandığını, müvekkili şirketin davalı ...'ın ortak olmasından çok önce dava dışı Polimeks ve Sanko firmaları ile çalışmaya başladığını, müvekkillerinin haksız rekabet ve rekabet yasağını ihlal niteliğinde eylemlerde bulunmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, davalı ...' nın BK’nun 348. vd maddeleri gereğince rekabet yasağını ihlal ederek cezai şarttan sorumlu olduğu, davalı ...’nın 5.000 TL sermayeye sahip şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak görev yapıyor olması ve bilirkişi raporunda davalının iş hacmi ve şirkete kazandırdığı meblağ dikkate alınarak üst gelir seviyesinde maddi geliri olduğu değerlendirildiği, usul ekonomisi gereğince başkaca araştırma yapılmadığı, bilirkişi raporunda belirtilen ticari hacim, davalıya ait sosyal ve ekonomik durum tespiti, sözleşmede belirlenen cezai şart miktarı, cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması nedeniyle alacaklının uğradığı zarar gibi hususlar dikkate alınarak taraflar arasında belirlenen cezai şart miktarından % 30 oranında indirim yapılması gerektiği, davacı şirketin bir kısım müşterilerine belirtilen sınırlar dahilinde teklif vermeme taahhüdünün taahhütte bulunan davalı ...'ı bağlayacağı, davalı şirketin diğer davalı ...'yı kötü niyetli olarak ayartmak suretiyle istihdam ettiği gibi bir iddianın olmadığı, davalı ...'nın rekabet etmeme taahhüdüne aykırı hareket ettiği iddiasından hareketle davalı şirkete yöneltilen haksız rekabet iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı ...'dan 35.000 USD cezai şartın faizi ile birlikte tahsiline, bakiye 15.000 USD yönünden talebin reddine, davalı şirkete yönelik haksız rekabetin tespiti ve tazminat istemli davanın ispatlanamamış olması nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı ... vekilinin aşağıdaki (3) nolu bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, davalı ...’nın işten ayrılmasından sonra rekabet yasağının ihlali nedeniyle cezai şart, davalı şirket yönünden ise haksız rekabetin tespiti ve tazminat istemlerine ilişkindir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, davalı şirkete yöneltilen dava bakımından 6762 sayılı TTK' nun 56. vd. maddelerinde haksız rekabetin şartlarının belirlendiği, davacı şirketin bir kısım müşterilerine belirtilen sınırlar dahilinde teklif vermeme taahhüdünün, sadece taahhhütte bulunan davalı ...'ı bağlayacağı, davalı şirketin davalı ...'yı kötü niyetli olarak ayartmak suretiyle istihdam ettiği vb. bir iddianın olmadığı, davalı ...'nın rekabet etmeme taahhüdüne aykırı hareket ettiği iddiasından hareketle davalı şirkete yöneltilen haksız rekabet iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmiş ise de dava dilekçesinde davalı şirket yönünden 6762 sayılı TTK’nun 57/6., 7. ve 8. maddelerine dayanılarak talepte bulunulmuştur. 6762 sayılı TTK’nun 57/8. fıkrasında “....Hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir şekilde elde ettiği veya öğrendiği imalat veya ticaret sırlarından haksız yere faydalanmak veya onları başkalarına yaymak...” fiilinin de haksız rekabet sayılacağı düzenlenmiştir.
Mahkemece bozma ilamı öncesi alınan ve benimsenen bilirkişi raporunda “...davalı ...'ın davacı şirketten ayrılmasından sonra da davacının dava dışı Polimeks İnşaat firması ile ticari ilişkisinin devam ettiği ancak, satışlarında düşüş görüldüğü, davalı şirketin Polimeks Şirketi ile ticari ilişkisinin ise 2009 yılı Ekim ayında başladığı ve dava tarihine kadar devam ettiği, davalı şirketin davalı ...'ı 2010 yılı Mart ayında istihdam edip ...'ın davalı şirkete 12.05.2010 tarihinde ortak ve müdür olmasından sonra özellikle ağır taşıma olarak adlandırılan işlerin davacı şirketten davalı şirkete kaydığı, bu tarihlerden sonra Polimeks firmasının davacı şirkete genellikle standart nakliye hizmetinin yapılması hususunda görev verdiği…” tespiti yapılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davalı şirket bakımından 6762 sayılı TTK’nun 57/8. fıkrası uyarınca bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmek gerekirken salt davalı şirketin davalı ...'yı kötü niyetli olarak ayartmak suretiyle istihdam ettiği vb. bir iddianın olmadığı gerekçesiyle davalı şirket yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Mahkemece, davalı ... yönünden yazılı gerekçe ile taraflar arasında kararlaştırılan cezai şarttan indirim yapılmak suretiyle 35.000 USD cezai şartın faizi ile birlikte tahsiline, bakiye 15.000 USD yönünden talebin reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme tarihi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 351. maddesinde “... Rekabet memnuiyetine muhalif harekette bulunan işçi, bu muhalefet sebebi ile eski iş sahibinin düçar olduğu zararları tazmin ile mükelleftir. Memnuiyete muhalif hareket hakkında cezai şart konulmuş ise, işçi, kaideten meşrut ceza miktarınıtediye ile memnuiyetten kurtulabilir. Fakat zarar bu miktarı mütecaviz ise, fazlasınıda tazmin ile mükellef olur...” hükmü düzenlenmiştir.
“...Hakim aşırı gördüğü cezai şart miktarını indirmekle mükelleftir. Hakim bir talep olmasa dahi, görevi gereği bunu uygulamakla yükümlüdür. Cezanın fahiş olup olmadığı hakkaniyet ölçüsüne göre belirlenecektir. Bunun için de cezai şartın amacı, borçluyu ifaya zorlayan bir tazyik vasıtası olduğu, cezayı talebe salahiyetli olan tarafın yapılması lazım gelebilecek olan mukabil edası da göz önünde tutulmalıdır. Alacaklının asıl borcun ifası halindeki menfaati ile cezai şartın tediyesi halindeki menfaati arasında makul ve adil ölçüde bir denge kurulmalıdır. Cezai şartın miktarı, borçluyu bir çekinme ve korkma hissiyle başbaşa bırakmayıp onun ezilmesini, iktisaden sarsılmasını mucip olacak bir dereceyi bulmuşsa, fahiş kabul edilmeli ve uygun bir miktara hükmedilmelidir. Bu belirleme yapılırken alacaklının uğradığı zarar, mutad olarak ifadan beklenen menfaat ve yapılacak mukabil edaya olan nispeti, borçluya terettüp eden kusur ve sorumluluğun derecesi ve ifa edilmemekten meydan gelen zararın ağırlığı ve tarafların ekonomik durumu göz önünde tutulmalıdır.
Cezanın fahiş olup olmadığının anlaşılması için, mahkemece sözleşmenin yerine getirilmemesinden ötürü alacaklının uğradığı zararın tespiti de zorunludur...'(Turgut UYAR, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Cilt 4, syf 4342, 4343).
Bu durumda mahkemece, 818 sayılı BK’nın 351/1. ve 2. fıkrası hükmü ile yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınarak somut uyuşmazlık bakımından öncelikle davacının uğradığı fiili zarar ve zarar ihtimali konusunda bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre cezai şartın fahiş olup olmadığı ve indirim gerekip gerekmediği konusunda bir değerlendirme yapılması gerekirken, davacının zarar miktarı konusundan bir değerlendirme yapılmadan yazılı gerekçelerle cezai şartın aşırı olarak nitelendirilip, cezai şarttan indirim yapılması doğru görülmemiş, açıklanan nedenlerle kararın davacı ve davalı ... yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davalı şirkete yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı ve davalı ... yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınarak yekdiğerine verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 28/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön