11. Hukuk Dairesi 2019/3121 E. , 2019/5073 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2019/3121 E. , 2019/5073 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 02/10/2014 tarih ve 2008/132-2014/595 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 2000 – 2007 yılları arasında ... A.Ş.'nin genel müdürü olarak görev yaptığını, görev yaptığı dönemde şirket ihtiyaçlarına uygun olmayacak şekilde fazladan işçi ve taşeron işçi istihdam ettiğini, taşeron işçileri mevzuata aykırı olarak şirketin kadrolu çalışanları ile aynı işlerde çalıştırdığını, üretimin azalmasına rağmen fazla işçi çalıştırarak şirketin zarara uğratıldığını, şirketin piyasadan daha uygun maliyetler ile satın alabileceği malzemelerle ilgili olarak gereksiz ve ihtiyaç fazlası üretim ve imalat yaptırdığını, şirket çalışanlarının maaşlarıyla ilgili imzalanan promosyon sözleşmesi gereğince bankadan alınan paranın şirket ve çalışanlar menfaatine kullanılması gerekli iken kendi insiyatifiyle bir kısım derneklere bağış işlemi yaparak şirketi zarara uğrattığını, teftiş raporu ile bu hususların tespit edildiğini, davalı hakkında ayrıca savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, iddiaların asılsız ve soyut olduğunu, ihtiyaca göre personel istihdam edildiğini, iddialarla ilgili somut veriler sunulmadığını,yönetim kurulu kararları doğrultusunda işçiler ve sendikalarla görüşülerek promosyon ödemelerinden derneklere bağış yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacıya yazılan müzekkerelere uzun süre cevap verilmediği, eksik personel veya genel merkezin taşınmasının cevap vermemek için yeterli mazeret olmadığı, davacının davasını ispat ile yükümlü bulunduğu, davacının iddialarını ispatlamaya yönelik bilgi ve belgelerini dosyaya sunmadığı, davanın dayanağı olan teftiş raporunun davayı ispat için yeterli olmadığı, bu teftiş raporunu denetleyecek, iddiaların doğruluğunun araştırılabileceği bilgi ve belgeler ibraz edilmediği için bilirkişi incelemesi yaptırmanın gereksiz olduğu, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davada ispat yükünün davacıda olup davasını ispatlayamamış olmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 16,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 09/09/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

1- Dava, davalının şirket yöneticisi olduğu 2000-2007 döneminde şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
2- Olaya uygulanacak mülga 6762 sayılı TTK’nın 338 ve 346.maddelerinde zikredilmiştir. Buna göre TTK 338.maddesinde yer alan “Yukarki maddeler gereğince müteselsil mesuliyeti mucibolan muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat eden aza mesul olmaz; hususiyle bu muamelelere muhalif rey vermiş olup keyfiyeti müzakere zaptına yazdırmakla beraber murakıplara hemen yazılı olarak bildiren veyahut mazeretine binaen o muamelenin müzakeresinde hazır bulunmıyan aza dahi mesul değildir” şeklindeki düzenleme uyarınca ortada bir şirket zararı varsa, yönetim kurulu üyeleri kusursuzluklarını ispat etmelidir. Şirket yönetim kurulu üyeleri tarafından tayin edilen müdürlerin sorumluluğu ise Kanunun 342.maddesinde “Şirket muamelelerinin icra safhasına taalluk eden kısmı, esas mukavele veya umumı heyet veya idare meclisi karariyle idare meclisi azasından veya ortaklardan olmıyan bir müdüre tevdi edildiği takdirde; müdür, kanun veya esas mukavele yahut iş görme şartlarını tesbit eden diğer hükümlerle yükletilen mükellefiyetleri, gereği gibi veya hiç yerine getirmemiş olması halinde idare meclisi azasının mesuliyetlerine ait hükümler gereğince şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı mesul olur. Bu esas aykırı bir şartın esas mukaveleye konması veya müdürün idare meclisinin emri ve nezareti altında bulunması mesuliyeti bertaraf edemez.” Şeklinde düzenlenmiş, müdürler görevlerini gereği gibi yerine getirmemekten sorumlu tutulmuşlardır. Söz konusu “gereği gibi hareket etme” yükümünün ise eTTK’nın 320.maddesine göre belirlenmelidir.
3- Somut olayda, davacı taraf davalı eski şirket yöneticisinin görev yaptığı dönemde, şirketin ihtiyaçlarına uygun hareket etmediğinin, lüzumundan fazla işçi çalıştırdığı ya da taşeron sözleşmesi imzaladığı, kendinden önceki döneme göre çalışan sayısında %160 oranında artış olduğunu, bazı departmanlardaki çalışan sayısı artışının %1066 düzeyinde olduğunu, bu suretle şirket gelirinin önemli bir kısmının çalışanlara ödenmek zorunda kalındığını, üretimde çalışan insan sayısı 77 kişiden 181 kişiye çıkarılmasına rağmen şirketin üretim miktarının daha da azaldığını, maaşların yatırıldığı bankadan alınan 51.000 TL promosyon bedelinin şirket çalışanlarının muvafakati alınmadan kendisinin başkanı olduğu derneklere bağışladığını, 26/03/2008 tarihinde şirket genel kurulunda davalının ibra edilmemesine karar verildiği ileri sürmektedir.
4- HMK’nın 220/1 maddesinde yer alan “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir” hükmü uyarınca, mahkemeler, tarafların iddiaları karşısında ticari defter ve kayıtları re’sen inceleyebilir. Aynı şekilde HMK’nın 27.maddesinde yer alan “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.(2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir” hükmü uyarınca da hakimin tarafların dayandıkları delilleri değerlendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Keza HMK’nın 31.maddesinde yer alan “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir” uyarınca da hakimin, müphem gördüğü konularda davayı aydınlatma yükümü bulunmaktadır. Bunun yanında HMK’nın 266/1 maddesinde yer alan “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir” uyarınca da hakimin gerektiğinde bilirkişi yardımından yararlanması gerekir.
O halde hakimin, şirketin faaliyet sahasında uzman bilirkişi ile, şirket insan kaynakları alanında uzman bilirkişilerin de yer aldığı bir bilirkişi heyetinden yardımı alarak, şirket kayıtlarını gerektiğinde yerinde inceleme yetkisi de vererek, yıllar itibariyle şirketin üretim miktar ve kapasitesine ilişkin mali tabloların çıkartılarak, personel artışı ve üretim artış tablolarının karşılaştırılması, şayet önceki yıllara oranla, her iki artış arasında bir oransızlık bulunduğunun tespiti halinde, çalışanların fiilen nerede çalıştırıldıklarının bir önemi olmaksızın, davalının 2 no’lu bentte yer alan mesuliyete ilişkin hükümler doğrultusunda kusursuzluğunu ispat etmesinin beklenilmesi gerekirken, Mahkemece, davacı tarafın somut iddialarına rağmen, önemli bir kısmı zaten mahkemece dosyaya getirilmiş olan, bir kısmı davacı tarafça dosyaya sunulmuş olan, diğer bir kısmı ise şirket kayıtlarında mevcut olan davacı delillerinin hiçbiri değerlendirilmeksizin ve bu yönde bilirkişi raporu dahi alınmaksızın, hakimlik mesleğinin gerektirdiği alanın dışındaki konularda re’sen değerlendirme yapılarak ve ispat yüküne yanlış anlam verilerek davanın reddine karar verilmesini doğru bulmadığımdan, Daire çoğunluğunun kararın onanması yönündeki görüşlerine katılmıyorum.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön