11. Hukuk Dairesi 2020/533 E. , 2020/3554 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2020/533 E. , 2020/3554 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 17.05.2017 tarih ve 2014/1655 E. - 2017/521 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 15.11.2018 tarih ve 2018/209 E. - 2018/1105 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.09.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin % 45 ortağı olduğu davalı şirketin 11 Temmuz 2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı ile ilgili hiçbir hususun nama yazılı pay sahibi müvekkile tebliğ edilmediğini, bunun TTK'nın 414. maddesine aykırı olduğunu; toplantı tutanağında nama yazılı pay sahiplerine 23 Haziran 2014 tarihinde taahhütlü mektup gönderilmesi suretiyle çağrı yapıldığının belirtildiğini, ancak davacı müvekkilin toplantıdan haberi olmadığını, davetin taahhütlü olmasının yeterli olmayıp iadeli taahhütlü olması gerektiğini, ayrıca ilanın çıktığı gazete nüshasının gönderilmesi gerektiğini, söz konusu toplantıda alınan 'yönetim kurulunca hazırlanan ve gündemde ilan edildiği şekli ile tutanak ekinde yer alan şirket ana sözleşmesinin Madde-6 Sermaye başlıklı maddesi mevcudun oy birliği ile kabul edildi' şeklindeki 3 numaralı karar ile hukuk kurallarının hiçe sayıldığını, ayrıca toplantı gündeminin müvekkiline bildirilmediğinden kararın ne olduğunun anlaşılamadığını, müvekkilinin mevcut hissesi %45 iken yapılan sermaye artırımı ile % 9'a düşürülmeye çalışıldığını, hakların sakınılarak kullanılması ilkesine aykırı davranıldığını, 29 Ocak 2014 tarihli olağan genel kurulda anasözleşmenin 15. maddesinin tadili ile genel kurul kararı ile safi kârın % 50'sine kadar bir bölüm yönetim kurulu üyelerine dağıtılabileceğinin kabul edildiğini, bu düzenleme ile de yönetim kurulunu tek başına temsil eden ...'ın sermaye artırımı ile yatırdığı parayı bu yol ile geri almasının sağlandığını ileri sürerek, 11.07.2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurulda alınan kararların iptaline, bu toplantıda alınan 3 numaralı kararın uygulanmasının ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın 3 aylık süre içerisinde açılmadığını, davacının müvekkili şirketteki hissesinin % 45 değil, % 9 olduğunu; toplantıya çağrı yükümlülüğünün kanuna uygun olarak yerine getirildiğini, sermaye artırımına gidilmesinin TTK m. 376 gereğince kanuni ve işletmesel bir zorunluluk halini aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; çağrının davacıya usulüne uygun yapıldığı, şirket hesaplarında yapılan inceleme sonucu 2014 yılı Haziran sonu itibariyle davalı şirketin 3.174.836,36 TL kredi borcu nedeniyle sermaye arttırımının ihtiyaç doğrultusunda yapıldığı, TTK'nın 461. maddesi çerçevesinde alınan sermaye arttırımına bağlı olarak rüçhan hakkını kullanmak üzere yasada belirlenen sürenin verildiğini, davacının bu hakkını kullanmadığı, ayrıca davacı yan iptalini istediği 29.01.2014 tarihli Olağan Genel Kurulda ana sözleşmenin 15 maddesinin tadili ile safi karın %50'sine kadar bölümünün yönetim kurulu üyelerine dağıtılabileceğinin kabul edilmesinin yönetim kurulunu tek başına temsil eden ...'ın sermaye arttırımı ile yatırdığı parayı bu düzenleme ile geri almasını sağlamaya dönük olduğunu ileri sürmüş ise de 12.10.2009 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen genel kurul kararında da aynı doğrultuda olduğu halde, davacının bu karara ve düzenlemeye onay verdiği, iptal isteminin yasal koşullar oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, TTK'nın 414. maddesine göre, usulüne uygun olarak genel kurul toplantı çağrısının yapıldığı ve şirket ana sözleşmesinde sermaye arttırımı için özel toplantı ve karar yeter çoğunluğun aranmadığı, arttırımın dürüstlük ve iyi niyet kurallarına uygun olduğu, davacıya yeni hisse senedi almak için 15 günlük süre tanındığı, davacının bu hakkını kullanmadığı, genel kurul kararlarının butlanını oluşturabilecek neden tespit edilemediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı şirketin 11.07.2014 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
He nekadar davacı, toplantıya çağrının usulüne uygun yapılmadığını iddia etmiş ise de, şirket tarafından davacı ortağın bilinen adresine iadeli taahhütlü mektupla toplantı çağrısı yapılmış, davacı taraf evde olmadığından haber kağıdı bırakılarak şubeye geri dönen tebligat yasal süre içerisinde davacı tarafça şubeden teslim alınmamış olup, artık burada usulüne uygun yöntemlerle çağrı yapıldığının kabulü gerekir. Bu durumda davacı, çağrıya rağmen toplantıya katılmadığı ve muhalefetini tutanağa şerh ettirmediği için, genel kurulda alınan, yönetim kurulunun bir üyeden oluşmasına ve yönetim kurulu başkan ve üyeleğine ...’ın seçilmesine dair (4) numaralı kararın iptaline yönelik davanın bu gerekçeyle reddi gerekirken yazılı gerekçelerle reddi doğru değil ise de neticesi itibariyle doğru olduğundan davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davacı ortağın, sermaye arttırımına dair alınan (3) numaralı kararın iptali istemine gelince; mahkemece, şirketin sermaye arttrımına ihtiyacı olduğu, kanuni düzenlemelere uygun şekilde ana sözleşmenin sermaye başlıklı 6. maddesi değiştirilerek sermaye arttırımına gidildiği, davacının yasal süreler içerisinde rüçhan hakkını kullanmadığı, alınan kararın butlanını gerektiren bir halin de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de aynı gerekçelerle davacının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
Davalı şirketin ana sözleşmesinin “Genel Kurul” başlıklı 11. maddesinde sermaye arttırımı-azaltılması kararının ancak şirket pay defterinde yer alan tüm hissedarların %70’inin olumlu oyuyla yapılabileceği düzenlenmiştir. Ancak şirketin 21.01.2013 tarihli genel kurulunda %55 oyçokluğuyla ana sözleşmenin 11. maddesinde yapılan değişiklikle yalnızca sermayenin azaltılmasında %70 nisap aranacağı yönünde karar alınmış, söz konusu genel kurul kararının iptali istemiyle Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açılmıştır. 29.01.2014 tarihli genel kurulda ise yine ana sözleşmenin 11. maddesine yönelik değişiklik %55 oyçokluğuyla alınmış, bu genel kurulun iptali için de İstabul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde dava açılmıştır. Söz konusu iptal davalarında mahkemelerce davanın reddine karar verilmiş ise de; Dairemizin 2018/353 esas ve 2018/2539 esas sayılı dosyalarında, sermaye arttırımı için %70 nisap öngören ana sözleşme hükmünün değiştirilmesi için de yine aynı nisap aranması gerekirken %55 nisapla bu hükmün değiştirilmesine dair alınan genel kurul kararının yoklukla malul olduğundan yerel mahkeme kararlarının bozulmasına karar verilmiş, karar henüz kesinleşmemiştir.
Ana sözleşme ortaklar arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, uyulması zorunlu bulunduğundan, ana sözleşmede öngörülen karar nisabını taşımadan alınan kararlar yoklukla sakat kararlardır. Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere, ana sözleşmede ağırlaştırılmış bir nisabın öngörüldüğü hallerde ana sözleşmenin ilgili hükmünün değiştirilmesi mümkündür ancak; bu değişiklik için de en az ana sözleşme hükmünde öngörülen ağırlaştırılmış nisapta sermayeyi temsil eden çoğunluğun olumlu oyunun aranması gerekmektedir. Başka bir deyişle ana sözleşmenin ağırlaştırılmış nisap öngören hükmü ancak yine o hükümde gösterilen nisaplara uyularak değiştirilebilir. Bekletici mesele yapılması istenen Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/177 esas ve İstabul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1654 esas sayılı dosyalarında verilecek kararın işbu yargılamayı da etkileyeceği hatta alınan kararların yokluğuna sebebiyet verebileceği gözetilerek, söz konusu dava dosyalarının bekletici mesele yapılması gerekirken, işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yönetim kurulu seçimine ilişkin 4. numaralı kararın iptaline dair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön