11. Hukuk Dairesi 2020/5276 E. , 2020/3489 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2020/5276 E. , 2020/3489 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce bozmaya uyularak verilen 18.04.2018 tarih ve 2016/304 Esas, 2018/274 Karar sayılı kararın Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesinin davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 08.09.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan asil ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 2009 Şubat ayından itibaren 4 yıl kadar davacının kiracısı olarak aynı binada oturduğunu, aralarında bir güven ilişkisi bulunduğunu, davalının buna dayanarak oturdukları binanın eski ve depreme dayanıklı olmadığını iddia ederek bakım ve tamir edilmesi gerektiğini söylediğini, tanıdığı birisine bu işi uygun fiyatla yaptıracağını belirterek davacıdan 30.000,00 TL'yi bulan ödemeler aldığını, binanın iskan ruhsatı olmadığını, bu durumun problem yaratabileceğini, keşif yaptırıp doğalgaz getireceğini ve kat sorununu çözeceğini beyan etmesi üzerine, davacının yine 40.000,00 TL civarında parayı elden davalıya verdiğini, davalının acil ihtiyaç olduğunu söyleyerek farklı günlerde davacıya 47.500.00 TL bankadan para çektirdiğini ve aldığını, ayrıca resmi makamlarla diğer mülk sahiplerine gösterip borçlarını tahsil edeceğini beyan ederek senet yapılması gerektiğini bildirdiğini, bu nedenle davacının davalının hazırladığı bazı senetleri imzalayıp verdiğini, eski senetleri yırtıp iptal ettiğini söyleyerek yeni senetler aldığını, davacının noter olan eşinin vefatı nedeni ile Noterler Birliği'nde birikmiş paraları ve ölüm yardımı olarak 200.000,00 TL aldığını, davalının bunu bildiğini, vergisinin kesilmediğini ve maliyede tanıdıkları olduğunu söyleyerek işi uygun şekilde halledeceğini belirttiğini, bu nedenle de davacının davalıya 10.000,00 TL verdiğini, daha başka nedenlerle de davalının davacıdan farklı miktarlarda paralar aldığını, davacının verdiği senetleri davalının icraya koyduğunu, Antalya 1. İcra Müdürlüğü'nün 2013/7359 esas sayılı dosyasında 7.350,00 TL ve 14.000,00 TL'lik bonolar nedeni ile arsasına haciz konulduğunu, icra baskısı nedeni ile ödediklerini, icraya vermediği 20.000,00 TL'lik senedi 30.600,00 TL verilmesi halinde icraya vermeyeceğini belirttiğini, bu nedenle arsa satarak ödeme yaptığını, başka senet olmadığını söylediği halde Antalya 1. İcra Müdürlüğü'nün 2013/8579 sayılı dosyasında 9.850,00 TL'lik senet için takip yaptığını, icra baskısı nedeni ile yakınlarının bunu ödediğini, en son olarak Antalya 10. İcra Müdürlüğü'nün 2014/5033 sayılı dosyasında 10.000,00 TL'lik başka bir senedi icraya koyduğunu, senetlerin davalıya serbest irade sonucu verilmediğini, davalının kendisini MİT görevlisi olarak tanıttığını ve hile ile davacıdan para ve senetler aldığını iddia ederek Antalya 10. İcra Müdürlüğü'nün 2014/5033 sayılı dosyasındaki 10.000,00 TL'lik senet
nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalıya ödemiş olduğu paraların şimdilik 1.000,00 TL'sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davacı vekiline, istirdat talep ettiği miktarı, talep sonucunu ve toplam talep miktarını açıklaması ve nispi harcı buna göre yatırması için süre verilmiş, davacı vekili verdiği dilekçe ile istirdat miktarını 40.700,00 TL olarak açıklamış, eksik nispi harcı da ikmal etmiştir.
Davalı vekili, davalı ile davacı arasında toplamda 5 adet bono tanzim edildiğini, ödünç akdi çerçevesinde tanzim edilen bu bonoların vade günlerinde ödenmeyince icra takibine geçildiğini, 7.350,00 TL bedelli ve 14.000,00 TL bedelli nakden ibareli iki adet bononun Antalya 1. İcra Müdürlüğü'nün 2013/7359 esas sayılı dosyasında takibe konulduğunu, davacı tarafından 04.09.2013 tarihinde bu icra dosyasına ve 20.000,00 TL bedelli senede istinaden 30.600,00 TL ödeme yapıldığını, sonrasında 9.850,00 TL bedelli nakden ibareli bononun vadesinin geldiğini ve yine borçlu tarafından ödeme yapılmadığı için Antalya 1. İcra Müdürlüğü'nün 2013/5879 esas sayılı dosyasıyla takibe geçildiğini ve borçlu tarafından 10.100,00 TL ödeme yapıldığını, son olarak 10.000,00 TL bedelli nakden ibareli bononun da vadesinde ödenmediğini ve Antalya 10. İcra Müdürlüğü'nün 2014/5033 esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, davacının ödünç akdi kapsamında davalıdan para aldığını, karşılığında bono düzenlendiğini ve vadesinde ödenmeyince icra takibine girişildiğini, davacının iradesinde bir sakatlık olmadığını, haksız kazanç elde etmek için işbu davayı ikame ettiğini, gerçekten iradesinde bir sakatlık olduğunu düşünseydi diğer iki icra takibine ödeme yapmayacağını, iradesinde sakatlık olsa bile bu hususu zamanaşımından dolayı ileri süremeyeceğini, davacı tarafın davasında kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın 6098 sayılı TBK'nın 39. maddesi gereğince hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/8658 esas ve 2016/1433 karar sayılı ve 03.02.2016 tarihli ilamı ile “Davacı TBK'nın 36. maddesinde düzenlenen hile (aldatma) iddiası ile menfi tespit isteminde bulunmuştur. Aynı Yasa’nın 39. maddesi uyarınca yanılma veya aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde davanın açılması gerekir. Somut olayda ilk icra takibi 12.08.2013 tarihinde başlatılmış 28.08.2013 tarihte tebligat yapılmıştır. Dava ise 23.05.2014 tarihinde açılmıştır. Öğrenme tarihi ile dava tarihi arasında 1 yıllık süre geçmediği için hak düşürücü süre dolmamıştır. Mahkemece işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacı tarafından ibraz edilen ödeme belgeleri incelendiğinde, banka aracılığıyla yapılan ödemelerde herhangi bir açıklama bulunmadığı, 24.09.2013 ve 04.09.2013 tarihli adi yazılı belgelerin icra dosyasında yapılan ödemelere ilişkin olduğu, davalının imzasını taşıyan başkaca bir ödeme belgesi bulunmadığı, davada ispat yükü üzerine düşen davacı tarafın delil olarak icra ve mahkeme dosyalarına, banka ödeme belgelerine ve tanık beyanına dayandığı, ibraz edilen banka ödeme belgelerinin incelenmesinde herhangi bir açıklama bulunmadığı, düşük miktarlarda olduğu ve takip dosyaları ve senetlerle bir bağlantı kurulamadığı, ibraz edilen adi yazılı belgelerin ise icra dosyalarına yönelik ödemeler olduğu, davacı taraf her ne kadar davalının MİT görevlisi olduğunu, çevresinin geniş olduğunu, çeşitli işlerde kendisine yardımcı olacağını söyleyerek kandırıldığını ve bu şekilde senet imzalatıldığını iddia etmiş ise de, buna ilişkin herhangi bir delil ve tanık bulunmadığı gibi bizzat davacı tanığının beyanından davacının yalnız yaşadığı, davalının komşusu olarak sürekli evine girip çıktığı, bir kısım işlerini takip ettiği, ev sahibi olarak evle ilgili işlerde yardımcı olduğu, davacının Malatya'da oğlunun yanında bulunduğu süre içerisinde işlerini takip ettiği, tamirat ve tadilat işlerini takip ettiği, tanık aracılığıyla da buna ilişkin paralar gönderildiği, davacı ve davalı arasında dava ve şikayet tarihlerinden öncesine ait farklı senetlere ilişkin birden çok icra takibi bulunduğu, davacının en son takipten sonra bir yıl geçmeden dava açtığı, esasında hile varsa daha önceki tarihte öğrendiği ve bu tarihten itibaren de 6098 sayılı TBK’nın 39. maddesinde ön görülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, davacının gerek hile iddiasını gerekse paraların ödünç sözleşmesi ile verildiği iddiasını usulüne uygun yasal delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine, mahkemece verilen tedbir infaz edildiğinden takip konusu alacak tutarı olan 10.000,00 TL’nin takdiren %20'si oranında icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
(1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
(2) Mahkemece verilen davanın süreden reddine dair ilk karar Dairemizce bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra önceki karara direnir şekilde bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğine dair gerekçe oluşturularak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
(3) Dava konusunu içerir şekilde Antalya 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/640 esas sayılı dava dosyasında davalı hakkında dolandırıcılık suçundan ceza davası açıldığı, açılan bu davanın derdest olduğu dosya içindeki belgelerden anlaşılmaktadır. Ceza davası sonucunda verilebilecek olan mahkumiyet kararının kesinleşmesi halinde hukuk hakimini bağlayacağı (818 sayılı BK’nun 53., 6098 sayılı TBK’nun 74. maddeleri) düşünülerek, bu ceza davası beklenilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) nolu bend uyarınca davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön