11. Hukuk Dairesi 2020/4847 E. , 2020/5935 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2020/4847 E. , 2020/5935 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 01.02.2018 tarih ve 2017/288 E- 2018/72 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi'nce verilen 17.01.2019 tarih ve 2018/597 E- 2019/55 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 08.12.2020 günü hazır bulunan davacı asil ve vekili Av. ... ile davalı ...Ş. vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalı bankada mevcut mevduat hesabından bilgisi, onayı ve rızası olmaksızın düzenlenen sahte imzalı talimatlarla 30.12.2011 tarihinde 69.630.- TL, 30.03.2012 tarihinde 43.000.- TL ve yine 30.03.2012 tarihinde 122.000.- TL olmak üzere toplam 234.630.- TL çekildiğini ve davacı ile ilgili olmayan üçüncü kişilere ödendiğini, bir güven kurumu olan bankanın,davacının hesabından talimat yoluyla çekilen paralarla ilgili olarak gerekli araştırma ve inceleme yapmadığını ve basiretli bir tacirin göstermesi gereken titizliği göstermediğini, davalı bankaya bu durumun ihtarname ile bildirilmesine rağmen çekilen paranın iade edilmediğini, davacının başka hesaplarından da bu şekilde yapılan para çekme işlemi olabileceğinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 234.630,00 TL’nin davacı hesabından çekildiği tarihten itibaren işleyecek mevduata uygulanacak en yüksek avans faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile davalı banka arasında akdedilen Bankacılık Hizmetleri sözleşmesi uyarınca faks ile talimat alınabildiğini ancak sorumluluğun müşteriye ait olduğunu, telefonla teyit alma mecburiyetinin olmadığını, davacının akrabası olan ve talimatla para çeken şahısların davacıya ait şirketin genel müdürü, yeğeni ve çalışanı olduğunu, tüm para akışının ve imza incelemelerinin yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İhbar olunanlar vekili, davacının kardeşi olan ..., yeğeni ... ve şirket çalışanı ...’in davacının bilgi ve talimatı ile hareket ettiklerini, zira çekilen paraların ilk önce davacının şirketinden davacıya virman yapıldığı ve akabinde paraların çekildiğini, ihbar olunanların bu işlemi yapmakta menfaatlerinin olmadığını, para çekme işlem tarihine kadar yapılan tüm işlemlere ses çıkarmayan davacının şimdiki iddiasının MK’nın 2. maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılması olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı ile imzaladığı bankacılık hizmet sözleşmesi gereği bankaya talimat gönderebileceği ancak bu talimat faksının aslını ibraz sorumluluğunun davacıya ait olup, davalının sorumluluğunun sadece imzaları karşılaştırmak olduğu, ilk bakışta farkedilmeyecek sahte imzadan sorumlu olmayacağı, davacının davaya konu işlemlerden yaklaşık iki yıla yakın süre geçtiği de nazara alındığında davacının basiretli tacir gibi davranmadığı ve yapılan para çekme işlemlerine onayı olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, talimatlardaki paraları tahsil eden ... ve ...'in benzer işlemleri daha önce de yaptığının davalı banka kayıtlarından tespit edildiği, davaya konu talimatla para çekme işlemi yapan ...'ın davacının yeğeni, ...'ın olduğu, gerek tarafların aile ilişkileri, gerek dava konusu para hareketleri, gerekse bu şahısların benzer işlemleri daha önce de yapmış olmaları nedeniyle, işlemlerin davacının rızasıyla yapıldığının kabulü gerektiği, ayrıca, davacı ...'ın, dava konusu şahsi hesabında itiraz ettiği son işlem tarihi olan 30.03.2012 tarihinden sonra hesabını aktif olarak kullandığı, davacının ıslak imzası ile gerçekleştirdiği üç adet işlem yaptığı, bu sebeplerle söz konusu hesabındaki itirazına esas hesap hareketlerinin bilgisi dahilinde olduğu ve rıza gösterdiği sonucunun ortaya çıktığı, bankanın verilen talimatlara istinaden sözkonusu tahsilatların gerçekleşmesini sağladığı, bu noktada davalı bankaya yüklenecek bir kusurun bulunmadığı, davacının şikayeti üzerine açılan savcılık soruşturmasında takipsizlik kararı verildiği, banka çalışanlarının kusurunun varlığına dair başkaca bir kanıt sunulmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, davacı yapılan işlemlerden haberdar olmasına rağmen uzun süre itiraz etmemesine göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı ...ye verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 16.12.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davalı Banka sözleşme gereğince faks talimatı ile ödeme yaptığını savunmuş ise de Banka Şubesindeki faks makinasından çıkan ve faksı gönderen makinaya ait telefon veya faks numarası ile alıcı faks numarasını gösteren orijinal faks çıktısı ibraz edilememiş olup, faks çıktısı olarak dosyaya sunulan fotokopilerde de dahi bu bilgiler yer almadığından davalının bu savunmasını ispatlayamadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca hesap sahibinin bu usulsüz işlemlerden sonra aynı hesap üzerinde başkaca işlemler yapmış olması bu usulsüz işlemlere icazet verdiği anlamına gelmeyeceği gibi usulsüz işlemlerle para ödenen kişilerin hesap sahibinin yakını olması da bankanın sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu yönlerden hatalı olan mahkeme kararına yönelik istinaf talebinin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan saygıder çoğunluğun onama kararına muhalifim. 09.12.2020

KARŞI OY

Dava, mevduat hesabındaki paranın rıza ve talimat dışında üçüncü kişilere ödenmiş olması nedeniyle açılan alacak davasıdır. Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesi gereğince faks talimatıyla yapılan ödemelerde, ilk bakışta imzalar arasında farklılık olması halinde bankanın sorumlu olmayacağı yönünde hüküm bulunduğu ve davacının iki yıl gibi uzun bir süre sonra dava açtığı gerekçesiyle dava reddedilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi ise bu gerekçelerin yanı sıra davacının, usulsüz olduğu iddia edilen işlemlerden daha sonra bizzat kendisinin işlem yapması nedeniyle artık önceki işlemlere rıza gösterdiği, bu işlemlere icazet verdiği şeklinde ilave gerekçeyle istinaf istemini esastan reddetmiştir.
Somut olayda davacının hesabından 30.12.2011 - 30.03.2012 -30.03.2012 tarihlerinde üç kez faks talimatıyla üçüncü kişilere yapılan ödemelerden davalı bankanın sorumlu olup olmadığı uyuşmazlık konusudur. Ödemeye esas alınan faks talimatlarının teyidi olmadığı gibi faks belgelerinin aslının dahi davalı banka tarafından ibraz edilemediği hususu ise uyuşmazlık konusu değildir.
Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi gereğince bir güven kurumu olan bankalar akdi ilişki gereği mudilerinden aldıkları parayı saklamak ve istenildiğinde iade etmekle yükümlüdürler. Mevduat olarak yatan paranın mülkiyeti bankaya geçtiği için hukuka aykırı olarak çekilen mevduattan doğan zarar, bankanın zararıdır. Mevduat sahibinin bankadan olan alacağı aynen devam eder. Ayrıca, TBK'nın 115/3 ve 116/3 maddeleri gereğince bankacılık hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatın icrası olmakla hafif kusurlarından sorumlu olmayacaklarına ilişkin anlaşmalar hükümsüz olduğu gibi yardımcı kişinin fiilinden sorumlu olmayacağına ilişkin şart da hükümsüzdür.
Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmede faksla yapılan ödemeler konusunda sorumsuzluk kaydı mevcut ise de bu hüküm geçersizdir. Ayrıca, zamanaşımının on yıl olduğu gözetildiğinde iki yıl sonra dava açılmış olmasının davanın reddine gerekçe yapılması da doğru değildir.
Dairemizin yerleşmiş kararları gereğince, ancak usulsüz çekilen paralar davacı yararına sarfedilmiş veya davacı tarafından sonradan bu usulsüz işlemlere icazet verilmiş, işlemler benimsenmiş ise artık bankanın sorumlu olduğu söylenemez ise de bu durumda öncelikle bu konudaki ispat külfeti bankaya düşmekte olup bankanın bu hususu ispatlaması gerekmektedir. Usulsüz işlemden sonra bir başına mevduat hesabında işlem yapılmış olması, usulsüz işlemden mevduat sahibinin haberdar olduğunu ve bu usulsüz işleme icazet verdiğini veya benimsediğini göstermeye yetmez. Bu nedenle mahkeme kararının yazılı gerekçeyle bozulması görüşünde olduğumdan kararı onayan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön